Tarihten gelen bir hakikat olarak her milletin kendine has bir kimliği vardır. Nasıl bireylerde bir benlik duygusu varsa, milletlerde de bir benlik vardır. Bu benliği kaybeden milletler, millet topluluğu olamazlar, alelade; bir araya toplanmış bir insan topluluğu olurlar.
Milli ruh dediğimiz bu ruhun kendi istiklal ve istikbalini teminat altına almak için milletçe örgütlenmenin adına da Kuvay-ı Milliye ruhu denir. Milletin tehlikeye düşmesi, yok olmasına karşı yine milletin "beni hiç kimse yok edemez, beni kimse yıkamaz" diyen bir ruhla istiklal ve istikbalini teminat altına almak için halkın uyanması, bir araya gelmesi, şahlanmasıdır Kuvay-ı Milliye ruhu.
Milletçe verdiğimiz İstiklal Savaşı'nda bu olmuştur. O günün şartlarında Avrupa'ya karşı verilen bağımsızlık mücadelesinde millet "Bizi kimse esir edemez" demiş, hakikaten de esir olunmamıştır. "Hasta Adam" dedikleri adam kalkıp düşmanı geldiği yere geri göndermeyi bilmiştir.
Evet, bugün Türkiye'nin geldiği nokta itibarıyla buna yeniden ihtiyaç vardır. Çünkü Sevr Antlaşması'nın vücuda getirmek istediği tahribatlar, milletimiz üzerinde oynanan çeşitli oyunlarla yeniden gündem edilmektedir.
Farklı kulvarlardan hareketle Türk Milleti diye bir milletin ortadan kalkması, bu milletin tarih sahnesinden yok edilme planı, programı, projesi uygulamaya konmaktadır.
Batı'nın gözünde Şark medeniyetinin, İslam medeniyetinin, Türk medeniyetinin mümessili Türk'tür. Doğu'da, Uzakdoğu'da, Ortadoğu'da, hatta Avrupa'nın içerisinde ne kadar Müslüman varsa, bunları temsil eden bir millet vardır. Ve bütün hesaplar ona karşı yapılmıştır.
Tarihte aynı planların tezahürüne pek çok defa bu millet şahit olmuştur. Hicaz bölgesinden Türkleri çıkartmak isteyen Avrupa ülkeleri bu bölgeye onbinlerce adamını sevk ettiler. Bedevi Arapları kendi taraflarına çekmiş Müslüman Osmanlı'nın karşısına çıkarttılar.
Neticede Osmanlı'nın senelerce hizmet ettiği bu bölge insanı Osmanlı'yı sırtından hançerledi. Tarih her zaman bu millet için ders olmalıdır. Avrupa hâlâ bu milletin tarihinden getirdiği azametinden korkmakta, "Ya bir uyanırlarsa" düşüncesiyle çeşitli planları, programları hayata geçirmektedirler.
80 sene önce Anadolu'nun çeşitli yerlerini işgal eden bugünün AB devletleri, bu projelerin baş mimarlarıdır.
Bizim için en vahim olan nokta ise, daha dün Antep'i, İstanbul'u, Edirne'yi, Marmara'yı, Ege'yi, Karadeniz'i işgal edenlerin, bugün "AB" adı altında bizim erişilmezimiz olarak gösterilmesidir. Dün vatanımızı işgal eden bu güçlere bugün kendi ellerimizle teslim bayrağını göstermiş durumdayız.
Bu durum ya gaflettir, ya dalalettir, ya da açık bir ihanettir.
Bugün vatan toprakları AB'ye alınmamız karşılığında müzakere masalarına yatırılmışsa, "Kıbrıs'ı verirsen, Ege'yi Yunan'a teslim edersen, Güneydoğu'da ayrı bir devlet kurdurursan, İstanbul'da bir din devleti kurdurursan seni alırım" diyen bir Avrupa ile karşı karşıya isek, acilen Kuvay-ı Milliye'nin yenide ayağa kalkması da zaruridir.
Millet ve vatan bütünlüğünü tehdit eden bu bölücü faaliyetlere "dur" demek, sadece yeniden şahlanacak bir Kuvay-ı Mililye ruhu ile mümkündür. Milletin kuvvetine dayanan bir bayrak açılmışsa, bu bayrak altında toplanmak bütün milletimizin boynuna borçtur. Bugün BTP, AB'ye karşı tek parti olarak bu bayrağı tek başına dalgalandırmaktadır. Bu bayrağın rüzgarı Anadolu'nun dört bir yanını dolaşıyor. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür kadrolarıyla bütün milletimizin teveccühünü kazanan BTP, milletine hür, aydınlık ve güven dolu günler hazırlamak için çalışmalarını çoktan yapmış. Ne mutlu Türküm diyene!
Milli ruh dediğimiz bu ruhun kendi istiklal ve istikbalini teminat altına almak için milletçe örgütlenmenin adına da Kuvay-ı Milliye ruhu denir. Milletin tehlikeye düşmesi, yok olmasına karşı yine milletin "beni hiç kimse yok edemez, beni kimse yıkamaz" diyen bir ruhla istiklal ve istikbalini teminat altına almak için halkın uyanması, bir araya gelmesi, şahlanmasıdır Kuvay-ı Milliye ruhu.
