Muhabbet gecesi
Yeni Mesaj gazetesi tarafından Trabzon'da düzenlenen 'Öğüt Gecesi' muhabbetullah gecesine dönüştü. Gözyaşlarının aktığı gecede Prof. Dr. Haydar Baş, öte âleme göç eden Üstadı Hayri Öğüt Baba Hazretleri ile dostlarını hatıralar eşliğinde veciz ifadelerl
08.04.2013 00:00:00
RECEP BAHAR / TRABZON
Yeni Mesaj gazetesi tarafından "Öğüt Gecesi" Trabzon'da yoğun katılımla önceki akşam yapıldı. Prof. Dr. Haydar Baş'ın kapanış konuşmasını yaptığı gecede 20. yüzyıla damgasını vuran maneviyat önderi Seyyid Hacı Mustafa Hayri Öğüt Baba Hazretleri ile ona Akçaabat Şehitlik Tepesi'nde yoldaşlık eden Celal Mısır, Ali Gedik, Baki Bektaş gibi hak dostları yâd edildi.
Milli Kahramanlarımız için bir dakikalık saygı duruşu ile İstiklal Harbi'nin okunmasıyla başlayan gecede açılış konuşmasını Yeni Mesaj Gazetesi İmtiyaz Sahibi Bilal Karamus yaptı. Bu akşamın başka bir akşama benzemediğini ifade eden Bilal Karamus, "Zaman hızla akıp geçiyor. Ne mutlu zamanını boş geçirmeyenlere" dedi. Karamus, şunları söyledi: "Bu akşam eli tespihli, ağzı dualı, zikir ehlinin hayatlarından hatıralar, çıktıkları bu meşakkatli yolda önlerine konulan dikenleri nasıl güle çevirdiklerinden misaller dinleyeceksiniz. Karanlık dünyamızda yönünü ve istikametini kaybeden insanımıza kutup yıldızı gibi istikamet ve yön gösteren Allah dostlarına selam olsun. Kâinatta tek olan o kutup yıldızının günümüzdeki temsilcisine selam olsun. Ömrünün tamamını iyi insan yetiştirmeye adamış, yetiştirdiği gençlerle hakkın yükselmesi için çalışmış, ortaya koyduğu projelerle bütün insanlığa ışık tutmuş, Türk milleti kavramı etrafında insanımızı kardeş yapmış ağabeyimiz, öğretmenimiz, hocamız Prof. Dr. Haydar Baş'a selam olsun."
Ardından Mustafa Yıldırım, Mustafa Uyar ve Bilal Demiryürek hocalar gür sesleriyle Kuran-ı Kerim'den aşırlar okudu. Öğüt Gecesi'nde 12 şair, gazeteci, yazar ya da araştırmacı tebliğlerini sundu. Mustafa Hayri Öğüt Baba Hazretlerini; Celal Mısır, Baki Bektaş, Ali Gedik hocalarımızı, gencecik yaşta öte âleme uğurladığımız arkadaşlarımızın resimlerini sinevizyonda görünce gözyaşı döktük... Hatıralar aktarılırken bazen de tebessüm ettik.
Kapanış konuşmasını ise BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş yaptı. Prof. Dr. Baş, Mustafa Hayri Öğüt Baba Hazretleri ve Celal Mısır, Baki Bektaş, Ali Gedik, Engin Çamurdan ile ilgili hatıralarını paylaşarak, şunları söyledi:
Hayri Baba: Vatanperver insan
Hayri Baba Hazretleri vatanperver, devletine, milletine ve dinine sımsıkı bağlı olan bir insandı. Yedek subay okulundayız. Bizi ziyarete geldi. Ziyarette, "nasılsınız evlatlarım?" dedi. Biz de, "Burada namaz kılamıyoruz, Şeker çuvallarını seccade yaptık, bunların üzerinde namaz kılıyoruz" dedim. Biraz eleştirdim. O günün şartlarında bir moda vardı: 'Dinsiz ordu'. O söylemin yaygın olduğu dönemdi. "Yok, evlat, öyle konuşma. Burası olmazsa, ibadetimizi yapamayız. Sakin ha bunlara kulak asmayın. Bunlar batıl ve yanlış şeyler" dedi. O söz bana o kadar etki etti ki, hayatımda ondan sonra devlet-millet, sivil-asker beraberliğini Türkiye'de savunan tek adam ben kaldım. İstiklal Mücadelesine, Kuvayı Milliye harekâtına üstadı Muhammed Baba ile beraber iştirak ettiler, dervişan ile olayların içinde bilfiil vazife aldılar.
