‘O, Betül’ün tertemiz neslindendir’
İmam Rıza (a.s.), İmam hakkında buyurdu ki: “O, Betül’ün (Hz. Fâtıma’nın) tertemiz neslindendir. Onun soy şeceresinde hiçbir kusur yoktur. Soy-sop sahibi hiç kimse onunla boy ölçüşemez. O, Resûlullah’ın (s.a.a) Ehl-i Beyt’indendir. O, Allah tarafından razı olunmuş ve beğenilendir”
29.10.2023 10:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





(…dünden devam)
İmam Rıza (a.s.), imamet ile ilgili konuşmasını şöyle bitirdi:
Peki, imamı nasıl seçebilirler? Oysa imam, cehaletten uzak bir âlim, korkmayan bir yönetici; kutsallık, temizlik, ibadet, ilim ve kulluk madenidir. Peygamber (s.a.a)'in, "Allah'ım, onu seveni sev" veya "Allah'ım, onlardan pislikleri gider" vb. duası sadece ona mahsustur. O, Betül'ün (Hz. Fâtıma'nın) tertemiz neslindendir. Onun soy şeceresinde hiçbir kusur yoktur. Soy-sop sahibi hiç kimse onunla boy ölçüşemez. O Kureyş soyundan, Haşim boyundan ve Resûlullah (s.a.a)'in Ehl-i Beyt'indendir. O, Allah tarafından razı olunmuş ve beğenilendir. Şereflilerin en şereflisidir, Abdumenaf neslindendir. Coşkun ilme ve kâmil hilme sahiptir. İmamet işi için güçlü, siyaset bilen, itaati farz olan, Allah'ın emrini yürürlükte ve canlı tutan, Allah'ın kullarının hayrını isteyen ve Allah'ın dinini koruyan bir kimsedir. Allah (c.c), peygamberleri ve imamları (Allah'ın salâtı onlara olsun) delillerinde başarıya ulaştırır (veya ilham eder); başkalarına vermediği gizli ilim ve hikmetlerinden onlara verir, böylece ilimleri zamanlarındaki ilim ehlinin ilminden daha üstün olur. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "Halkı gerçeğe sevk eden mi uyulmaya daha layıktır, doğru yola sevk edilmedikçe o yolu bulamayan mı? Nasıl hükmediyorsunuz?" (Yûnus/35). Yine buyuruyor: "Ve kime hikmet ihsan edilmişse şüphe yok ki o, çok hayra nail olmuş demektir." (Bakara/269). Tâlut kıssasında da şöyle buyuruyor: "Şüphe yok ki Allah size onu seçti; onun bilgi ve vücut gücünü artırdı. Allah mülkünü istediğine verir.
Allah'ın rahmeti boldur, her şeyi bilendir." (Bakara/247). Resulüne de şöyle buyurmuştur: "...
Allah'ın sana lütfu ve ihsanı pek büyüktür." (Nisa/113). Aynı zamanda Peygamber (s.a.a)'in Ehl-i Beyt'i, ıtreti ve soyundan olan imamlar (a.s) hakkında da şöyle buyurmuştur: "Yoksa Allah'ın, lütfedip insanlara ihsan ettiği şeylere haset mi ediyorlar? Gerçekten de biz, İbrahim soyuna kitap ve hikmet verdik ve onlara büyük bir saltanat ihsan ettik. Böylece kimi ona inandı, kimi de ona sırt çevirdi. Çılgın ateş olarak cehennem yeter!" (Nisa/54-55).
Allah (c.c) bir kulu, kullarının işlerini yönetmek için seçtiğinde bu iş için onun göğsünü genişletir ve kalbine hikmet pınarları yerleştirir ve ona ilmi ilham eder. Artık ondan sonra hiçbir sorunun cevabında aciz kalmaz ve doğru olandan uzaklaşmaz. O, masum teyit edilmiş, muvaffak ve doğrudur; hata, sürçme ve kaymalardan emniyettedir. Allah (c.c) onu, kullarına hüccet ve yaratıklarına şahit olması için böyle yaptı. İşte bu, Allah'ın lütuf ve ihsanıdır. Onu istediğine verir. Allah pek büyük lütuf ve ihsan sahibidir. Acaba onlar böyle birini bulmaya kadirler mi ki, gelip onu seçebilsinler ve seçtikleri kimsenin bu özelliklere sahip olması mümkün mü ki, onu başkalarından öne geçirebilsinler?
