AKP hükümeti, eş başkanlık sisteminin fiili uygulamasını başardı, başarıyor. Başbakan R. T. Erdoğan, Başkanlık sistemi özlemiyle Türkiye Cumhuriyeti devletini Apo ile pazarlık masasına oturtuyor. İmralı süreciyle artık Apo, bağımsız Türk yargısının hakkında idam kararı verdiği bir katil ve terörist başı olmaktan çıkıyor. Barış ve diplomasi adamı oluveriyor! Al gülüm, ver gülüm gidiyorlar. Öyle ki, Apo sayesinde Ankara başkanlık sistemini çoktan aşıyor... Sistem eş başkanlık sistemine dönüşüyor. AKP hükümeti başkanlıkta da acemi, eş başkanlıkta da; fakat Apo'nun emir erleri durumundaki BDP eş başkanlık sisteminde son derece tecrübeli… Zira BDP'de sistem, yıllardan beri eş başkanlık olarak yürüyor. Apo ile Erdoğan, adeta eş başkanlık sistemi havasında yeni dönemi beraber yürütüyorlar. "Barış yolu"nda beraber yürüyorlar. Yeni yargı paketini beraber oluşturuyorlar. Yeni Anayasa'yı beraber kotarıyorlar. Bu model, bir nevi BOP eş başkanlık modelinin yerel izdüşümü olarak kendini gösteriyor. Apo eş başkan diplomasisiyle mektuplar kaleme alıyor. Ankara'ya, Kandil'e, Avrupa'ya nizamat veriyor. Türk kamuoyunu Apo oluşturuyor. Yazdığı mektupların yetmediğine kani olunca; İmralı zabıtlarını sızdırıyor. İmralı zabıtlarının "Türk devleti ve milleti" bağlamında içeriğinden ziyade, kimin sızdırdığı ve neden sızdırıldığı ekseninde vaveylalar kopartılıyor. Bu arada sanki bir şeylerin üstü örtülmeye, Türk milletinin dikkatlerinden kaçırılmaya çalışılıyor sanki. İmralı zabıtlarında "nurcu Apo", Said Nursî'nin köyünü ve kimliğini deşifre ediyor. "Nurcu Apo" diye ben demiyorum, Kürtçülük hareketinin öncü isimlerinden Abdülmelik Fırat diyor. Fırat, 19 Mayıs 2009'da Vatan'dan Mine Şenocaklı'ya "Öcalan, iyi bir Nurcu'ydu. Bunu söyleyen bir tek ben değilim. Diyarbakır'da Kadastro'da memurluk yaparken hep Risale-i Nur okuyordu. Öcalan kadastro memuruyken Ankara'da evime gelirdi" açıklaması yapıyor. İşte bu Apo, kitabın ortasından konuşuyor, dışarıya sızan zabıtlarda diyor ki: "Nur hareketini inceleyin, Said-i Nursi eski Nurs köyündendir. Eski bir Ermeni köyüdür. Teşkilatı Mahsusa'ya (dönemin istihbarat kurumu) girdi, sonradan Mustafa Kemal ile takıştı. Fethullah Gülen ABD'de yaşıyor…" Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu da, yaraya tuz basıyor, bilim adamı kimliğiyle şunlara dikkat çekiyor: "Öcalan'ın, 'Said-i Nursi eski Nurs köyündendir. Eski bir Ermeni köyüdür. Gülen, Nur hareketine sızdı' açıklamalarını da çok ilginç buluyorum. Ben daha önce bunu söylediğimde beni kafatasçılık ve ırkçılık yapmakla suçladılar. Ardından savcılığa şikâyet ettiler ve hakkımda soruşturma açıldı. Şimdi benim söylediklerimi Abdullah Öcalan mı teyid ediyor acaba? Eğer böyle bir harekete bakacaksak, o zaman Abdullah Öcalan'ın köyü ne köyüydü, Gülen'ün köyü ne köyüydü? Herkesi sorgulamaya tabi tutabilirsiniz. Mademki yol açıyorlar, gelin hep birlikte ciddi olarak bu konuyu değerlendirelim." Boynuz kulağı geçiyor. "Nurcu Apo", Said Nursî'nin pabucunu dama atmaya kalkışıyor… Abdülmelik Fırat'ın "Said Nursi'nin şakirdi" diye sunduğu Apo, İmralı zabıtlarında üstadının köyünü ve kimliğini ifşa ediyor. İmralı zabıtlarıyla, Türkiye Cumhuriyeti'nin Apo'nun önünde adeta hazır ol vaziyetinde talimat aldığı imajı veya terörist başı Apo'nun barışçıl tekliflerinin devlet ve diplomasi dilinde ne anlama geldiği konusu, AKP hükümetini ve Erdoğan'ı pek de ırgalamıyor. Barış için risk almak lazım, risk alıyoruz, deyip geçiştiriyorlar. Fakat İmralı zabıtlarının "nurculuk" tarafı, Erdoğan'a tam bir baskıya dönüşüyor. Üstatlarının kimlik ve köyleri deşifre olan zamane şakirtler, Erdoğan'ı köşeye sıkıştırıyorlar. İmralı zabıtları işportaya düşünce, diyalogcu nurcu kesim Apo'yu defterden silmeye başlıyor, bu esnada silginin öteki ucu Erdoğan'ın üzerinden geçiyor. Erdoğan, Apo'dan vazgeçemiyor; fakat üzerinde dolanan bu "nursuz silgi"lerin darbelerini azaltmak için İmralı sızmalarından rahatsızlığını okkalı çıkışlarla ifade etmeye başlıyor. Bu dar alanda Erdoğan'ın yanı başındaki Ahmet Taşgetiren, Mehmet Y. Yılmaz ve Ertuğrul Özkök gibi rüya tabircileri, devreye giriyorlar. Bu sızmaların kamuoyunun nabzını düzenlediğini, Erdoğan'ın paniklememesi, tökezlememesi gerektiğini hatırlatıyorlar. İmralı zabıtlarını manşetten sızdıran Milliyet ekibi, Erdoğan'ın hışmıyla öyle savruluyor ki, yılların genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, tek ayak üstüne fır dönüyor, tam bir fıkralık vaziyet arz ediyor… "Başbakan haklı, Derya Sazak haklı, Gazete patronu haklı, Kılıçdaroğlu haklı, Gazeteciler haklı" şeklinde "eyyamcı yazı" döşeniyor! "Nurcu Apo", Türkiye Cumhuriyeti devletinde eş başkan gibi davranıyor. "Devlet ve milletin geleceği adına" kimseden ses çıkmıyor. Bu vaziyet tam bir "alamet"tir. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın ikaz ve uyarılarına kulak asmayan devlet ve milletin sürüklendiği ahvale bakın Allah aşkına! Türk milleti artık bu serencamı doğru okumak durumundadır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Türk milletinin kimlerin eliyle ve kimlerin toplum mühendisliğiyle dağıtılıp savrulduğunu görmek zorundadır. Aksi halde ne devlet, ne millet, ne vatan kalacak ortada!
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019