Kıbrıs çıkarması hatırası
Ve 1974 Kıbrıs çıkarması... Tevafuken Trabzon'a geliyor. Sabah namazı vakti Kıbrıs çıkarması başlamış. Nasıl duydu, nasıl etti, bana haber gönderdi "Arkadaşlarını topla. Bu savaş bitene kadar Fetih suresini, ayetlerini, dualarını ve esmalarını okuyacağız ve Allah'a yalvaracağız" dedi. Çıkarmanın başladığı andan itibaren biteceği ana kadar tam bir asker gibi sabah - akşam hep beraber gece - gündüz devam ettik. İnanır mısınız, bizimle orada bu duaya iştirak eden arkadaşımla Kıbrıs'a gittiğim zaman, ilk çıkarma yapılan yere gittiğimizde "Yahu ben burayı gördüm" dedi. "Evet, gördüm" dedim. o günün şartlarında Peygamber Efendimiz ve onların ruhları aldı bizi buraya götürdüler, sen bunu fiilen yaşadın. Başta Fahri Âlem Efendimiz olmak üzere bütün evliyayı kiram hazretleri Kıbrıs'ta vazife almıştır.
Baş müşavirim Baki Bektaş Hoca
Bu akşam öyle dostları andık ki, esasen her biri canlı birer kitaptı... Baki Hocamızla ilkokuldan sonra tanıştım, ortaokul, lise, üniversite, askerlik, meslek hayatı hep birlikteydik. Yediğimiz içtiğimiz birdi. Başımıza gelen bir meselede arkadaşlara sormayı adet edinmişimdir. Kendi görüşlerime itibar etmekle birlikte, etrafımın görüşlerine çok dikkat eder, onları mutlaka alırım. Benim yanımda olan arkadaşlar benim müşavirimdir. Baş müşavirim rahmetli Baki Bektaş Hoca idi (gözleri dolarak). Mesela gecenin birinde ya da ikisinde bana bir haber ulaşıyor, şimdi olduğu gibi o zaman telefonlar düzgün çalışmıyordu. Arabamız da yoktu, gece yollara düşerdik. Gece yarısı onu kaldırırdım. Sabah namazı vaktine kadar meseleyi onunla konuşur, hallederdik. Bu kadar yakındık birbirimize. Çok zeki, hafızası çok güçlü bir arkadaşımızdı. O göçtüğü zaman benim dünyamın yarısı gitti. Öyle bir dostu yolcu ettik. Allah'a rıhlet etti.
Celal Mısır, farklı âlemdi
Celal Ağabeyimiz o da farklı bir âlemdi. O kadar temizdi, o kadar disiplinliydi ki, ben onun gibisini hayatımda görmedim. Akçaabat'ta ilkokul öğretmenliği yapıyordu. O kadar yakışıklı, güzel bir delikanlı idi ki, öyle mavi gözlü idi. Tertemiz elbise giyerdi. Onunla yakın temas kurdum, gönül yolculuğuna çıktık ve o yolculuk ölüme kadar devam etti. İcmal dergisini çıkardığımızda bu işi yapsa yapsa Celal Ağabey yapar dedik. Biz dergiyi çıkarırken cebimizde 5 Kuruş dahi yoktu. Ben memur, Celal bey memur, Baki Hoca memur. Öyle zengin aile çocukları da değildik. İnanır mısınız, İcmal dergisinin ilk sayısı 5 bin adet olarak çıktı. Makaleler o kadar güçlü idi ki, hayret edersiniz. Mesela 2-3 sayfalık yazı için en az 10 tane kitap okuyordum. Öyle bir fikir bütünlüğü, öyle bir tez ve görüş, detaylar, hayret edersiniz. Bir dünya görüşü vazediyoruz. Yazıyorum makale, Allah Allah ben de inanamıyorum, "Bunu ben mi yazdım?" diye… Celal Hoca, baki Hoca, Ali Gedik Hoca istisnai makaleler yazardı. O ilk dergi müstesna bir dergiydi. Biz ilk 5 bin dergiyi bir hafta içinde erittik. İkinci baskıyı 15 bin adet yaptık. Bir ay içinde 20 bin adet dergi bastık. Dergi milletimiz tarafından kabul gördü. 5 bin baskı ile yola çıktığımız dergi 9. sayıda 120 bin adede ulaştı ve elimizde bir tane kalmıyordu. Rahmetli Celal Hoca öyle bir teşkilat kurdu ki, ilçelere illere yayıldı.
