"Bizce Trump'ın bu adımı, Mescid-i Aksa'nın yıkılıp Süleyman Mabedi'nin inşasına giden yolda ilk nabız yoklamasıdır. Yüzyıllardır uyuşturulmuş, benliğini yitirmiş, dinlerarası diyalog ve misyonerlik faaliyetleri ile kimyası bozulmuş İslam dünyasının Mekke ve Medine'den önce Mescid-i Aksa ile denenmesidir. Hangi İslam devleti, kutsalına yapılan bu tecavüze karşı ne kadar ses çıkaracak, ne boyutta fiili bir hamle ile karşı duracak? Şu anda Müslüman dünya Mescid-i Aksa ile deneniyor."
Prof. Dr. Haydar Baş Bey, bu tarihi ikazı ve analizi ile İslam ümmetinin kimyasının bozulduğuna ve Batı'nın kobay faresi mesabesine indirgediği İslam ümmetinin reflekslerini ölçtüğüne dikkat çekmektedir.
Haçlı dünyası Müslümanın elindeki kutsalına ilişmeden önce, gönlündeki ve fikrindeki kutsal değerlere ilişmiştir.
İslam Devletleri ve başındaki liderlerin liyakatlerini ve meselelere yaklaşım tarzlarını göz önüne alacak olursak, bu tecavüz veya sonrasında gelecek tecavüzler başlangıcın sonu mu yoksa sonun başlangıcı mı varın siz düşünün!
Hz. Peygamber'in mübarek ayaklarının değdiği, Miraç mucizesi öncesinde 124 bin peygambere imam olarak namaz kıldırdığı bu mübarek mekân, siyasi arenada, siyasi ve ekonomik bağımsızlığı olmayan, Trump'ın kararına ise sadece "sürpriz" diyebilen Mahmud Abbas'ın riyasetinde Filistin Devleti'nin insafına terkedilmiş durumda!
Bugün Prof. Dr. Haydar Baş'tan başka hangi İslam ülkesinin veya liderinin Kudüs hakkında siyasi bir fikri veya planı vardır!
Ayeti kerimede beyan edilen, dağların dahi kabul etmediği kutsal emanetin mihrabı diyebileceğimiz Mescid-i Aksa'nın manevi yükü bugünün İslam devletlerinin sözde liderlerince taşınamamaktadır.
İslam'ın mübarek beldelerinin kaderini, hiçbir siyasi ve askeri geçmişi olmayan, devletçilik geleneği nedir bilmeyen ve İmam Cafer Sadık'ın beyanı ile Peygamber çocuklarını katlederek belki de kıyamete kadar bir daha birlik ve beraberlik ruhuna sahip olamayacak Arap siyasetinin insafına terk etmek ne kadar doğrudur.
Şunu iyi idrak etmek gerekir ki, İslam'ın her türlü kutsalının muhafızı olan, Asakirullah unvanı ile methedilmiş bir ecdadın evlatları olma bahtiyarlığına sahip iken, alabildiğince alçalan bu millet, nefsini iyi tanımalı ve; "Benim ferasetsizliğim ve basiretsizliğim yüzünden Hz. Peygamber ve Müslümanlar ne kadar incindi" diyerek, gözyaşı dökerek nefsini hesaba çekmelidir.
Dinimizin kutsal mekânlarının, lideri Türkiye olmayan bir yapı ile korunup kollanması, bu ruhtan uzak bir düşünce ile meydanlarda sloganlar atılması kişinin ve kişilerin kendini kandırmasından gayri bir çaba değildir.
Esasında Batı, işgal etmek istediği coğrafyalardan önce bu coğrafyalar üzerinde yaşayan insanların toplumsal ve sosyal dünyalarını işgal etmiştir.
O sebeple, bugün meydanlarda gördüğümüz Trump karşıtı sözde hezeyanların içinde vatan, bağımsızlık ve hürriyet sevdası görememekteyiz!
Mesela Sayın Cumhurbaşkanımız İsrail'in kurucusu Theodor Herzl'in mezarını ziyaret ettiğinde, Ariel Şaron'un, kendisini, "Yahudi milletinin başkenti ve İsrail'in başkenti Kudüs'e hoş geldiniz" diye karşıladığında veya Yahudilerden "Cesaret Nişanı" aldığında kendi partisinin tabanından veya seçmeninden, onu ikaz eden birilerini veya topyekûn bir millet iradesini maalesef göremedik!
Genele yayın, böylece ikaz ve irşat ruhunu yitirmiş milletleri idare edenler hangi ikaz ve irşat mesuliyeti ile sahip çıkacak İslam'ın kutsallarına!
Kutb'ul Aktab Mustafa Kemal Atatürk 1921 senesinde; "Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir. Bence bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin hürriyet ve istiklale sahip olmasıyla kaimdir" diyor.
