İslam kardeşliği ile 72 millet bir oldu, adı da Türk Milleti oldu. Haçlı dünyası nice ordularla bu birliği parçalamaya çalıştılar, başaramadılar.
Baktılar olmuyor! Taktik değiştirdiler. İçimize sızıp dini ve milli değerlerimiz üzerinden farklılaşmamız için bin bir oyun kurdular. 100-150 yıldır da kafatası, etnik kimlik üzerinden bir ayrışıma tabi tutuluyoruz.
Dün sadece Türk Milleti olarak tanımlanırdık. Sonra tanımlama Türk-Kürt olarak seslendirilmeye başlandı.
Son yollarda Türk-Kürt-Arap tanımlamaları başladı. Yakında Türk-Kürt-Arap-Laz-Gürcü vs. duyabiliriz. Özetle 72, bir olmuştu şimdi yeniden 72'ye ayrılmaya doğru gidiyoruz.
Sayın Erdoğan 'Hadi oradan' çekti
Son günlerde Türk-Kürt-Arap kavramları ile birlik mesajı veren Sayın Erdoğan son açıklamasıyla kendini bile inkar etti.
AKP Grup Toplantısı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan aynen şu cümleleri kurdu:
"Bize on yıllar boyunca aynı masalı anlattılar. Bugün de aynı masalı ısıtıp ısıtıp önümüze getiriyorlar. Neymiş 'Araplar bizi sırtımızdan vurdu' Hadi oradan.
Biz, Selçuklu'nun torunlarıyız, Osmanlı'nın torunlarıyız. Biz yıkmak için değil gönüller yapmak için oralardayız."
Birincisi devletimizin, milletimizin böyle bir gündemi yok. Sayın Erdoğan bu çıkışı neden yaptı?
İkincisi tarih ortada, Sayın Erdoğan'ın 5 yıl önceki sözleri de ortada. Neden, kendine muhalif oldu?
Erdoğan, Araplar bizi arkadan vurdu
Tarih 17 Aralık 2020. AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada şöyle diyordu Sayın Erdoğan:
"Bizi arkadan vuranlar, Araplar da dahil, hepsinin bedelini ödedik, ödüyoruz ve ödeyeceğiz. Bu coğrafyada dostluklar da düşmanlıklar da ebedi değildir.
Biz, dostlarımızı iyi biliriz, düşmanlarımızı da öyle. Ama birileri gibi arkadan vurmaz, vurulduğumuzda da susmayız. Tarihimiz bunun şahitleridir.
Birinci Dünya Savaşı'nda arkamızdan vurulduk, bugün de benzer senaryolarla karşı karşıyayız. FETÖ, PKK, DEAŞ... Bunların arkasında kim varsa, hepsiyle hesaplaşacağız."
Saray'ın tarihçisi Bardakçı, Sayın Erdoğan'a cevap verecek mi?
Murat Bardakçı 30 Mayıs 2004 tarihli Hürriyet'teki yazısına şöyle başlıyordu:
"Anadolu Ajansı'nın hafta başında geçtiği bir haber, gazetelerde oldukça küçük şekilde yer aldı: Filistinli lider Yaser Arafat 'Mescid-i Aksa'yı Türkiye'nin korumasını' istemiş, Filistinli Bakan Salim Tamari de 'Osmanlı Türk'ünün kıymetini bilemedik. İhanetin bedelini ödemeye devam ediyoruz' demişti.