Milletçe verdiğimiz İstiklal Savaşı'nda bu olmuştur. O günün şartlarında Avrupa'ya karşı verilen bağımsızlık mücadelesinde millet "Bizi kimse esir edemez" demiş, hakikaten de esir olunmamıştır. "Hasta Adam" dedikleri adam kalkıp düşmanı geldiği yere geri göndermeyi bilmiştir.
Evet, bugün Türkiye'nin geldiği nokta itibarıyla buna yeniden ihtiyaç vardır. Çünkü Sevr Antlaşması'nın vücuda getirmek istediği tahribatlar, milletimiz üzerinde oynanan çeşitli oyunlarla yeniden gündem edilmektedir.
Farklı kulvarlardan hareketle Türk Milleti diye bir milletin ortadan kalkması, bu milletin tarih sahnesinden yok edilme planı, programı, projesi uygulamaya konmaktadır.
Batı'nın gözünde Şark medeniyetinin, İslam medeniyetinin, Türk medeniyetinin mümessili Türk'tür. Doğu'da, Uzakdoğu'da, Ortadoğu'da, hatta Avrupa'nın içerisinde ne kadar Müslüman varsa, bunları temsil eden bir millet vardır. Ve bütün hesaplar ona karşı yapılmıştır.
Tarihte aynı planların tezahürüne pek çok defa bu millet şahit olmuştur. Hicaz bölgesinden Türkleri çıkartmak isteyen Avrupa ülkeleri bu bölgeye onbinlerce adamını sevk ettiler. Bedevi Arapları kendi taraflarına çekmiş Müslüman Osmanlı'nın karşısına çıkarttılar.
Neticede Osmanlı'nın senelerce hizmet ettiği bu bölge insanı Osmanlı'yı sırtından hançerledi. Tarih her zaman bu millet için ders olmalıdır. Avrupa hâlâ bu milletin tarihinden getirdiği azametinden korkmakta, "Ya bir uyanırlarsa" düşüncesiyle çeşitli planları, programları hayata geçirmektedirler.
80 sene önce Anadolu'nun çeşitli yerlerini işgal eden bugünün AB devletleri, bu projelerin baş mimarlarıdır.
Bizim için en vahim olan nokta ise, daha dün Antep'i, İstanbul'u, Edirne'yi, Marmara'yı, Ege'yi, Karadeniz'i işgal edenlerin, bugün "AB" adı altında bizim erişilmezimiz olarak gösterilmesidir. Dün vatanımızı işgal eden bu güçlere bugün kendi ellerimizle teslim bayrağını göstermiş durumdayız.
Bu durum ya gaflettir, ya dalalettir, ya da açık bir ihanettir.
Bugün vatan toprakları AB'ye alınmamız karşılığında müzakere masalarına yatırılmışsa, "Kıbrıs'ı verirsen, Ege'yi Yunan'a teslim edersen, Güneydoğu'da ayrı bir devlet kurdurursan, İstanbul'da bir din devleti kurdurursan seni alırım" diyen bir Avrupa ile karşı karşıya isek, acilen Kuvay-ı Milliye'nin yenide ayağa kalkması da zaruridir.
Millet ve vatan bütünlüğünü tehdit eden bu bölücü faaliyetlere "dur" demek, sadece yeniden şahlanacak bir Kuvay-ı Mililye ruhu ile mümkündür. Milletin kuvvetine dayanan bir bayrak açılmışsa, bu bayrak altında toplanmak bütün milletimizin boynuna borçtur. Bugün BTP, AB'ye karşı tek parti olarak bu bayrağı tek başına dalgalandırmaktadır. Bu bayrağın rüzgarı Anadolu'nun dört bir yanını dolaşıyor. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür kadrolarıyla bütün milletimizin teveccühünü kazanan BTP, milletine hür, aydınlık ve güven dolu günler hazırlamak için çalışmalarını çoktan yapmış. Ne mutlu Türküm diyene!
Ali Haydar Aktaş / diğer yazıları
- IMF'nin kurban listesi / 05.11.2002
- Misyonerler, yarınlarımızı karartıyor / 02.11.2002
- Türkler geliyor / 31.10.2002
- ABD, yeni bir mâsum katliamına hazırlanıyor / 21.10.2002
- Vatandaş, BTP gerçeğinin farkında / 18.10.2002
- Milletin geleceğini düşünen tek parti BTP / 16.10.2002
- Milletin başına 'Baş' geliyor / 11.10.2002
- Batı'nın sömürge anlayışında dinin fonksiyonu / 28.09.2002
- Bağımsızlıkbir milletin vazgeçilmezidir / 26.09.2002
- Milli ekonomi şart / 20.09.2002
- Misyonerler, yarınlarımızı karartıyor / 02.11.2002
- Türkler geliyor / 31.10.2002
- ABD, yeni bir mâsum katliamına hazırlanıyor / 21.10.2002
- Vatandaş, BTP gerçeğinin farkında / 18.10.2002
- Milletin geleceğini düşünen tek parti BTP / 16.10.2002
- Milletin başına 'Baş' geliyor / 11.10.2002
- Batı'nın sömürge anlayışında dinin fonksiyonu / 28.09.2002
- Bağımsızlıkbir milletin vazgeçilmezidir / 26.09.2002
- Milli ekonomi şart / 20.09.2002