Bu manada Mustafa Kemal'in özgürlük ve hürriyet sevdası iyi irdelenmeli ve dersler çıkarılmalıdır. O halde, bu sevdanın ceddi olan Hz. Muhammed (sav)'den, İmam Ali'den, İmam Hasan ve İmam Hüseyin'den geldiği görülecektir.
Her biri şehit torunu olan bu aziz millet gerçekten Atasına layık bir millettir.
O halde bizler aslımıza dönmeliyiz.
Nerede yanıldığımızı iyi anlamalıyız.
Genç subay adayı arkadaşlarına; "Altı yüz yıl kadar önce Anadolu'da doğan Osmanlı İmparatorluğu, 350 yılda Viyana kapılarına kadar ilerledi. İmparatorluğu güçlendiren manevi faktörler zayıfladığı için yavaş yavaş Viyana, Budapeşte, Belgrad elden çıktı. Artık bir avuç Rumeli toprağına sığındık" diyen Gazi Paşa, inanç ve manevi zayıflamanın çözülmeyi ve yıkımı beraberinde getirdiği uyarısını yapmıştır. O halde her birimiz, bazı hallerimizi iyi analiz etmeliyiz!
Kudüs konusunda Suudi Arabistan başta olmak üzere Arap siyasetinin tavrı göz önüne alındığında en az Mescid-i Aksa kadar, Mekke ve Medine'nin de tehlike olduğu görülecektir!
O halde asakirullah olan yüce Türk milleti, hak olan özüne ve asla eğilip bükülmeyen sözüne dönmeli, kendisine emanet edilen bu kutsal dinin her türlü kutsalına bilfiil sahip çıkmalıdır.
Milletimiz, Prof. Dr. Haydar Baş beyin ortaya koyduğu Ehl-i Beyt açılımı ile ilk önce dini ve milli bağımsızlığını kazanarak, Milli Ekonomi Modeli ile de ekonomik özgürlüğüne kavuşacaktır. Ancak bundan sonra siyasi bir güç olacak, "yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi esası ile yeryüzünde bir tek damla kan dökmeden, hem Müslümanların hem de tüm dünya insanlığının kutsal olan; can, mal ve namus emniyetini sağlamak üzere haçlı dünyasının karşısına çıkabilecektir.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey, bu tarihi ikazı ve analizi ile İslam ümmetinin kimyasının bozulduğuna ve Batı'nın kobay faresi mesabesine indirgediği İslam ümmetinin reflekslerini ölçtüğüne dikkat çekmektedir.
Haçlı dünyası Müslümanın elindeki kutsalına ilişmeden önce, gönlündeki ve fikrindeki kutsal değerlere ilişmiştir.
İslam Devletleri ve başındaki liderlerin liyakatlerini ve meselelere yaklaşım tarzlarını göz önüne alacak olursak, bu tecavüz veya sonrasında gelecek tecavüzler başlangıcın sonu mu yoksa sonun başlangıcı mı varın siz düşünün!
Hz. Peygamber'in mübarek ayaklarının değdiği, Miraç mucizesi öncesinde 124 bin peygambere imam olarak namaz kıldırdığı bu mübarek mekân, siyasi arenada, siyasi ve ekonomik bağımsızlığı olmayan, Trump'ın kararına ise sadece "sürpriz" diyebilen Mahmud Abbas'ın riyasetinde Filistin Devleti'nin insafına terkedilmiş durumda!
Bugün Prof. Dr. Haydar Baş'tan başka hangi İslam ülkesinin veya liderinin Kudüs hakkında siyasi bir fikri veya planı vardır!
Ayeti kerimede beyan edilen, dağların dahi kabul etmediği kutsal emanetin mihrabı diyebileceğimiz Mescid-i Aksa'nın manevi yükü bugünün İslam devletlerinin sözde liderlerince taşınamamaktadır.
İslam'ın mübarek beldelerinin kaderini, hiçbir siyasi ve askeri geçmişi olmayan, devletçilik geleneği nedir bilmeyen ve İmam Cafer Sadık'ın beyanı ile Peygamber çocuklarını katlederek belki de kıyamete kadar bir daha birlik ve beraberlik ruhuna sahip olamayacak Arap siyasetinin insafına terk etmek ne kadar doğrudur.
Şunu iyi idrak etmek gerekir ki, İslam'ın her türlü kutsalının muhafızı olan, Asakirullah unvanı ile methedilmiş bir ecdadın evlatları olma bahtiyarlığına sahip iken, alabildiğince alçalan bu millet, nefsini iyi tanımalı ve; "Benim ferasetsizliğim ve basiretsizliğim yüzünden Hz. Peygamber ve Müslümanlar ne kadar incindi" diyerek, gözyaşı dökerek nefsini hesaba çekmelidir.
