Milletimiz çözüme layık olmalı

Milletimizin garip bir huyu var.Projesi olmayan, tam bir umutsuz vaka olan siyasileri sırf biraz medyatik diye araştırmadan, sormadan, sorgulamadan, hatta aynı hataları defalarca tekrar etmelerine rağmen oy verip üst üste iktidar koltuğuna oturturlar; gerçekten projesi olup da kaynak üstüne kaynak açıklayan, projelerini noter tasdikli taahhüt etme cesaretini gösteren dürüst ve işbilen siyasilere ise kırk dereden su getirirler. Hiçbir soruya açık olmayana sorgusuz sualsiz iktidar, her türlü soruya cevap veren, her türlü soruna da çözümü olana ise yargısız infaz.Son 9 yıldan bahsediyorum, çünkü özellikle Atatürk'ün vefatından sonraki siyasi süreçte adeta çözümsüzlük kulvarında yarışıldı. 2001 yılında Bağımsız Türkiye Partisi'nin siyaset sahnesine girmesiyle yepyeni bir çığır açıldı ve IMF'siz, AB'siz, ABD'siz bir çözümün olabileceği gerçeği ortaya çıktı. Fakat meşhur bir atasözü var "Alışmış kudurmuştan beterdir" diye. Milletimiz çözümsüzlüğe alışmış, yalana dolana, kandırılmaya alışmış; kim ne kadar kazık atıyorsa milletimizin ona olan rağbeti maalesef daha fazla olmuş.Bu nedenden olacak ki, siyasete girdiği 2001 yılından sonra ülkemizde fakirliğe, işsizliğe tamamen son verecek yüzlerce proje açıklamasına rağmen Prof. Dr. Haydar Baş ve Bağımsız Türkiye Partisi milletimizden gerekli desteği maalesef görmedi.Prof. Dr. Baş yılmadı, usanmadı, bu sefer projelerini bilimsel eserler haline getirdi, Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet-Milli Devlet ismindeki kitaplarını ortaya koydu fakat milletimiz yine aynı tas aynı hamam devam etti.Bu eserlerle ilgili 7 adet uluslar arası kongre tertip edildi ve dünya çapında 400'ü aşkın bilim adamı bu kongrelere katılıp tebliğ sundular, bu eserlere ve sahibine olan hayranlıklarını dile getirdiler ve kurtuluş için tek çözümdür dediler, ama bütün bu harikulade olaylar bile milletimizi kıpırdatmadı.Küresel kriz çıktı, milletimizin körü körüne peşinden gittikleri AB'ci, ABD'ci siyasilerin kalesi mesabesindeki ülkelerin sistemleri bir bir çökmeye başladı, foyaları ortaya çıktı. Başta Rusya, ABD, Almanya, Brezilya, Çin olmak üzere 100'ü aşkın ülke Prof. Dr. Haydar Baş'ın modellerinden, görüşlerinden istifade etmek için adeta yarışa girdiler, fakat bu bile milletimizi harekete geçirmeye yetmedi. Milletimizin bu duyarsızlığına rağmen Prof. Dr haydar Baş asla yılmadı, geri adım atmadı, hala azimli, gayretli ve hala il il, ilçe ilçe, köy köy ve kapı kapı dolaşarak milletimizi ikna etmeye, ayıktırmaya çalışıyor.Ortaya koyduğu bütün eserleri, yaptığı bütün bilimsel çalışmaları bir tarafa, bu gayreti, azmi, sabrı bir tarafa...Prof. Dr. Baş'ta Eyüp Aleyhisselamın sabrı var; Ehli Beyt'in azmi ve sebatı var.Teşbihte hata olmaz, Prof. Dr. Haydar Baş'ın bu yaşadıklarına bakınca, Peygamber Efendimizin (SAV) Taif'te yaşadığı çile aklıma geliyor.Peygamber (SAV) Taif'te taşlanıp kovulunca beddua etmiyor ve "Ya Rabbi onlar Seni ve Beni bilmezler, Sen onları affeyle" diyerek niyazda bulunuyor. Allah Resulü o an için taşlansa da kısa bir zaman sonra bütün Taif'i kazanıyor.Sayın Baş da o Güzide İnsanın bir ümmeti olarak O'ndan miras aldığı o rahmet nazarını milletimize gösteriyor.Milletimizin bu kadar duyarsızlığına, vurdumduymazlığına, kulak tıkamasına rağmen, vazgeçmiyor, büyük özverilerle her türlü engelleri aşmaya çalışıyor, mücadele ediyor, rahmetiyle, şefkatiyle kucaklıyor, kuşatıyor.Haddimize düşmez ama, Kendisini ve Onunla bu yükü paylaşan çilekeş kadrosunu canı gönülden tebrik ediyor, Allah'tan (CC) başarılar niyaz ediyorum.Allah (CC) en kısa zamanda milletimizi Onlara layık eylesin, âmin.