Ne zamana kadar abana, sarığına aldanacaksın
Ey sadık yolcu, ne zamana kadar kendi bencil hâline kapılıp gideceksin? Kuvvetini bilip ne zamana kadar kendini komşundan üstün tutacaksın?
06.05.2025 00:48:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Ey sadık yolcu, ne zamana kadar kendi bencil hâline kapılıp gideceksin? Kuvvetini bilip ne zamana kadar kendini komşundan üstün tutacaksın?
Ne zamana kadar abana, sarığına aldanacaksın ve daha ne vakte kadar kıldığın namazla arkadaşlarına üstünlük taslayacaksın?
Şu gördüğün Allah yolcuları, tabiî arzularını, nefislerini ve hevâlarını yok ettiler ve içtiklerini de bırakıp manen ölüp gittiler.
Onlar manen fena buldular, kader eli ile idare edildiler. Kader yıkayıcısı onları bir sağa, bir de sola çevirir. Kıtmirleri de ayak uçlarında bekler. Onların kıtmiri, nefislerinden kalan bakiyedir.
Duyguların tedavisi, akla uygun olmayan, dine aykırı olan kötü işleri bırakmakla olur.
Elini hırsızlık etmekten koru, kimseyi onunla dövme.
Ayaklarını batakhanelere gitmekten esirge. İnsan oğlundan maddî bir taleb için ayaklarını devrin maddî sultanlarına koşturma...
Şu göz var ya, onu aslında iyi olmayan, güzelliğe özenenleri iyi görüp şerrine kapılacağı şeylerden beri etmek gerek.
Nefis iyilikten yana uyudu. Esas hükme karşı cahil kaldı. Ama kalp, sevgili yolunda uçar oldu.
Allahü Teâlâ'nın velî kulları, iyi edeb sahibi olurlarsa peygamber vasfına bürünürler. İlâhî hüküm, tabiî işlerle ilim arasında yürür, bir ona varır, sonra döner öbürüne...
O, bir nevi şöyle emir verir: "Peygamberin getirdiğini alınız; yasak ettiği şeyleri bırakınız." (Haşr/7)
İlâhî hüküm, kalbe gelir. Aradığın ne? Ben seninleyim. Hizmet ediyorum. Seni yormadan arzularını yerine getiriyorum. Sana gelince, şahla bilesin.
Gece, o büyükler için padişah otağı sayılır. Gizli hâli onlar, bir gelin odası sanırlar. Gündüz olunca sebeplere dalar, bir oyalanma hâline düşerler. Musibetler onlarda gizlenir.
Ve bir emir: "Yavrucuğum, gördüğün rüyayı kardeşlerine anlatma." (Yusuf/5)
Onlar arasında senin için bir azizlik var. Kitap hükmünü icra edinceye, yazılan yazı sonuna varıncaya kadar çalışınız, arayınız.
Ölünce, kabre girersin; münkir nekir gelir. Beni onlara sor. Onlar, benden sana haber verirler.
İsmin günahkâra çıktı... Adın, muhasebeye ve münakaşaya oturacak kimseler arasında yazıldı. Ve sen, kabirde perişan bir hâle geleceksin.
Bilemezsin, cennet ehli misin, yoksa cehennem ehli mi? Sonun müphem. Bugün belki bir temiz adın olabilir, ama aldanma. Yarın adın kimlerin arasında okunur, bilemezsin.
Yavrucuğum, sabaha erince, akşama kalacağını nefsine vadetme. Akşamı yapınca da sabaha çıkacağını ona söyleme.
Dün geçip gitti, iyiliğine ve kötülüğüne dair olan şeyler orada kaldı. Onlar sana şahitlik edecek. Yarına çıkıp çıkmayacağını da bilemezsin. O hâlde sen, bugünün adamısın. Bulunduğun günü iyi kapamaya bak." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Ne zamana kadar abana, sarığına aldanacaksın ve daha ne vakte kadar kıldığın namazla arkadaşlarına üstünlük taslayacaksın?
Şu gördüğün Allah yolcuları, tabiî arzularını, nefislerini ve hevâlarını yok ettiler ve içtiklerini de bırakıp manen ölüp gittiler.
Onlar manen fena buldular, kader eli ile idare edildiler. Kader yıkayıcısı onları bir sağa, bir de sola çevirir. Kıtmirleri de ayak uçlarında bekler. Onların kıtmiri, nefislerinden kalan bakiyedir.
Duyguların tedavisi, akla uygun olmayan, dine aykırı olan kötü işleri bırakmakla olur.
Elini hırsızlık etmekten koru, kimseyi onunla dövme.
Ayaklarını batakhanelere gitmekten esirge. İnsan oğlundan maddî bir taleb için ayaklarını devrin maddî sultanlarına koşturma...
Şu göz var ya, onu aslında iyi olmayan, güzelliğe özenenleri iyi görüp şerrine kapılacağı şeylerden beri etmek gerek.
Nefis iyilikten yana uyudu. Esas hükme karşı cahil kaldı. Ama kalp, sevgili yolunda uçar oldu.
Allahü Teâlâ'nın velî kulları, iyi edeb sahibi olurlarsa peygamber vasfına bürünürler. İlâhî hüküm, tabiî işlerle ilim arasında yürür, bir ona varır, sonra döner öbürüne...
O, bir nevi şöyle emir verir: "Peygamberin getirdiğini alınız; yasak ettiği şeyleri bırakınız." (Haşr/7)
İlâhî hüküm, kalbe gelir. Aradığın ne? Ben seninleyim. Hizmet ediyorum. Seni yormadan arzularını yerine getiriyorum. Sana gelince, şahla bilesin.
Gece, o büyükler için padişah otağı sayılır. Gizli hâli onlar, bir gelin odası sanırlar. Gündüz olunca sebeplere dalar, bir oyalanma hâline düşerler. Musibetler onlarda gizlenir.
Ve bir emir: "Yavrucuğum, gördüğün rüyayı kardeşlerine anlatma." (Yusuf/5)
Onlar arasında senin için bir azizlik var. Kitap hükmünü icra edinceye, yazılan yazı sonuna varıncaya kadar çalışınız, arayınız.
Ölünce, kabre girersin; münkir nekir gelir. Beni onlara sor. Onlar, benden sana haber verirler.
İsmin günahkâra çıktı... Adın, muhasebeye ve münakaşaya oturacak kimseler arasında yazıldı. Ve sen, kabirde perişan bir hâle geleceksin.
Bilemezsin, cennet ehli misin, yoksa cehennem ehli mi? Sonun müphem. Bugün belki bir temiz adın olabilir, ama aldanma. Yarın adın kimlerin arasında okunur, bilemezsin.
Yavrucuğum, sabaha erince, akşama kalacağını nefsine vadetme. Akşamı yapınca da sabaha çıkacağını ona söyleme.
Dün geçip gitti, iyiliğine ve kötülüğüne dair olan şeyler orada kaldı. Onlar sana şahitlik edecek. Yarına çıkıp çıkmayacağını da bilemezsin. O hâlde sen, bugünün adamısın. Bulunduğun günü iyi kapamaya bak." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.