Şimdi Yeni Mesaj gazetesinin tirajı 100 bine çıktı. Genel Müdür Sabri Terzi'nin gayretleriyle 2013 yılının sonunda 200 bine çıkacak. En az bir milyon kişi okuyacak. Celal Hocayı teşkilatlanmayı yapsın diye Almanya'ya gönderdik. Bugün Avrupa Celal Mısır Hoca sayesinde varız. Celal Hocamızı ben nasıl unutayım. Delikanlı gibi hayatı yaşadı, delikanlı gibi Allah'a rihlet etti. Hastalığı çok ciddiydi, ben bilemiyordum. Türkiye'ye geldi, ameliyat masasında kaldı. Şahadet rütbesine erişti.
Ali Gedik, fevkalade bir nesil yetiştirdi
Ali Gedik Hoca, bir başka âlem... O kadar ahlaklı, o kadar iffetli ve munis insan ki anlatmama imkân yok. Yazıları ve konferanslarıyla beraber, bilhassa İcmal üniversitesiyle beraber fevkalâde bir nesil yetiştirdi. Onların elinden geçen öğrenciler ahlak ve devlet ile millete sahip çıkma bakımından emsalsiz insanlardır. Ruhları şad olsun...
Müstesna insan: Hüseyin Engin Çamurdan
Engin Çamurdan, 9 dil bilen müstesna bir insandı. Amerika'dayız, "Engin, namaz vakti geçiyor, burada bir abdest alalım" dedim. ABD'lilerin bir tuvaleti var, oraya girdik, müsaade ettiler, tabii sıra ayaklarımızı yıkamaya geldi, haliyle lavaboya ayaklarımızı uzattık, o esnada bir Amerikalı geldi. Bir şeyler söyledi, Engin de ona sert sert cevap verdi. "Ne oldu" dedim. "Niye pisliyorsunuz orayı" dediğini aktardı. O namussuzun peşine düş ve ona de ki, "Benim ayağım onun yüzünden temizdir." Bizim sinirli halimiz geçti ama o Amerikalıyı yakaladı ve söylediklerimi ona söyledi. Ben onun gibi uyumlu, kabiliyetli, iş gören, beceren ikinci bir adam görmedim.
Bu âleme niye geldik?
Prof. Dr. Haydar Baş: Biz niçin dünyaya geldik, neden varız? Bu hayatta niye koşuşturup duruyoruz? Şu kadar evimiz ya da arabamız olsun diye mi gönderdi yoksa farklı bir incelik var, O'nu tanıyalım, O'nu bilelim, O'na kul olalım diye mi gönderdi? Bu soruyu biz sorduğumuzda Kur'an bize cevap veriyor: İnsanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye gönderdim. Başka maksadı yok. Sen şimdi insanlığa dünyanın en iyi hizmetini yap ama Allah'a kulluk açısından, Allah rızasını kazanmak için bunları yapmazsan, yaptıklarını sıfırla çarpacaksın. Onun için yapılan her şeyin temelinde yaradılış istikametinde niyetini yola koyacaksın ve o şekilde yapacaklarını yapacaksın. Bizim bu âleme geliş maksadımı, Allah'ı tanımaktır, bilmektir. Peki, nasıl tanıyacağız? İbadetler bunun en güzel yolu. İbadet aslında bir ilim dalıdır. Sadece kitaplarda yazılan ilim değil... İbadet hal ilmidir, yaşanan ilimdir. Sabrı, kanaati, tevekkülü, tefekkürü, izzeti, iffeti, muhabbeti, Allah korkusunu ancak ibadetle yaşarsın. Bunları hayatına geçirdiğin müddetçe Allah'ı tanırsın, Allah'ı tanıdıkça sizin ona olan hasretiniz ve meyliniz artar. Aranızdaki perdeler Allah'ı zikirle kalkar. Zaman içinde bu yolu gidip gelen bir insanla arkadaş değilseniz, bir Hoca'nın talebesi değilseniz, mülhimede tökezlersiniz. Şeytan gelir, sizi mağlup eder. "Sen erdin, senin daha çok ibadet etmene gerek yok, meleklerden de üste çıktın" der. Onun için büyükler der ki, "Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır". Bu yolda giderken, mutlaka bizim elimizden tutacak, yolu gösterecek, 'bu doğrudur, yanlıştır, sakın ha kanma diyecek, nasihatleriyle ikaz ve irşad edecek bir üstadı görmemiz, tanımamız lazım. Benim tanıdığım Mustafa Hayri Öğüt Hazretleri bu zatlardan bir tanesiydi. Ne müthiş âlemler var? Öyle bir nokta gelir ki, aldığınız sinyallerin ötesinde kalbiniz mutmain olur. Nedir bu mutmain olmak? Allah mutlaka var… Bütün dünya bir araya gelse, Allah hakkında seni şüpheye düşüremez. Bütün dünya üzerine çullansa, “inkâr edeceksin” dese, servetler verse mümkün değil. Çünkü sen O’nu yaşıyorsun.
