Hapse giren başbakanlar
Türkiye'de siyaset yapmak hem riskli, hem de çok kaypaktır. Dünyanın her tarafında SİYASET bir nevi Halkın - Milletin ve Devletin sorunlarıyla uğraşmayı ifade etmektedir. Ama bizde pek öyle olmamaktadır. Çünkü bizde siyaseti değerlendiren bazı çevreler onun yapılış tarzını, yönünü, semerelerini ve gidişatını beğenmezlerse hemen MEDYA VEYA BAZI Dİ?ER ORGANLARLA SALDIRIYA GEÇERLER ve idarede bulunanlar neye uğradıklarını bile tam olarak anlamadan, al aşağı edilirler. Eğer bu tür Medya ve Propaganda ile al aşağı edilemezlerse, o takdirde çok çeşitli şekilde suçlamalar başlar ve yargı sistemini harekete geçirirler. Bazen o da yetmezse, Demokrasi sistemine Mola verilmeye bile gidilebilmektedir. En azından şu ana kadar bir iki defa bu Molalar uygulandı. Şimdiden sonra için, ise Allah Kerim dememiz uygun olur.
Türkiye'nin yaklaşık 80 yıllık demokrasi tarihinde bu tür durumlarla sık sık karşılaşılmış olundu. Demokrasimize ara sıra, MOLA VERİLDİ ve dinlendirildi. Sonra yeniden sil baştan başlanıldı. ANAYASALAR DE?İŞTİ, YENİ YASALAR ÇIKARILDI, AMA KAFALAR PEK DE?İŞMEDİ. Demokrasi geleneğimiz pek bozulmadı.
Bu arada, gerek askeri Molalar, gerekse başka şekilde zuhur eden olaylar dolayısıyla, ülkemizde büyük sarsıntılar izlendi. 27 Mayıs'tan sonraları, yine hapse girenler veya göz hapsinde tutulan birçok başbakanımız oldu. Bunlar arasında SÜLEYMAN DEMİREL, BÜLENT ECEVİT, RECEP TAYYİP ERDO?AN da, şöyle veya böyle sıralarını savdılar. Yani bir nevi hapse girip çıktılar.
Dikkat edilirse bunların arasında askeri kökenli Başbakanlar hiç yoktur. Bunların hepsi de seçimle Başbakanlığa gelenlerdir. Mesela, bir nevi tayinle gelenler arasında: Ferit Melen, Yıldırım Akbulut ve diğerleri de hapse girmediler. Ama seçilmişlerin arasında sanki bir "U?URSUZLUK" dolaşmaktadır. Onların birçoğu, şu veya bu sebeple mutlaka hapishanelerle tanışmış olmaktadırlar.
Recep Tayip Erdoğan sırasını bir kez salıverdı. Hapishanede bir müddet geçirmiş oldu. Allah şimdiden sonra böyle bir şeyi ona göstermesin...
Aklıma gelmişken bir hususu daha belirtmek isterim. Geçen günler bir partinin teklifi ile Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması teklifi yapılmıştı. Ama tartışmalarda: Bu durumun kendilerine zararı dokunabileceğini, çünkü Yargı Sisteminin: Bazen güvenilir olmadığı söylenmişti. Halbuki ise bu pek tutarlı değildir gibi görülmektedir. Çünkü tatbikatta, Türkiye'mizde, Askeri MOLALAR HARİÇ, genellikle, sadece, Başbakanlar ve Bakanlar, yargılanmakta, hapse atılmakta hatta, idam bile edilmektedir. Milletvekillerimiz daha masum olarak kabul edildiklerinden dolayı, onlara rutinde pek dokunulmamaktadır.
Türkiyemizde insan hakları
Hep bekliyoruz, ömrümüz beklemekle geçiyor. Hep kendi kendimize soruyoruz: Biz ne zaman BİREYLERİMİZİN VE HALKIMIZIN İNSAN HAKLARINA, GEREK YASALARLA, GEREKSE KAFALARIMIZ VE İCRAATLARIMIZLA saygılı olmaya başlayacağız. Ne zaman bazılarını yargıladığımız zaman, ona bir insan olarak bakacağız ve öyle karar vermeye alışacağız. Ne zaman İDEOLOJİLERİ, BAZI ZORLAMA KURALLARINI VE KENDİ GÜDÜMLÜ HİSLERİMİZİ bir KENARA KOYUP HAKKANİYETLE KARAR VERMEYE ALIŞACA?IZ? Ne zaman sorgusuz infazdan vazgeçeceğiz? Ne zaman çifte standartlı olmayacağız? Ne zaman HUKUKA, HUKUK OLARAK BAKACA?IZ VE NE ZAMAN O HUKUKUN HEPİMİZE bir GÜN GELİP GEREKECE?İNİ Ö?RENECE?İZ? Ne zaman Siyasi akımları hukukun dışında tutacağız merak ediyorum! Bunu 80 yıldır bekliyoruz, belki sonunda öyle zamanlar gelecektir ve o zaman Türkiye de hakikaten HUKUK DEVLETİ olacaktır. Çünkü biz HUKUK DEVLETİYİZ, DEMEKLE HUKUK DEVLETİ OLUNAMAMAKTADIR.
