NATO, bir Yahudi kuruluşu olan CFR’nin toplantılarında alınan karar üzerine kurulmuştur. Kuruluş amacı, Hıristiyan ve Yahudilerin ortak ideali olan ‘Tek Dünya Devleti’nin gerçekleşmesini sağlamaktır. ‘Tek Dünya Devleti’nin veya Hıristiyan ve Yahudilerin dini kaynaklarında yer alan “Tanrı’nın Krallığı”nın kurulması için Müslümanlara karşı son savaş olduğuna inandıkları “Armegeddon Savaşı”nın yapılması gerekmektedir. Bu savaşı yapacak olan da NATO’dur. Başka bir ifade ile NATO, amaçlanan Tek Dünya Devleti’nin ordusudur ve ABD’li din, siyaset ve bilim adamlarına göre de başlamış olan Armegeddon Savaşı’nı sürdürmektedir.
Bu gerçekleri ispat için Tek Dünya Devleti üzerine kim, ne söylemiş, onlardan bir kaçını nakledelim: CFR üyesi James Wanburg şöyle diyor: “Hoşunuza gitse de gitmese de, tüm dünyayı yönetecek Tek Dünya Devleti’ni kuracağız. Güzellikle olmazsa, işgaller yoluyla kuracağız.” Prof. Saul H. Mendlovitz de şunları söylüyor: “Bir dünya hükümeti olup olmayacağı sorun olmaktan çıktı. Sorun nasıl olacağıdır.” Arthur Schlesinger de, “Yeni Dünya Düzeni’ni, Tek Dünya Devleti’ni gerek yayınlarla bilinçlere işleyerek, gerek para harcayarak, gerekse kan dökerek kuracağız, başka seçenek yok” diyor.
Müslümanların yok edilmesiyle kurulacak olan Tek Dünya Devleti’ne, Müslümanların rıza göstermesi ve destek vermesi nasıl izah edilebilir? NATO toplantılarında NATO’nun düşmanının İslâm olduğu açıkça ilân edildiği halde, hâlâ daha NATO üyeliğini sürdürmenin anlamı ne olabilir? 24 Ekim 2003 tarihinde Prag’da gerçekleştirilen ‘NATO ve Büyük Ortadoğu’ adlı konferansta konuşan NATO Konseyi Daimi Üyesi R. Nicholos Burns, NATO’nun yeni görev alanının Büyük Ortadoğu coğrafyası olduğunu açıkladı ve şöyle dedi: “Hem kavramsal yönelimimizle, hem de askeri gücümüzle doğuya ve güneye konuşlanmak zorundayız. NATO’nun geleceğinin doğuda ve güneyde olduğuna inanıyoruz, Bu da Büyük Ortadoğu’dur.” Burns’un sözünü ettiği konuşlanmak, savaşsız işgaldir. NATO’nun işgallerinin çoğu, konuşlanmak adı altında gerçekleşmiyor mu? Demek ki, NATO üyeliğini sürdürmek ve onun bölgeye konuşlanmasına öncülük etmek, işgale davetiye çıkarmaktır ki, bunu da maalesef Türkiye yapmaktadır.
Aklı başında olan herkes gelişmelerin bu yönde seyrettiğini gözlemleyebilir. Bugüne kadar ‘Amerikancı’ diye suçlanan başbakanlarımızın hiçbirinin ağzından “Bizim topraklarımız aynı zamanda NATO’nun topraklarıdır” sözünü duymadık. Hükümranlık hakkının devri anlamına gelen bu sözü ilk defa Başbakan Erdoğan telâffuz etmiştir. Bunun kadar ilginç olan bir diğer konuşmayı da, NATO Müttefik Kara Kuvvetleri Karargâhı’nın İzmir’e konuşlanması töreninde, NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Komutanı Oramiral James J. Stavridis yaptı. Oramiral Stavridis şöyle dedi: “50 yıldır bu ittifak ile Türkiye çok sıra dışı işler yapıyor. Özellikle Afganistan ve Libya’da büyük roller oynadı.” “Sıra dışı işler” cümlesinin altını çizelim ve soralım: Nedir bu sıra dışı işler? Yetkililer buna cevap verebilirler mi? Veremezler, her zaman yaptıkları gibi, yine yalana dolana, aldatmaya ve karartmaya başvururlar. Doğrusunu biz söyleyelim: Armegeddon Savaşı’nı sürdüren NATO’dan, Türkiye’nin çıkmaması ve Haçlılarla birlikte hareket etmesi, sıra dışı bir iştir. NATO yetkilileri de bunu böyle görmektedirler.