TEBLİĞLERDE ÖNE ÇIKANLAR
Balkanları Bektaşiler İslamlaştırdı
Fuat Şengül, "Balkanların İslamlaşmasında Tasavvuf Ehlinin Rolü Nedir?" başlıklı tebliğinde Balkanlardan Türkiye'ye gelenlerin düğün - derneklerinde Türk bayrağı ile Atatürk portresinin yer aldığına işaret ederek, "Balkanların İslamlaşmasında Rumeli'deki Bektaşiler önemli rol oynamıştır. Hâlâ daha Rumeli'de çok sayıda tekke bulunmaktadır. Bunları tanıyanlar Müslüman olmuş ve 'Ben Türküm' demişlerdir" dedi.
Büyük aşk
"Tasavvufi Aşk ve Muhabbetullah" başlıklı tebliğ sunan Şair Recep Şahin, Allah korkusu olmadan insanın kör, dilsiz ve sağır olduğunu ifade ederek, "Allah korkusu olmadan kişi nasıl Allah'ın yoluna düşebilir? Gerçek aşk Allah ve Resulüllah aşkıdır. Bu büyük bir aşktır" dedi.
Hıristiyanlığın gerçek yüzü
"Kur'an ve Sünnette Velayet" konulu tebliğ sunan Müslüm Karabacak ise Resulüllahtan sonra velayet yolunun Ehl-i Beyt olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu: "Hıristiyanlık Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de lanet ettiği bir iddiayı inanç edinmiş bir dinin adıdır. "Hz. İsa çarmıha gerilmedi' dediğinde Hıristiyanlık çöker. Çocuklarını oraya yönlendirenler de aynı lanetin muhatabıdır" şeklinde konuştu.
Kâinat bile yönlendiremez
Harun Kayacı ise "Emperyalizme Karşı Tasavvufi Duruş" başlıklı tebliğinde Rabbiyle beraber olanı kâinatın bile yönlendiremeyeceğini ifade ederek, "Bu milletin bu şansı var, Haydar Hocası var" dedi.
Ehl-i Beyt karargâhı
Dr. Abdullah Terzi ise birlik ve beraberliğe daha çok ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçtiğimizi ifade ederek, "Allah'ın ipine sımsıkı sarılın" ayet-i kerimesini hatırlattı. Dr. Terzi, şunları söyledi: "Türk milletinin mayası 'maya-yı Muhammediye'dir. Türk deyince İslam, İslam deyince Türk akla gelir. Türk milletinin İslamlaşması Ehl-i Beyt kaynaklıdır. Yorulmak yok, mazeret yok, Allah için vatanımıza ve milletimize hizmet edeceğiz. Şehitlik tepesi Ehl-i Beyt karargâhıdır. Hz. Fatıma, Hz. Hüseyin, Hz. Hasan makamıdır."