Aynı sözleri bundan tam 73 yıl önce bir başka Arap lider, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Arap Yarımadası ile Ortadoğu'nun elimizden çıkmasıyla neticelenen Arap isyanını başlatan Şerif Hüseyin de etmiş ve 1931 Mayıs'ında sürgünde yaşadığı Amman'da ölüm döşeğindeyken 'Osmanlı'ya kılıç çekmemeliydim. İhanetimin bedelini ödüyorum' diye itirafta bulunmuştu. 73 yıl arayla aynı aylarda yapılan bu itiraflar, bana hiç de tesadüfmüş gibi gelmiyor…
Bizim, 'Şerif Hüseyin' dediğimiz Hüseyin bin Ali, 1856'da Mekke'de doğdu. Sultan Abdülhamid'in iktidarı sırasında Arap bağımsızlığı hevesine düştüğü fark edilince İstanbul'dan ayrılması yasaklandı. Senelerce evinden dışarıya adım atamadı ama Abdülhamid'i deviren İttihatçılar akıl almaz bir iş yapıp Hüseyin'i, Mekke'ye 'Emir' tayin ettiler…
Derken Birinci Dünya Savaşı patladı ve Hüseyin'in İngilizlerle çok önceden başlayan teması semeresini verdi, kendisini 'Hicaz Kralı' ilán etti ve zamanın hükümdarı Sultan Reşad'ın ilán ettiği cihada karşı iki ayrı cihat bildirisiyle cevap verdi.
26 Haziran 1916 tarihli ilk bildirisi '...Türkler dinden çıktılar. İslam'ın kanunlarını ve geleneklerini ihlal ediyorlar. Artık Allah'ın emirlerine uymuyor, emredilenin aksini yapıyor, biz Arapların asırlardır devam edegelen adetlerine saygı göstermiyorlar' diye başlıyor, 'Arapların, Türk idaresine karşı cihada girişmeleri farzdır...' sözleriyle bitiyordu.
10 Eylül 1916'daki ikinci bildirisinde ise '...İslam dünyasındaki bütün kardeşlerimi bu yıkıcı, bozguncu, aptal ve alçak kişilere (yani, biz Türklere) itaat etmemeye çağırıyorum. Allah'a itaat etmeyenlere itaat edilmez!' diyordu…
İngilizlerin meşhur casusu Lawrens'in, Arap kabilelere dağıttığı altınlar, Arap dünyasına İstanbul'daki Sultan-Halife'nin ilan ettiği cihattan daha cazip geldi ve Şerif Hüseyin'in başlattığı isyanla sadece Arap Yarımadası'nı ve Ortadoğu'yu değil, on binlerce askerimizi de geri gelmemecesine oralarda bıraktık…
Şimdi, bütün bunları yazdığım için her zamanki málum teranelerle 'Araplar isyan değil, bağımsızlık hareketi içerisindeydiler. Üstelik Filistin'de Türkler'e karşı savaşmamışlardı' diyecek olanlara peşinen söyleyeyim: Oturun ve en azından Allenby'nin hatıralarını okuyun!
Filistin'de bugünlerde yaşanan insanlık dramının daha derin boyutunu anlamak isteyenlere de bir kitap tavsiye edeyim: Osmanlı hükümdarı Beşinci Murad'ın soyundan gelen çok önemli bir Fransız gazetecinin, Kenize Murad'ın son çıkan kitabını, 'Toprağımızın Kokusu'nu... (https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/murat-bardakci/73-yil-sonra-ayni-gunlerde-yine-ayni-ihanet-itiraflari-229523)
Ya!
Suudi Arabistan'ın kurucusu Abdülaziz el Suud'un 'Vücudumda, Türklerin lehine bir damla kan olsa onu dışarı atarım' sözlerini de unutmayın.
Ha! Bizlerin bireylere düşmanlığı söz konusu değildir. Ama vatana, millete, dine ihanette ne cinsiyet ne de ırk ayrımı yaparız. Haine, hain demek ve karşı olmak iman borcumuzdur.
Baktılar olmuyor! Taktik değiştirdiler. İçimize sızıp dini ve milli değerlerimiz üzerinden farklılaşmamız için bin bir oyun kurdular. 100-150 yıldır da kafatası, etnik kimlik üzerinden bir ayrışıma tabi tutuluyoruz.
Dün sadece Türk Milleti olarak tanımlanırdık. Sonra tanımlama Türk-Kürt olarak seslendirilmeye başlandı.
Son yollarda Türk-Kürt-Arap tanımlamaları başladı. Yakında Türk-Kürt-Arap-Laz-Gürcü vs. duyabiliriz. Özetle 72, bir olmuştu şimdi yeniden 72'ye ayrılmaya doğru gidiyoruz.