Türkiye'de siyaset yapmak hem riskli, hem de çok kaypaktır. Dünyanın her tarafında SİYASET bir nevi Halkın - Milletin ve Devletin sorunlarıyla uğraşmayı ifade etmektedir. Ama bizde pek öyle olmamaktadır. Çünkü bizde siyaseti değerlendiren bazı çevreler onun yapılış tarzını, yönünü, semerelerini ve gidişatını beğenmezlerse hemen MEDYA VEYA BAZI Dİ?ER ORGANLARLA SALDIRIYA GEÇERLER ve idarede bulunanlar neye uğradıklarını bile tam olarak anlamadan, al aşağı edilirler. Eğer bu tür Medya ve Propaganda ile al aşağı edilemezlerse, o takdirde çok çeşitli şekilde suçlamalar başlar ve yargı sistemini harekete geçirirler. Bazen o da yetmezse, Demokrasi sistemine Mola verilmeye bile gidilebilmektedir. En azından şu ana kadar bir iki defa bu Molalar uygulandı. Şimdiden sonra için, ise Allah Kerim dememiz uygun olur.
Türkiye'nin yaklaşık 80 yıllık demokrasi tarihinde bu tür durumlarla sık sık karşılaşılmış olundu. Demokrasimize ara sıra, MOLA VERİLDİ ve dinlendirildi. Sonra yeniden sil baştan başlanıldı. ANAYASALAR DE?İŞTİ, YENİ YASALAR ÇIKARILDI, AMA KAFALAR PEK DE?İŞMEDİ. Demokrasi geleneğimiz pek bozulmadı.
Bu arada, gerek askeri Molalar, gerekse başka şekilde zuhur eden olaylar dolayısıyla, ülkemizde büyük sarsıntılar izlendi. 27 Mayıs'tan sonraları, yine hapse girenler veya göz hapsinde tutulan birçok başbakanımız oldu. Bunlar arasında SÜLEYMAN DEMİREL, BÜLENT ECEVİT, RECEP TAYYİP ERDO?AN da, şöyle veya böyle sıralarını savdılar. Yani bir nevi hapse girip çıktılar.
Dikkat edilirse bunların arasında askeri kökenli Başbakanlar hiç yoktur. Bunların hepsi de seçimle Başbakanlığa gelenlerdir. Mesela, bir nevi tayinle gelenler arasında: Ferit Melen, Yıldırım Akbulut ve diğerleri de hapse girmediler. Ama seçilmişlerin arasında sanki bir "U?URSUZLUK" dolaşmaktadır. Onların birçoğu, şu veya bu sebeple mutlaka hapishanelerle tanışmış olmaktadırlar.
Recep Tayip Erdoğan sırasını bir kez salıverdı. Hapishanede bir müddet geçirmiş oldu. Allah şimdiden sonra böyle bir şeyi ona göstermesin...
Aklıma gelmişken bir hususu daha belirtmek isterim. Geçen günler bir partinin teklifi ile Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması teklifi yapılmıştı. Ama tartışmalarda: Bu durumun kendilerine zararı dokunabileceğini, çünkü Yargı Sisteminin: Bazen güvenilir olmadığı söylenmişti. Halbuki ise bu pek tutarlı değildir gibi görülmektedir. Çünkü tatbikatta, Türkiye'mizde, Askeri MOLALAR HARİÇ, genellikle, sadece, Başbakanlar ve Bakanlar, yargılanmakta, hapse atılmakta hatta, idam bile edilmektedir. Milletvekillerimiz daha masum olarak kabul edildiklerinden dolayı, onlara rutinde pek dokunulmamaktadır.
Türkiyemizde insan hakları
Hep bekliyoruz, ömrümüz beklemekle geçiyor. Hep kendi kendimize soruyoruz: Biz ne zaman BİREYLERİMİZİN VE HALKIMIZIN İNSAN HAKLARINA, GEREK YASALARLA, GEREKSE KAFALARIMIZ VE İCRAATLARIMIZLA saygılı olmaya başlayacağız. Ne zaman bazılarını yargıladığımız zaman, ona bir insan olarak bakacağız ve öyle karar vermeye alışacağız. Ne zaman İDEOLOJİLERİ, BAZI ZORLAMA KURALLARINI VE KENDİ GÜDÜMLÜ HİSLERİMİZİ bir KENARA KOYUP HAKKANİYETLE KARAR VERMEYE ALIŞACA?IZ? Ne zaman sorgusuz infazdan vazgeçeceğiz? Ne zaman çifte standartlı olmayacağız? Ne zaman HUKUKA, HUKUK OLARAK BAKACA?IZ VE NE ZAMAN O HUKUKUN HEPİMİZE bir GÜN GELİP GEREKECE?İNİ Ö?RENECE?İZ? Ne zaman Siyasi akımları hukukun dışında tutacağız merak ediyorum! Bunu 80 yıldır bekliyoruz, belki sonunda öyle zamanlar gelecektir ve o zaman Türkiye de hakikaten HUKUK DEVLETİ olacaktır. Çünkü biz HUKUK DEVLETİYİZ, DEMEKLE HUKUK DEVLETİ OLUNAMAMAKTADIR.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006