İrşad makamı cübbesi
Selim Kotil ise "Ahir Zaman Fitnesine Karşı Tasavvuf" başlıklı tebliğinde imanın kalbin teslim olması olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: "Maneviyat dünyasının doktorları demokratik yolla seçilmez. İrşad makamının cübbesi Hz. Fatıma'dan alınır. Namaz kılarken Beytullah'a dönersen, namaz sahih olur. Ancak Vatikan'a dönersen, sapıtırsın."
Yeni Mesaj gazetesi tarafından "Öğüt Gecesi" Trabzon'da yoğun katılımla önceki akşam yapıldı. Prof. Dr. Haydar Baş'ın kapanış konuşmasını yaptığı gecede 20. yüzyıla damgasını vuran maneviyat önderi Seyyid Hacı Mustafa Hayri Öğüt Baba Hazretleri ile ona Akçaabat Şehitlik Tepesi'nde yoldaşlık eden Celal Mısır, Ali Gedik, Baki Bektaş gibi hak dostları yâd edildi.
Milli Kahramanlarımız için bir dakikalık saygı duruşu ile İstiklal Harbi'nin okunmasıyla başlayan gecede açılış konuşmasını Yeni Mesaj Gazetesi İmtiyaz Sahibi Bilal Karamus yaptı. Bu akşamın başka bir akşama benzemediğini ifade eden Bilal Karamus, "Zaman hızla akıp geçiyor. Ne mutlu zamanını boş geçirmeyenlere" dedi. Karamus, şunları söyledi: "Bu akşam eli tespihli, ağzı dualı, zikir ehlinin hayatlarından hatıralar, çıktıkları bu meşakkatli yolda önlerine konulan dikenleri nasıl güle çevirdiklerinden misaller dinleyeceksiniz. Karanlık dünyamızda yönünü ve istikametini kaybeden insanımıza kutup yıldızı gibi istikamet ve yön gösteren Allah dostlarına selam olsun. Kâinatta tek olan o kutup yıldızının günümüzdeki temsilcisine selam olsun. Ömrünün tamamını iyi insan yetiştirmeye adamış, yetiştirdiği gençlerle hakkın yükselmesi için çalışmış, ortaya koyduğu projelerle bütün insanlığa ışık tutmuş, Türk milleti kavramı etrafında insanımızı kardeş yapmış ağabeyimiz, öğretmenimiz, hocamız Prof. Dr. Haydar Baş'a selam olsun."
Ardından Mustafa Yıldırım, Mustafa Uyar ve Bilal Demiryürek hocalar gür sesleriyle Kuran-ı Kerim'den aşırlar okudu. Öğüt Gecesi'nde 12 şair, gazeteci, yazar ya da araştırmacı tebliğlerini sundu. Mustafa Hayri Öğüt Baba Hazretlerini; Celal Mısır, Baki Bektaş, Ali Gedik hocalarımızı, gencecik yaşta öte âleme uğurladığımız arkadaşlarımızın resimlerini sinevizyonda görünce gözyaşı döktük... Hatıralar aktarılırken bazen de tebessüm ettik.
Kapanış konuşmasını ise BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş yaptı. Prof. Dr. Baş, Mustafa Hayri Öğüt Baba Hazretleri ve Celal Mısır, Baki Bektaş, Ali Gedik, Engin Çamurdan ile ilgili hatıralarını paylaşarak, şunları söyledi:
Hayri Baba: Vatanperver insan
Hayri Baba Hazretleri vatanperver, devletine, milletine ve dinine sımsıkı bağlı olan bir insandı. Yedek subay okulundayız. Bizi ziyarete geldi. Ziyarette, "nasılsınız evlatlarım?" dedi. Biz de, "Burada namaz kılamıyoruz, Şeker çuvallarını seccade yaptık, bunların üzerinde namaz kılıyoruz" dedim. Biraz eleştirdim. O günün şartlarında bir moda vardı: 'Dinsiz ordu'. O söylemin yaygın olduğu dönemdi. "Yok, evlat, öyle konuşma. Burası olmazsa, ibadetimizi yapamayız. Sakin ha bunlara kulak asmayın. Bunlar batıl ve yanlış şeyler" dedi. O söz bana o kadar etki etti ki, hayatımda ondan sonra devlet-millet, sivil-asker beraberliğini Türkiye'de savunan tek adam ben kaldım. İstiklal Mücadelesine, Kuvayı Milliye harekâtına üstadı Muhammed Baba ile beraber iştirak ettiler, dervişan ile olayların içinde bilfiil vazife aldılar.
