Bir mü'min herkes ile iyi ilişkiler, diyaloglar, arkadaşlıklar kuran kişidir. Ön yargılı değildir, emindir, sadıktır. Düşmanı bile ona güvenir.
Mü'minlerin birbirleri arasındaki hukukun adı ise dostluktur, kardeşliktir. Kendini kardeşine feda etmektir. Kendisi için istediğini kardeşi için de istemektir.
Mü'min mal, makam, şöhret derdi olmayan kişidir. Kınayıcı hiç değildir, çünkü müjdeleyici olması emredilmiştir.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da çok nasipli insanlar olduğumuzu düşünüyorum. Çünkü ömrü boyunca, 'önce insan' diyen, ömrünü insan yetiştirmeye adayan; bizlere Allah'ın emrettiği, Hz. Peygamber (s.a.a.v) ve Ehl-i Beyt'inin ortaya koyduğu mükemmel insan profilini hem yaşayarak, hem de anlatarak öğretti.
Bu yoldaki zorluklara, tehlikelere, kurulan tuzaklara her daim dikkat çekti. Eserlerinde ve sohbetlerinde şöyle diyordu:
"Şimdi iyi dinle, denileni tut ve unutma. Unutur, ihmal edersen başladığın yerden tekrar edersin. Hâlbuki sen yolcusun, yürümen gerek.
Bu yolda çeşitli mânialar olur. Onlara gözün takılmasın. Boş sözlerden kulağını sakındır. Aksi halde öyle bir zaman gelir ki, artık geriye dönüş olmaz.
Sonra… Evet, sonra hoş sesler duyarsın, güzel işaretler alırsın. "Ben, sizin rabbiniz değil miyim?' (Araf Sûresi 172).
Bu ses ile bu ayetteki tecelliye erer, ötelere geçer, onları seyredersin. 'Aradığım bu, evet bu' dersin.
Ve Rabbinin hitabına karşılık, 'Sen, bizin Rabbimizsin' diye verdiğin cevabı tarifsiz bir zevk ile yaşamaya başlarsın. Sonra bir hasrettir başlar…
Geldiğin âlem güzeldi. Güzellerin güzeli bütün saltanatı ile sana göründü. Şimdi ise çuvaldasın veya bir et veya kemik kalıbındasın. Çamur kalıbı da diyebilirsin.
Geldiğin âleme hasretinden dolayı diyebilirsin ki çuval yırtılsın, hakikat yaşansın. Doğru ama hakikat ülkesine geçmek istersen bu zorluk, bu çile zaruridir…
Can tende iken kalıbına ait olanları terk et ki, gizlenen zahir (açık) olsun." (Makalat, s.11).
"Sen, onların konusu olursun. Seni eleştirirler. Bu normaldir. Her ne kadar bastığınız arz aynı ise de gönül ülkeleriniz farklıdır.
Dün seni sevenler, sana itimat edenler şimdi seni tenkit ederler. Bu işin kanunu budur.
Hak, seni gizlemek için bunları araya bahane koymuştur. Dikkat et, sen ameli bozuk biri olsaydın, onların gündeminde olmayacaktın.
Senin şimdi hatan aranıyor. Hatalı olanın, hatası aranmaz, 'hatalıdır' denir geçilir.
Hatırına tuhaf şeyler gelir, 'peki ama bu dedikoduya ne gerek var' dersin. Şimdi düşün, idrak et.
Her işin bir sermayesi vardır, külfet olmadan, nimet olmaz. 'Ama ben ibadetle belli bir külfete katlandım, dahasına ne gerek var' diye düşünebilirsin.
Evet, doğru. Ama bu külfet seni sadece cennete ulaştırır. Hâlbuki sen, Cemalullah'ı istedin. O'nun sermayesi de nefistir, onu harcayacaksın." (Makalat, s.13).
Bu yolda dik durmanın, fırtınalarda savrulmamanın şartı ise dosttur, dostlardır. Prof. Dr. Haydar Baş hocamız şu noktaya dikkat çeker:
"Allah'ın (c.c) beraber olmamızı istediği sadıklar nasıl insanlardır? Biz, bunları nasıl seçeriz? Cenab-ı Hak buyuruyor ki; 'Onların yüzünde secde eseri vardır.' (Fetih Sûresi 29)
Ne varmış yüzünde?
Secde eseri. Cenab-ı Peygamber Efendimiz; 'Onları gördüğünüz zaman size, Allah'ı (c.c) hatırlatır' buyuruyor. Size, Allah'ı (c.c) hatırlatan kimdir? Allah'ın (c.c) dostlarıdır.
Demek ki, Ahmed'e, Mehmed'e sormana gerek yok. Şöyle gözünü yumarsın, onu hatırına getirirsin, o esnada kalbine Allah(c.c) düşerse bil ki, bu adam dürüst bir adamdır. Mü'min bir adamdır…" (Hikmetin Sırları, s.170).
"Üzüm, üzüme baka baka kararır, değil mi? Kahveye gidiyorsun üzerine sigara dumanı çöküyor.
Canım ben sigara içmedim ki! İçmene gerek yok, kahveye girdin ya.
Gül dükkânına giriyorsun üzerine güzel kokular siniyor. Gül kokusu sürmene gerek yok, dükkâna girdin ya.
Hakk'ın muhabbetini taşıyan gül kokulu insanların yanında olmak, onları düşünmek, onlarla beraber olmak; işte bu rabıta. Onlarla birlikte yürümek (devam etmek) Hakk'a yürümektir…" (Yaşayan Kur'an; Sünnet, s.221).
"Günümüzde ne hikmetse hep su-i zanla hareket ediyoruz. Hep insanı suçlayan noktalardan hareket ile üzerine gidip, ille de, bu Müslüman değildir, diye ispatlamaya çalışıyoruz. Sen, kendi nefsinin adam olmasına, nefsinin iman etmesine gayret etsene!"
Evet, önce kendimiz, önce nefsimiz. Biz istenilen seviyeye çıkmadan birilerini yeriyor, yerin dibine sokmaya çalışıyorsak demek ki, daha ıslaha muhtaç çok hallerimiz vardır.
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025