"Minareyi çalan kılıfını hazırlamıştır" özdeyişindeki "minare" hakkı, hakikati, doğruyu temsil eder, kılıf ise bütün bu hakikatleri örtme gayretini simgeler.
Minare meydandadır ve bütün meydanlardan bakanlar için "ben buradayım" dercesine göz kırpmaktadır, dolayısıyla minareye siz ne tür, ne boyutta, ne desende kılıf hazırlatırsanız hazırlatın minareyi saklamanız mümkün olmayacaktır.
Emeviler, Muaviye'den itibaren bu "minare çalma" işini iyice kurumlaştırmışlar, o güne kadar dünyanın görmediği büyüklükte ve albenili desenlerde kılıflar dokumuşlar ve hakikat minaresini örtmeye gayret etmişler.
Zaman zaman zulümle, baskı ile, zaman zaman altının gümüşün ve "yağlı kete"nin gücüyle Ehl-i Beyt gibi hakikat güneşini saklamaya çalışmışlar, insanların yüzlerini o tarafa çevirmelerini engellemişler, gönüllerine ambargo koymaya uğraşmışlar ama nereye kadar?
Güneş balçıkla sıvanır mı ya da ne kadar sıvanır?
Başını Muaviye'nin çektiği Emevi hanedanı, bütün enerjilerini ve Ümmetin kaynaklarını Ehli Beyt güneşini balçıkla sıvamaya harcamış, hem kendileri tükenmiş hem de kaynakları tükenmiş ama Müslümanların Ehl-i Beyt sevdası asla tükenmemiş.
Bir zamanlar "Muaviye vahiy katiplerindendir, sahabedendir" diyerek yarım ağız savunmaya çalışanlar artık o kadarını dahi yapamıyorlar, "evet Ehl-i Beyt'e zulmetmiştir, İlim Şehrinin kapısı olan Hz. Ali'nin adeta burnundan dökmüştür ama yine de o kadar sert eleştirmemek lazımdır" diyebiliyorlar.
Emeviler tarafından hakikat minaresi çalınmış, yüz yıllarca belki çeşitli kılıflarda saklanmış ama artık bu minare bu kılıfa sığmıyor, her geçen gün gerçekler bir bir ortaya çıkıyor.
Gerçek ilim sahibi, gerçek vicdan sahi olan ilim adamları kendilerine ulaşan ve "hadis" diye takdim edilen Emevi uydurmalarını, ince eliyor, sık dokuyor, Kur'an ölçeğine vuruyor ve nakilcilerin yüzüne çarpıyor.
Bu manada Sayın Haydar Baş'ın gayretlerini takdir etmek her ilim sahibinin vicdan borcu olmalıdır.
Prof. Dr. Haydar Baş, tersyüz edilen tarihi düzeltmek için, alt-üst edilen dini anlayışı ve algılayışı yerli yerine oturtmak için, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan yalın kılıç en önde yürüyor.
Sayın Baş, yazdıklarıyla, yaptıkları ile ve yapılmasına önayak olduğu ulusal ve uluslararası devasa programlarla şunu diyor; kucağımızda bulduğumuz yalan-yanlış tarih ve din anlayışını bizden sonraki kuşaklara aynen aktarmak bize yakışmaz, düzelterek, tanzim ederek nakletmek durumundayız.
Böyle gelmiş olabilir ama asla böyle gitmemelidir.
Hakikat minaresini çalıp ona kılıf hazırlayanların kılıfları paramparça edilmeli ve gerçek yüzleri deşifre edilmelidir.
Minare hırsızları daha ne kadar meydanlarda din temsilcisi olarak dolaşacaklar?
Minare meydandadır ve bütün meydanlardan bakanlar için "ben buradayım" dercesine göz kırpmaktadır, dolayısıyla minareye siz ne tür, ne boyutta, ne desende kılıf hazırlatırsanız hazırlatın minareyi saklamanız mümkün olmayacaktır.
Emeviler, Muaviye'den itibaren bu "minare çalma" işini iyice kurumlaştırmışlar, o güne kadar dünyanın görmediği büyüklükte ve albenili desenlerde kılıflar dokumuşlar ve hakikat minaresini örtmeye gayret etmişler.
Zaman zaman zulümle, baskı ile, zaman zaman altının gümüşün ve "yağlı kete"nin gücüyle Ehl-i Beyt gibi hakikat güneşini saklamaya çalışmışlar, insanların yüzlerini o tarafa çevirmelerini engellemişler, gönüllerine ambargo koymaya uğraşmışlar ama nereye kadar?
Güneş balçıkla sıvanır mı ya da ne kadar sıvanır?
Başını Muaviye'nin çektiği Emevi hanedanı, bütün enerjilerini ve Ümmetin kaynaklarını Ehli Beyt güneşini balçıkla sıvamaya harcamış, hem kendileri tükenmiş hem de kaynakları tükenmiş ama Müslümanların Ehl-i Beyt sevdası asla tükenmemiş.
Bir zamanlar "Muaviye vahiy katiplerindendir, sahabedendir" diyerek yarım ağız savunmaya çalışanlar artık o kadarını dahi yapamıyorlar, "evet Ehl-i Beyt'e zulmetmiştir, İlim Şehrinin kapısı olan Hz. Ali'nin adeta burnundan dökmüştür ama yine de o kadar sert eleştirmemek lazımdır" diyebiliyorlar.
Emeviler tarafından hakikat minaresi çalınmış, yüz yıllarca belki çeşitli kılıflarda saklanmış ama artık bu minare bu kılıfa sığmıyor, her geçen gün gerçekler bir bir ortaya çıkıyor.
Gerçek ilim sahibi, gerçek vicdan sahi olan ilim adamları kendilerine ulaşan ve "hadis" diye takdim edilen Emevi uydurmalarını, ince eliyor, sık dokuyor, Kur'an ölçeğine vuruyor ve nakilcilerin yüzüne çarpıyor.
Bu manada Sayın Haydar Baş'ın gayretlerini takdir etmek her ilim sahibinin vicdan borcu olmalıdır.
Prof. Dr. Haydar Baş, tersyüz edilen tarihi düzeltmek için, alt-üst edilen dini anlayışı ve algılayışı yerli yerine oturtmak için, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan yalın kılıç en önde yürüyor.
Sayın Baş, yazdıklarıyla, yaptıkları ile ve yapılmasına önayak olduğu ulusal ve uluslararası devasa programlarla şunu diyor; kucağımızda bulduğumuz yalan-yanlış tarih ve din anlayışını bizden sonraki kuşaklara aynen aktarmak bize yakışmaz, düzelterek, tanzim ederek nakletmek durumundayız.
Böyle gelmiş olabilir ama asla böyle gitmemelidir.
Hakikat minaresini çalıp ona kılıf hazırlayanların kılıfları paramparça edilmeli ve gerçek yüzleri deşifre edilmelidir.
Minare hırsızları daha ne kadar meydanlarda din temsilcisi olarak dolaşacaklar?
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024