Kıbrıs çıkarması hatırası
Ve 1974 Kıbrıs çıkarması... Tevafuken Trabzon'a geliyor. Sabah namazı vakti Kıbrıs çıkarması başlamış. Nasıl duydu, nasıl etti, bana haber gönderdi "Arkadaşlarını topla. Bu savaş bitene kadar Fetih suresini, ayetlerini, dualarını ve esmalarını okuyacağız ve Allah'a yalvaracağız" dedi. Çıkarmanın başladığı andan itibaren biteceği ana kadar tam bir asker gibi sabah - akşam hep beraber gece - gündüz devam ettik. İnanır mısınız, bizimle orada bu duaya iştirak eden arkadaşımla Kıbrıs'a gittiğim zaman, ilk çıkarma yapılan yere gittiğimizde "Yahu ben burayı gördüm" dedi. "Evet, gördüm" dedim. o günün şartlarında Peygamber Efendimiz ve onların ruhları aldı bizi buraya götürdüler, sen bunu fiilen yaşadın. Başta Fahri Âlem Efendimiz olmak üzere bütün evliyayı kiram hazretleri Kıbrıs'ta vazife almıştır.
Baş müşavirim Baki Bektaş Hoca
Bu akşam öyle dostları andık ki, esasen her biri canlı birer kitaptı... Baki Hocamızla ilkokuldan sonra tanıştım, ortaokul, lise, üniversite, askerlik, meslek hayatı hep birlikteydik. Yediğimiz içtiğimiz birdi. Başımıza gelen bir meselede arkadaşlara sormayı adet edinmişimdir. Kendi görüşlerime itibar etmekle birlikte, etrafımın görüşlerine çok dikkat eder, onları mutlaka alırım. Benim yanımda olan arkadaşlar benim müşavirimdir. Baş müşavirim rahmetli Baki Bektaş Hoca idi (gözleri dolarak). Mesela gecenin birinde ya da ikisinde bana bir haber ulaşıyor, şimdi olduğu gibi o zaman telefonlar düzgün çalışmıyordu. Arabamız da yoktu, gece yollara düşerdik. Gece yarısı onu kaldırırdım. Sabah namazı vaktine kadar meseleyi onunla konuşur, hallederdik. Bu kadar yakındık birbirimize. Çok zeki, hafızası çok güçlü bir arkadaşımızdı. O göçtüğü zaman benim dünyamın yarısı gitti. Öyle bir dostu yolcu ettik. Allah'a rıhlet etti.
Celal Mısır, farklı âlemdi
Celal Ağabeyimiz o da farklı bir âlemdi. O kadar temizdi, o kadar disiplinliydi ki, ben onun gibisini hayatımda görmedim. Akçaabat'ta ilkokul öğretmenliği yapıyordu. O kadar yakışıklı, güzel bir delikanlı idi ki, öyle mavi gözlü idi. Tertemiz elbise giyerdi. Onunla yakın temas kurdum, gönül yolculuğuna çıktık ve o yolculuk ölüme kadar devam etti. İcmal dergisini çıkardığımızda bu işi yapsa yapsa Celal Ağabey yapar dedik. Biz dergiyi çıkarırken cebimizde 5 Kuruş dahi yoktu. Ben memur, Celal bey memur, Baki Hoca memur. Öyle zengin aile çocukları da değildik. İnanır mısınız, İcmal dergisinin ilk sayısı 5 bin adet olarak çıktı. Makaleler o kadar güçlü idi ki, hayret edersiniz. Mesela 2-3 sayfalık yazı için en az 10 tane kitap okuyordum. Öyle bir fikir bütünlüğü, öyle bir tez ve görüş, detaylar, hayret edersiniz. Bir dünya görüşü vazediyoruz. Yazıyorum makale, Allah Allah ben de inanamıyorum, "Bunu ben mi yazdım?" diye… Celal Hoca, baki Hoca, Ali Gedik Hoca istisnai makaleler yazardı. O ilk dergi müstesna bir dergiydi. Biz ilk 5 bin dergiyi bir hafta içinde erittik. İkinci baskıyı 15 bin adet yaptık. Bir ay içinde 20 bin adet dergi bastık. Dergi milletimiz tarafından kabul gördü. 5 bin baskı ile yola çıktığımız dergi 9. sayıda 120 bin adede ulaştı ve elimizde bir tane kalmıyordu. Rahmetli Celal Hoca öyle bir teşkilat kurdu ki, ilçelere illere yayıldı.