Sayın Erdoğan 'Hadi oradan' çekti
Son günlerde Türk-Kürt-Arap kavramları ile birlik mesajı veren Sayın Erdoğan son açıklamasıyla kendini bile inkar etti.
AKP Grup Toplantısı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan aynen şu cümleleri kurdu:
"Bize on yıllar boyunca aynı masalı anlattılar. Bugün de aynı masalı ısıtıp ısıtıp önümüze getiriyorlar. Neymiş 'Araplar bizi sırtımızdan vurdu' Hadi oradan.
Biz, Selçuklu'nun torunlarıyız, Osmanlı'nın torunlarıyız. Biz yıkmak için değil gönüller yapmak için oralardayız."
Birincisi devletimizin, milletimizin böyle bir gündemi yok. Sayın Erdoğan bu çıkışı neden yaptı?
İkincisi tarih ortada, Sayın Erdoğan'ın 5 yıl önceki sözleri de ortada. Neden, kendine muhalif oldu?
Erdoğan, Araplar bizi arkadan vurdu
Tarih 17 Aralık 2020. AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada şöyle diyordu Sayın Erdoğan:
"Bizi arkadan vuranlar, Araplar da dahil, hepsinin bedelini ödedik, ödüyoruz ve ödeyeceğiz. Bu coğrafyada dostluklar da düşmanlıklar da ebedi değildir.
Biz, dostlarımızı iyi biliriz, düşmanlarımızı da öyle. Ama birileri gibi arkadan vurmaz, vurulduğumuzda da susmayız. Tarihimiz bunun şahitleridir.
Birinci Dünya Savaşı'nda arkamızdan vurulduk, bugün de benzer senaryolarla karşı karşıyayız. FETÖ, PKK, DEAŞ... Bunların arkasında kim varsa, hepsiyle hesaplaşacağız."
Saray'ın tarihçisi Bardakçı, Sayın Erdoğan'a cevap verecek mi?
Murat Bardakçı 30 Mayıs 2004 tarihli Hürriyet'teki yazısına şöyle başlıyordu:
"Anadolu Ajansı'nın hafta başında geçtiği bir haber, gazetelerde oldukça küçük şekilde yer aldı: Filistinli lider Yaser Arafat 'Mescid-i Aksa'yı Türkiye'nin korumasını' istemiş, Filistinli Bakan Salim Tamari de 'Osmanlı Türk'ünün kıymetini bilemedik. İhanetin bedelini ödemeye devam ediyoruz' demişti.
Aynı sözleri bundan tam 73 yıl önce bir başka Arap lider, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Arap Yarımadası ile Ortadoğu'nun elimizden çıkmasıyla neticelenen Arap isyanını başlatan Şerif Hüseyin de etmiş ve 1931 Mayıs'ında sürgünde yaşadığı Amman'da ölüm döşeğindeyken 'Osmanlı'ya kılıç çekmemeliydim. İhanetimin bedelini ödüyorum' diye itirafta bulunmuştu. 73 yıl arayla aynı aylarda yapılan bu itiraflar, bana hiç de tesadüfmüş gibi gelmiyor…
Bizim, 'Şerif Hüseyin' dediğimiz Hüseyin bin Ali, 1856'da Mekke'de doğdu. Sultan Abdülhamid'in iktidarı sırasında Arap bağımsızlığı hevesine düştüğü fark edilince İstanbul'dan ayrılması yasaklandı. Senelerce evinden dışarıya adım atamadı ama Abdülhamid'i deviren İttihatçılar akıl almaz bir iş yapıp Hüseyin'i, Mekke'ye 'Emir' tayin ettiler…
Derken Birinci Dünya Savaşı patladı ve Hüseyin'in İngilizlerle çok önceden başlayan teması semeresini verdi, kendisini 'Hicaz Kralı' ilán etti ve zamanın hükümdarı Sultan Reşad'ın ilán ettiği cihada karşı iki ayrı cihat bildirisiyle cevap verdi.
26 Haziran 1916 tarihli ilk bildirisi '...Türkler dinden çıktılar. İslam'ın kanunlarını ve geleneklerini ihlal ediyorlar. Artık Allah'ın emirlerine uymuyor, emredilenin aksini yapıyor, biz Arapların asırlardır devam edegelen adetlerine saygı göstermiyorlar' diye başlıyor, 'Arapların, Türk idaresine karşı cihada girişmeleri farzdır...' sözleriyle bitiyordu.
