28 Şubat süreci gerçekten de 80 yıllık Cumhuriyetimizin en kritik dönemeci oldu. Sonuçları hala devam eden bu konu ile ilgili olarak çok şey söyleyip, çok şey yazılabilir. Ama biz sürecin finalini söylemekle yetinelim:
28 Şubat'la birlikte herşey toz duman oldu. Kavramlar saptırıldı, içi boşaltıldı ve sonuçta kaybeden millet ve onun en kutsal değerleri oldu. Bütün olarak baktığımızda belki de bir asır geriye gittik.
Ülke millet gerileye dursun, 28 Şubat'a muhalif gibi gözükenler, kimbilir belki de şu saatlerde yabancı adreslerden birinde kadeh kaldırıyor olabilirler!
Yani şunu demeye çalışıyoruz: Bu süreçte kaybeden devlet ve millet oldu!
Elbette bu süreçten bu yazıyı kaleme aldığımız gazete ve faaliyetleri de büyük bir yara aldı.
Hatta denilebilir ki; ortada bir mağdur varsa birinci sırada bu grubu sayabiliriz.
Nasıl mı?
Başbakan Ecevit ve şimdilerde ulusalcı bir kimlikle ortalarda gezen dönemin İçişleri Bakanı imzalı bir genelgeyle takibe uğradık. Türkiye'nin her tarafında, illerden ilçelere kadar müfettişler kimlik bilgilerinden başlayarak herşeyi didiklediler. Bir psikolojik savaşın tüm argümanları kullanılarak üzerimize gelindi.
Yetmedi, inanılmaz hukuk tahribatı ile fabrikamıza 5 trilyon lira vergi cezası kestiler. Bunun karşılığı 50 trilyonluk bir zararın hanemize yazılması oldu.
Ermeni soykırımı mitingini manşetten duyuran Yeni Mesaj gazetesi, bir okulun salonunda bulundu diye, müfettişler okulu kapattılar.
Telefonlar dinlendi. Ve süreci kullananlar, iftira üzerine iftiralar atarak kampanyalar düzenlediler!
Sonuç... Sonuçta biz tüm bu yaşadıklarımızın aslında millete karşı bir oyun olduğunu biliyorduk! Dolayısıyla bu oyuna gelmedik ve hani deyim yerindeyse içimize attık! "Çözüm AB'dir, AB'dir" demedik!
"Çözüm millettir, çözüm devlet-millet beraberliğidir" diyerek, oyunu bozmaya çalıştık. Birliğimizi-bütünlüğümüzü korumak adına, yapılan saldırıları afişe etmedik; mazlum üretmedik. Kısaca adres değiştirmedik! Anadolu'da kaldık ve mücadelemize, bu ülkenin geleceğine olan imanla siyasal zeminde devam ediyoruz. Bu arada elbette bir hukuk mücadelesini de verdik! Bir tetikçiye yazdırılan paçavra müsveddesinin nasıl şantaj aracı olarak kullanıldığını hukuk önünde ispat ettik. İsteyenlere müsveddenin şantaj belgesi olduğunu ispat eden mahkeme kararını gösterebilirim. Profesörlük unvanını diline dolayarak, belden aşağı vurmaya çalışılan zavallılığa verilmiş mahkeme ilamlarını da gösterebilirim!
Toplatılmış gazeteleri, tazminat davalarını tek tek ortaya koyabilirim. Belge isteyene belge fazlasıyla var, onu demeye çalışıyorum.
Şimdi tüm bu yaşadıklarımız bir tarafa, ucuz bir tetikçi, içinde bulunduğu köşeyi ve gazeteyi kullanarak internet dedikoduculuğu yapmaya çalışıyor!
Bunun için iktidarı kullanmaya çalışıyor, yönlendirme gayreti içinde gözüküyor. Aklınca "28 Şubat bizi cezalandırmamış, o nedenle biz tu-kakaymışız, hükümet bizi mat etmeliymiş!" Onu diyor!
Bu akl-ı evvele kim bunu yaz dedi onu bilmek zor değil! Misyoner haberlerinden rahatsız olan adreslere -belli ki- yaranmak ya da bu adresten gelen bir talimatı îfâ için tetikçilik yapıyor. Bu belli!
Ancak unuttuğu bir şey var! Biz siyasi mücadelemizi gizli yapmıyoruz. Bir seviye ve tutarlılık içinde "Kıbrıs vatandır, Kerkük bizimdir, bu ülke insanının imanı korunmalıdır, IMF ülkeyi terk etmelidir" diyoruz. Demeye de devam edeceğiz.