Şimdi Yeni Mesaj gazetesinin tirajı 100 bine çıktı. Genel Müdür Sabri Terzi'nin gayretleriyle 2013 yılının sonunda 200 bine çıkacak. En az bir milyon kişi okuyacak. Celal Hocayı teşkilatlanmayı yapsın diye Almanya'ya gönderdik. Bugün Avrupa Celal Mısır Hoca sayesinde varız. Celal Hocamızı ben nasıl unutayım. Delikanlı gibi hayatı yaşadı, delikanlı gibi Allah'a rihlet etti. Hastalığı çok ciddiydi, ben bilemiyordum. Türkiye'ye geldi, ameliyat masasında kaldı. Şahadet rütbesine erişti.
Ali Gedik, fevkalade bir nesil yetiştirdi
Ali Gedik Hoca, bir başka âlem... O kadar ahlaklı, o kadar iffetli ve munis insan ki anlatmama imkân yok. Yazıları ve konferanslarıyla beraber, bilhassa İcmal üniversitesiyle beraber fevkalâde bir nesil yetiştirdi. Onların elinden geçen öğrenciler ahlak ve devlet ile millete sahip çıkma bakımından emsalsiz insanlardır. Ruhları şad olsun...
Müstesna insan: Hüseyin Engin Çamurdan
Engin Çamurdan, 9 dil bilen müstesna bir insandı. Amerika'dayız, "Engin, namaz vakti geçiyor, burada bir abdest alalım" dedim. ABD'lilerin bir tuvaleti var, oraya girdik, müsaade ettiler, tabii sıra ayaklarımızı yıkamaya geldi, haliyle lavaboya ayaklarımızı uzattık, o esnada bir Amerikalı geldi. Bir şeyler söyledi, Engin de ona sert sert cevap verdi. "Ne oldu" dedim. "Niye pisliyorsunuz orayı" dediğini aktardı. O namussuzun peşine düş ve ona de ki, "Benim ayağım onun yüzünden temizdir." Bizim sinirli halimiz geçti ama o Amerikalıyı yakaladı ve söylediklerimi ona söyledi. Ben onun gibi uyumlu, kabiliyetli, iş gören, beceren ikinci bir adam görmedim.
Bu âleme niye geldik?
Prof. Dr. Haydar Baş: Biz niçin dünyaya geldik, neden varız? Bu hayatta niye koşuşturup duruyoruz? Şu kadar evimiz ya da arabamız olsun diye mi gönderdi yoksa farklı bir incelik var, O'nu tanıyalım, O'nu bilelim, O'na kul olalım diye mi gönderdi? Bu soruyu biz sorduğumuzda Kur'an bize cevap veriyor: İnsanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye gönderdim. Başka maksadı yok. Sen şimdi insanlığa dünyanın en iyi hizmetini yap ama Allah'a kulluk açısından, Allah rızasını kazanmak için bunları yapmazsan, yaptıklarını sıfırla çarpacaksın. Onun için yapılan her şeyin temelinde yaradılış istikametinde niyetini yola koyacaksın ve o şekilde yapacaklarını yapacaksın. Bizim bu âleme geliş maksadımı, Allah'ı tanımaktır, bilmektir. Peki, nasıl tanıyacağız? İbadetler bunun en güzel yolu. İbadet aslında bir ilim dalıdır. Sadece kitaplarda yazılan ilim değil... İbadet hal ilmidir, yaşanan ilimdir. Sabrı, kanaati, tevekkülü, tefekkürü, izzeti, iffeti, muhabbeti, Allah korkusunu ancak ibadetle yaşarsın. Bunları hayatına geçirdiğin müddetçe Allah'ı tanırsın, Allah'ı tanıdıkça sizin ona olan hasretiniz ve meyliniz artar. Aranızdaki perdeler Allah'ı zikirle kalkar. Zaman içinde bu yolu gidip gelen bir insanla arkadaş değilseniz, bir Hoca'nın talebesi değilseniz, mülhimede tökezlersiniz. Şeytan gelir, sizi mağlup eder. "Sen erdin, senin daha çok ibadet etmene gerek yok, meleklerden de üste çıktın" der. Onun için büyükler der ki, "Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır". Bu yolda giderken, mutlaka bizim elimizden tutacak, yolu gösterecek, 'bu doğrudur, yanlıştır, sakın ha kanma diyecek, nasihatleriyle ikaz ve irşad edecek bir üstadı görmemiz, tanımamız lazım. Benim tanıdığım Mustafa Hayri Öğüt Hazretleri bu zatlardan bir tanesiydi. Ne müthiş âlemler var? Öyle bir nokta gelir ki, aldığınız sinyallerin ötesinde kalbiniz mutmain olur. Nedir bu mutmain olmak? Allah mutlaka var… Bütün dünya bir araya gelse, Allah hakkında seni şüpheye düşüremez. Bütün dünya üzerine çullansa, “inkâr edeceksin” dese, servetler verse mümkün değil. Çünkü sen O’nu yaşıyorsun.
