Yeni adli yıl, yeni Yargıtay binasında açıldı. Yine klasik kürdilihicazkâr alaturka nutuklar atıldı… Cumhurbaşkanı ayrıca bir müjde verdi: Ankara'ya yakışır bir adalet sarayı yapılacakmış!
Yargıtay'ın mekânı ve adalet sarayı… Bunlar adaleti değil, binaları öne çıkarmaktadır. Eskilerden bir deyim vardır; zarfa değil mazrufa (zarfın içindekine) bak!
Adalet sarayları inşa edelim de içlerinde adalet dağıtabiliyor muyuz, ona bakalım. Nitekim İstanbul Çağlayan'da Avrupa'nın en büyük adalet sarayını yaptık da ne oldu? Hukuka güven giderek azalıyor. Yargı bağımsızlığı tartışılıyor… Bu iş bina yapmakla oluyorsa en büyük binayı yapan müteahhidi Yargıtay başkanı yapalım.
Yeni anayasa yapılacakmış… Yenisinde yargıyı siyasetin kıskacından kurtaracak mısınız? Örneğin, partili Cumhurbaşkanı, on üç üyeli HSK'nın (Hakimler ve Savcılar Kurulu) on üyesini belirlemeye devam edecek mi? Anayasa Mahkemesi'nin kararları yerine getirilecek mi? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uyulacak mı? Yoksa hukuk kabadayılarının afra ve tafraları sürecek mi?
Yargı bağımsızlığı… Anayasa yargısı… Siyasal rejim konuları, anayasa gündemi olarak, önümüzde duruyorsa da, yazımızın başlığına dönerek şu mekân konusunu yoklayalım:
Çağdaş devlet yapısını belirleyen yetki kurumlarından biri de yargı organlarıdır. Kuşkusuz, yargı kurumlarının mekânsal düzeni ve mekân örgütlenmesi, kent planlamasının önemli bir parçasıdır. Yasama, yürütme ve yargı güçleri hizmet verdikleri yapılar ile kent içinde belirgin olarak vurgulanmalıdır. Yargı kurumlarının kent içi konumlandırılmasında, eğer tarihi doku içinde yer alacaklarsa, kültürel ve mimari yapılaşmaya aykırı düşmeyecek bir yaklaşım sergilemeleri beklenmelidir.
Adalet kurumları, toplum üzerinde güven duygusunu pekiştirecek yapılar olmalıdır. Adliyeye ait yapı toplulukları için kullanılan "saray" sözcüğü, yalnız Türkiye'ye özgü olmayıp diğer ülkelerde de kullanılan bir sözcüktür. Örneğin; İtalyanca'da Giustizia Palazzio, Almanca'da Justiz Pallast, Fransızca'da Palais de Justice olarak geçen Adliye Sarayı, bu özelliğini kuşkusuz barındırdığı işlev ve taşıdığı mimari ve mekânsal niteliklerden almaktadır.
Adalete erişilebilirlik en temel insan haklarındandır. Erişebilirlik kavramının mimari anlamda tam olarak çözümlenebilmesi, adaletin ve hukukun tüm yurttaşlar için eşit imkânlar sunması ilkesiyle ilgilidir. Fiziki erişilebilirlik; toplu ulaşım araçlarıyla ulaşabilme kolaylığı, engelli yurttaşlara sağlanacak kolaylıklar hem bireysel hem de toplumsal açıdan adalete ulaşımın olmazsa olmaz koşullarındandır. Şehir Hastaneleri konusunda da bu hizmet binalarına ulaşımın zorlukları nasıl eleştiriliyorsa, adalete erişim için de aynı endişeleri taşımaktayız.
Bu yapılar, fiziki açıdan servis yaklaşımı, toplu taşıma erişim imkânları ve otopark ihtiyaçlarının karşılanmasında yeterli mekânsal olanaklara sahip olmalıdır.
Sosyal ve kültürel konularda yeterli düzeyde olmadıklarını ve de bu şehre ihanet ettiklerini bizzat liderlerinin ağzından itiraf eden siyasal iktidarın, adalet sarayı dahil, hangi projesine güvenebileceğiz ki!?
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023