Çünkü biz bunlara inanıyoruz!
28 Şubat'la birlikte herşey toz duman oldu. Kavramlar saptırıldı, içi boşaltıldı ve sonuçta kaybeden millet ve onun en kutsal değerleri oldu. Bütün olarak baktığımızda belki de bir asır geriye gittik.
Ülke millet gerileye dursun, 28 Şubat'a muhalif gibi gözükenler, kimbilir belki de şu saatlerde yabancı adreslerden birinde kadeh kaldırıyor olabilirler!
Yani şunu demeye çalışıyoruz: Bu süreçte kaybeden devlet ve millet oldu!
Elbette bu süreçten bu yazıyı kaleme aldığımız gazete ve faaliyetleri de büyük bir yara aldı.
Hatta denilebilir ki; ortada bir mağdur varsa birinci sırada bu grubu sayabiliriz.
Nasıl mı?
Başbakan Ecevit ve şimdilerde ulusalcı bir kimlikle ortalarda gezen dönemin İçişleri Bakanı imzalı bir genelgeyle takibe uğradık. Türkiye'nin her tarafında, illerden ilçelere kadar müfettişler kimlik bilgilerinden başlayarak herşeyi didiklediler. Bir psikolojik savaşın tüm argümanları kullanılarak üzerimize gelindi.
Yetmedi, inanılmaz hukuk tahribatı ile fabrikamıza 5 trilyon lira vergi cezası kestiler. Bunun karşılığı 50 trilyonluk bir zararın hanemize yazılması oldu.
Ermeni soykırımı mitingini manşetten duyuran Yeni Mesaj gazetesi, bir okulun salonunda bulundu diye, müfettişler okulu kapattılar.
Telefonlar dinlendi. Ve süreci kullananlar, iftira üzerine iftiralar atarak kampanyalar düzenlediler!
Sonuç... Sonuçta biz tüm bu yaşadıklarımızın aslında millete karşı bir oyun olduğunu biliyorduk! Dolayısıyla bu oyuna gelmedik ve hani deyim yerindeyse içimize attık! "Çözüm AB'dir, AB'dir" demedik!
"Çözüm millettir, çözüm devlet-millet beraberliğidir" diyerek, oyunu bozmaya çalıştık. Birliğimizi-bütünlüğümüzü korumak adına, yapılan saldırıları afişe etmedik; mazlum üretmedik. Kısaca adres değiştirmedik! Anadolu'da kaldık ve mücadelemize, bu ülkenin geleceğine olan imanla siyasal zeminde devam ediyoruz. Bu arada elbette bir hukuk mücadelesini de verdik! Bir tetikçiye yazdırılan paçavra müsveddesinin nasıl şantaj aracı olarak kullanıldığını hukuk önünde ispat ettik. İsteyenlere müsveddenin şantaj belgesi olduğunu ispat eden mahkeme kararını gösterebilirim. Profesörlük unvanını diline dolayarak, belden aşağı vurmaya çalışılan zavallılığa verilmiş mahkeme ilamlarını da gösterebilirim!
Toplatılmış gazeteleri, tazminat davalarını tek tek ortaya koyabilirim. Belge isteyene belge fazlasıyla var, onu demeye çalışıyorum.
Şimdi tüm bu yaşadıklarımız bir tarafa, ucuz bir tetikçi, içinde bulunduğu köşeyi ve gazeteyi kullanarak internet dedikoduculuğu yapmaya çalışıyor!
Bunun için iktidarı kullanmaya çalışıyor, yönlendirme gayreti içinde gözüküyor. Aklınca "28 Şubat bizi cezalandırmamış, o nedenle biz tu-kakaymışız, hükümet bizi mat etmeliymiş!" Onu diyor!
Bu akl-ı evvele kim bunu yaz dedi onu bilmek zor değil! Misyoner haberlerinden rahatsız olan adreslere -belli ki- yaranmak ya da bu adresten gelen bir talimatı îfâ için tetikçilik yapıyor. Bu belli!
Ancak unuttuğu bir şey var! Biz siyasi mücadelemizi gizli yapmıyoruz. Bir seviye ve tutarlılık içinde "Kıbrıs vatandır, Kerkük bizimdir, bu ülke insanının imanı korunmalıdır, IMF ülkeyi terk etmelidir" diyoruz. Demeye de devam edeceğiz.
Çünkü biz bunlara inanıyoruz!
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021