10 Eylül 1916'daki ikinci bildirisinde ise '...İslam dünyasındaki bütün kardeşlerimi bu yıkıcı, bozguncu, aptal ve alçak kişilere (yani, biz Türklere) itaat etmemeye çağırıyorum. Allah'a itaat etmeyenlere itaat edilmez!' diyordu…
İngilizlerin meşhur casusu Lawrens'in, Arap kabilelere dağıttığı altınlar, Arap dünyasına İstanbul'daki Sultan-Halife'nin ilan ettiği cihattan daha cazip geldi ve Şerif Hüseyin'in başlattığı isyanla sadece Arap Yarımadası'nı ve Ortadoğu'yu değil, on binlerce askerimizi de geri gelmemecesine oralarda bıraktık…
Şimdi, bütün bunları yazdığım için her zamanki málum teranelerle 'Araplar isyan değil, bağımsızlık hareketi içerisindeydiler. Üstelik Filistin'de Türkler'e karşı savaşmamışlardı' diyecek olanlara peşinen söyleyeyim: Oturun ve en azından Allenby'nin hatıralarını okuyun!
Filistin'de bugünlerde yaşanan insanlık dramının daha derin boyutunu anlamak isteyenlere de bir kitap tavsiye edeyim: Osmanlı hükümdarı Beşinci Murad'ın soyundan gelen çok önemli bir Fransız gazetecinin, Kenize Murad'ın son çıkan kitabını, 'Toprağımızın Kokusu'nu... (https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/murat-bardakci/73-yil-sonra-ayni-gunlerde-yine-ayni-ihanet-itiraflari-229523)
Ya!
Suudi Arabistan'ın kurucusu Abdülaziz el Suud'un 'Vücudumda, Türklerin lehine bir damla kan olsa onu dışarı atarım' sözlerini de unutmayın.
Ha! Bizlerin bireylere düşmanlığı söz konusu değildir. Ama vatana, millete, dine ihanette ne cinsiyet ne de ırk ayrımı yaparız. Haine, hain demek ve karşı olmak iman borcumuzdur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Murat Bardakçı, Erdoğan’a cevap verecek mi? / 24.11.2025
- Seçimlerden önce ‘HDP hangi masanın altında’ diye yazmışım / 23.11.2025
- Kayıp çocuklar, kayıp gençlik karanlık gelecek / 22.11.2025
- Millete gidemeyenler İmralı’ya gidecekmiş / 21.11.2025
- Asrın sosyal konut projesinde asrın itirafı / 19.11.2025
- Siyasetin vatan hainlerine olan bu ilgisinin sebebi nedir? / 18.11.2025
- Süleyman Soylu ve İBB iddianamesi / 17.11.2025
- Asker Atatürk ve Hoca Atatürk’ün dış politikaya bakışı / 16.11.2025
- Daha büyük felaketler geliyor / 15.11.2025
- Küfür tek millet, Müslümanlar paramparça / 14.11.2025
- Seçimlerden önce ‘HDP hangi masanın altında’ diye yazmışım / 23.11.2025
- Kayıp çocuklar, kayıp gençlik karanlık gelecek / 22.11.2025
- Millete gidemeyenler İmralı’ya gidecekmiş / 21.11.2025
- Asrın sosyal konut projesinde asrın itirafı / 19.11.2025
- Siyasetin vatan hainlerine olan bu ilgisinin sebebi nedir? / 18.11.2025
- Süleyman Soylu ve İBB iddianamesi / 17.11.2025
- Asker Atatürk ve Hoca Atatürk’ün dış politikaya bakışı / 16.11.2025
- Daha büyük felaketler geliyor / 15.11.2025
- Küfür tek millet, Müslümanlar paramparça / 14.11.2025
















































