Dinimizin kutsal mekânlarının, lideri Türkiye olmayan bir yapı ile korunup kollanması, bu ruhtan uzak bir düşünce ile meydanlarda sloganlar atılması kişinin ve kişilerin kendini kandırmasından gayri bir çaba değildir.
Esasında Batı, işgal etmek istediği coğrafyalardan önce bu coğrafyalar üzerinde yaşayan insanların toplumsal ve sosyal dünyalarını işgal etmiştir.
O sebeple, bugün meydanlarda gördüğümüz Trump karşıtı sözde hezeyanların içinde vatan, bağımsızlık ve hürriyet sevdası görememekteyiz!
Mesela Sayın Cumhurbaşkanımız İsrail'in kurucusu Theodor Herzl'in mezarını ziyaret ettiğinde, Ariel Şaron'un, kendisini, "Yahudi milletinin başkenti ve İsrail'in başkenti Kudüs'e hoş geldiniz" diye karşıladığında veya Yahudilerden "Cesaret Nişanı" aldığında kendi partisinin tabanından veya seçmeninden, onu ikaz eden birilerini veya topyekûn bir millet iradesini maalesef göremedik!
Genele yayın, böylece ikaz ve irşat ruhunu yitirmiş milletleri idare edenler hangi ikaz ve irşat mesuliyeti ile sahip çıkacak İslam'ın kutsallarına!
Kutb'ul Aktab Mustafa Kemal Atatürk 1921 senesinde; "Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir. Bence bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin hürriyet ve istiklale sahip olmasıyla kaimdir" diyor.
Bu manada Mustafa Kemal'in özgürlük ve hürriyet sevdası iyi irdelenmeli ve dersler çıkarılmalıdır. O halde, bu sevdanın ceddi olan Hz. Muhammed (sav)'den, İmam Ali'den, İmam Hasan ve İmam Hüseyin'den geldiği görülecektir.
Her biri şehit torunu olan bu aziz millet gerçekten Atasına layık bir millettir.
O halde bizler aslımıza dönmeliyiz.
Nerede yanıldığımızı iyi anlamalıyız.
Genç subay adayı arkadaşlarına; "Altı yüz yıl kadar önce Anadolu'da doğan Osmanlı İmparatorluğu, 350 yılda Viyana kapılarına kadar ilerledi. İmparatorluğu güçlendiren manevi faktörler zayıfladığı için yavaş yavaş Viyana, Budapeşte, Belgrad elden çıktı. Artık bir avuç Rumeli toprağına sığındık" diyen Gazi Paşa, inanç ve manevi zayıflamanın çözülmeyi ve yıkımı beraberinde getirdiği uyarısını yapmıştır. O halde her birimiz, bazı hallerimizi iyi analiz etmeliyiz!
Kudüs konusunda Suudi Arabistan başta olmak üzere Arap siyasetinin tavrı göz önüne alındığında en az Mescid-i Aksa kadar, Mekke ve Medine'nin de tehlike olduğu görülecektir!
O halde asakirullah olan yüce Türk milleti, hak olan özüne ve asla eğilip bükülmeyen sözüne dönmeli, kendisine emanet edilen bu kutsal dinin her türlü kutsalına bilfiil sahip çıkmalıdır.
Milletimiz, Prof. Dr. Haydar Baş beyin ortaya koyduğu Ehl-i Beyt açılımı ile ilk önce dini ve milli bağımsızlığını kazanarak, Milli Ekonomi Modeli ile de ekonomik özgürlüğüne kavuşacaktır. Ancak bundan sonra siyasi bir güç olacak, "yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi esası ile yeryüzünde bir tek damla kan dökmeden, hem Müslümanların hem de tüm dünya insanlığının kutsal olan; can, mal ve namus emniyetini sağlamak üzere haçlı dünyasının karşısına çıkabilecektir.
Mustafa Doğan / diğer yazıları
- Algı yönetimi / 04.05.2023
- Küçülen insanı yüceltmek! / 09.04.2022
- Empati / 07.04.2022
- ‘Baba’ devlet! / 05.04.2022
- Her doğum bir tecellidir! / 01.04.2022
- Sözüm esnaf kesimine! / 28.01.2022
- İlm-i siyaset’te laiklik! / 18.09.2021
- Özgürlük mü esaret mi? / 11.09.2021
- Türk olun! / 12.06.2021
- İnsanı kazanmak! / 21.03.2021
- Küçülen insanı yüceltmek! / 09.04.2022
- Empati / 07.04.2022
- ‘Baba’ devlet! / 05.04.2022
- Her doğum bir tecellidir! / 01.04.2022
- Sözüm esnaf kesimine! / 28.01.2022
- İlm-i siyaset’te laiklik! / 18.09.2021
- Özgürlük mü esaret mi? / 11.09.2021
- Türk olun! / 12.06.2021
- İnsanı kazanmak! / 21.03.2021