Geçmişte NATO, Türkiye’nin varlık sebebi olarak sunuluyordu. Hâlbuki gerçek hiç de öyle değildi. Ama bu gerçeği, o zamanlar gören ve ifade eden de pek olmamıştı. Şimdi ise gerçek tüm açıklığı ile ortaya çıkmıştır. NATO, Türkiye’nin üyeliğini kullanarak, İslâm coğrafyasını işgal etmeyi hedefliyor. Daha da acısı, Müslümanları Müslümanlara karşı savaştırıyor. Buna imkân vermek kadar büyük bir bedbahtlık olamaz. Bu bedbahtlığı yapanları, herkes affetse, tarih affetmeyecektir.
Bu gerçekleri ispat için Tek Dünya Devleti üzerine kim, ne söylemiş, onlardan bir kaçını nakledelim: CFR üyesi James Wanburg şöyle diyor: “Hoşunuza gitse de gitmese de, tüm dünyayı yönetecek Tek Dünya Devleti’ni kuracağız. Güzellikle olmazsa, işgaller yoluyla kuracağız.” Prof. Saul H. Mendlovitz de şunları söylüyor: “Bir dünya hükümeti olup olmayacağı sorun olmaktan çıktı. Sorun nasıl olacağıdır.” Arthur Schlesinger de, “Yeni Dünya Düzeni’ni, Tek Dünya Devleti’ni gerek yayınlarla bilinçlere işleyerek, gerek para harcayarak, gerekse kan dökerek kuracağız, başka seçenek yok” diyor.
Müslümanların yok edilmesiyle kurulacak olan Tek Dünya Devleti’ne, Müslümanların rıza göstermesi ve destek vermesi nasıl izah edilebilir? NATO toplantılarında NATO’nun düşmanının İslâm olduğu açıkça ilân edildiği halde, hâlâ daha NATO üyeliğini sürdürmenin anlamı ne olabilir? 24 Ekim 2003 tarihinde Prag’da gerçekleştirilen ‘NATO ve Büyük Ortadoğu’ adlı konferansta konuşan NATO Konseyi Daimi Üyesi R. Nicholos Burns, NATO’nun yeni görev alanının Büyük Ortadoğu coğrafyası olduğunu açıkladı ve şöyle dedi: “Hem kavramsal yönelimimizle, hem de askeri gücümüzle doğuya ve güneye konuşlanmak zorundayız. NATO’nun geleceğinin doğuda ve güneyde olduğuna inanıyoruz, Bu da Büyük Ortadoğu’dur.” Burns’un sözünü ettiği konuşlanmak, savaşsız işgaldir. NATO’nun işgallerinin çoğu, konuşlanmak adı altında gerçekleşmiyor mu? Demek ki, NATO üyeliğini sürdürmek ve onun bölgeye konuşlanmasına öncülük etmek, işgale davetiye çıkarmaktır ki, bunu da maalesef Türkiye yapmaktadır.
Aklı başında olan herkes gelişmelerin bu yönde seyrettiğini gözlemleyebilir. Bugüne kadar ‘Amerikancı’ diye suçlanan başbakanlarımızın hiçbirinin ağzından “Bizim topraklarımız aynı zamanda NATO’nun topraklarıdır” sözünü duymadık. Hükümranlık hakkının devri anlamına gelen bu sözü ilk defa Başbakan Erdoğan telâffuz etmiştir. Bunun kadar ilginç olan bir diğer konuşmayı da, NATO Müttefik Kara Kuvvetleri Karargâhı’nın İzmir’e konuşlanması töreninde, NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Komutanı Oramiral James J. Stavridis yaptı. Oramiral Stavridis şöyle dedi: “50 yıldır bu ittifak ile Türkiye çok sıra dışı işler yapıyor. Özellikle Afganistan ve Libya’da büyük roller oynadı.” “Sıra dışı işler” cümlesinin altını çizelim ve soralım: Nedir bu sıra dışı işler? Yetkililer buna cevap verebilirler mi? Veremezler, her zaman yaptıkları gibi, yine yalana dolana, aldatmaya ve karartmaya başvururlar. Doğrusunu biz söyleyelim: Armegeddon Savaşı’nı sürdüren NATO’dan, Türkiye’nin çıkmaması ve Haçlılarla birlikte hareket etmesi, sıra dışı bir iştir. NATO yetkilileri de bunu böyle görmektedirler.
Geçmişte NATO, Türkiye’nin varlık sebebi olarak sunuluyordu. Hâlbuki gerçek hiç de öyle değildi. Ama bu gerçeği, o zamanlar gören ve ifade eden de pek olmamıştı. Şimdi ise gerçek tüm açıklığı ile ortaya çıkmıştır. NATO, Türkiye’nin üyeliğini kullanarak, İslâm coğrafyasını işgal etmeyi hedefliyor. Daha da acısı, Müslümanları Müslümanlara karşı savaştırıyor. Buna imkân vermek kadar büyük bir bedbahtlık olamaz. Bu bedbahtlığı yapanları, herkes affetse, tarih affetmeyecektir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018