TEBLİĞLERDE ÖNE ÇIKANLAR
Balkanları Bektaşiler İslamlaştırdı
Fuat Şengül, "Balkanların İslamlaşmasında Tasavvuf Ehlinin Rolü Nedir?" başlıklı tebliğinde Balkanlardan Türkiye'ye gelenlerin düğün - derneklerinde Türk bayrağı ile Atatürk portresinin yer aldığına işaret ederek, "Balkanların İslamlaşmasında Rumeli'deki Bektaşiler önemli rol oynamıştır. Hâlâ daha Rumeli'de çok sayıda tekke bulunmaktadır. Bunları tanıyanlar Müslüman olmuş ve 'Ben Türküm' demişlerdir" dedi.
Büyük aşk
"Tasavvufi Aşk ve Muhabbetullah" başlıklı tebliğ sunan Şair Recep Şahin, Allah korkusu olmadan insanın kör, dilsiz ve sağır olduğunu ifade ederek, "Allah korkusu olmadan kişi nasıl Allah'ın yoluna düşebilir? Gerçek aşk Allah ve Resulüllah aşkıdır. Bu büyük bir aşktır" dedi.
Hıristiyanlığın gerçek yüzü
"Kur'an ve Sünnette Velayet" konulu tebliğ sunan Müslüm Karabacak ise Resulüllahtan sonra velayet yolunun Ehl-i Beyt olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu: "Hıristiyanlık Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de lanet ettiği bir iddiayı inanç edinmiş bir dinin adıdır. "Hz. İsa çarmıha gerilmedi' dediğinde Hıristiyanlık çöker. Çocuklarını oraya yönlendirenler de aynı lanetin muhatabıdır" şeklinde konuştu.
Kâinat bile yönlendiremez
Harun Kayacı ise "Emperyalizme Karşı Tasavvufi Duruş" başlıklı tebliğinde Rabbiyle beraber olanı kâinatın bile yönlendiremeyeceğini ifade ederek, "Bu milletin bu şansı var, Haydar Hocası var" dedi.
Ehl-i Beyt karargâhı
Dr. Abdullah Terzi ise birlik ve beraberliğe daha çok ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçtiğimizi ifade ederek, "Allah'ın ipine sımsıkı sarılın" ayet-i kerimesini hatırlattı. Dr. Terzi, şunları söyledi: "Türk milletinin mayası 'maya-yı Muhammediye'dir. Türk deyince İslam, İslam deyince Türk akla gelir. Türk milletinin İslamlaşması Ehl-i Beyt kaynaklıdır. Yorulmak yok, mazeret yok, Allah için vatanımıza ve milletimize hizmet edeceğiz. Şehitlik tepesi Ehl-i Beyt karargâhıdır. Hz. Fatıma, Hz. Hüseyin, Hz. Hasan makamıdır."
İrşad makamı cübbesi
Selim Kotil ise "Ahir Zaman Fitnesine Karşı Tasavvuf" başlıklı tebliğinde imanın kalbin teslim olması olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: "Maneviyat dünyasının doktorları demokratik yolla seçilmez. İrşad makamının cübbesi Hz. Fatıma'dan alınır. Namaz kılarken Beytullah'a dönersen, namaz sahih olur. Ancak Vatikan'a dönersen, sapıtırsın."