Beytullah'a and olsun ki, hakkı aşmışlardır. Allah'ın Kitabını arkalarına almışlardır; sanki hiçbir şey bilmiyorlar. Hâlbuki Allah'ın Kitabında şifa ve hidayet vardır. Onu bir kenara bırakıp kendi heva ve heveslerine uymuşlardır. Bu yüzden Allah (c.c) onları yermiş, onlara gazap etmiş, helak etmiş ve buyurmuştur ki: "Allah'tan hidayet olmadan, kendi heva ve hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Allah zalimleri hidayet etmez." Yine buyurmuştur ki: "Yüzüstü düşesiceler! (Allah) onların amellerini giderip boşa çıkarmıştır." (Muhammed/8). Yine buyurmuştur ki: "Allah katında da bir nefrete ve buğza uğrarlar, inananlar katında da; işte Allah, her kibirli ve cebbar kişinin gönlünü böyle mühürler." (Mümin/35).
(Uyun-u Ahbar'ir-Rıza (a.s), Şeyh Saduk İbn-i Babeveyh)
İmam Rıza (a.s.), imamet ile ilgili konuşmasını şöyle bitirdi:
Peki, imamı nasıl seçebilirler? Oysa imam, cehaletten uzak bir âlim, korkmayan bir yönetici; kutsallık, temizlik, ibadet, ilim ve kulluk madenidir. Peygamber (s.a.a)'in, "Allah'ım, onu seveni sev" veya "Allah'ım, onlardan pislikleri gider" vb. duası sadece ona mahsustur. O, Betül'ün (Hz. Fâtıma'nın) tertemiz neslindendir. Onun soy şeceresinde hiçbir kusur yoktur. Soy-sop sahibi hiç kimse onunla boy ölçüşemez. O Kureyş soyundan, Haşim boyundan ve Resûlullah (s.a.a)'in Ehl-i Beyt'indendir. O, Allah tarafından razı olunmuş ve beğenilendir. Şereflilerin en şereflisidir, Abdumenaf neslindendir. Coşkun ilme ve kâmil hilme sahiptir. İmamet işi için güçlü, siyaset bilen, itaati farz olan, Allah'ın emrini yürürlükte ve canlı tutan, Allah'ın kullarının hayrını isteyen ve Allah'ın dinini koruyan bir kimsedir. Allah (c.c), peygamberleri ve imamları (Allah'ın salâtı onlara olsun) delillerinde başarıya ulaştırır (veya ilham eder); başkalarına vermediği gizli ilim ve hikmetlerinden onlara verir, böylece ilimleri zamanlarındaki ilim ehlinin ilminden daha üstün olur. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "Halkı gerçeğe sevk eden mi uyulmaya daha layıktır, doğru yola sevk edilmedikçe o yolu bulamayan mı? Nasıl hükmediyorsunuz?" (Yûnus/35). Yine buyuruyor: "Ve kime hikmet ihsan edilmişse şüphe yok ki o, çok hayra nail olmuş demektir." (Bakara/269). Tâlut kıssasında da şöyle buyuruyor: "Şüphe yok ki Allah size onu seçti; onun bilgi ve vücut gücünü artırdı. Allah mülkünü istediğine verir.
Allah'ın rahmeti boldur, her şeyi bilendir." (Bakara/247). Resulüne de şöyle buyurmuştur: "...
Allah'ın sana lütfu ve ihsanı pek büyüktür." (Nisa/113). Aynı zamanda Peygamber (s.a.a)'in Ehl-i Beyt'i, ıtreti ve soyundan olan imamlar (a.s) hakkında da şöyle buyurmuştur: "Yoksa Allah'ın, lütfedip insanlara ihsan ettiği şeylere haset mi ediyorlar? Gerçekten de biz, İbrahim soyuna kitap ve hikmet verdik ve onlara büyük bir saltanat ihsan ettik. Böylece kimi ona inandı, kimi de ona sırt çevirdi. Çılgın ateş olarak cehennem yeter!" (Nisa/54-55).
Allah (c.c) bir kulu, kullarının işlerini yönetmek için seçtiğinde bu iş için onun göğsünü genişletir ve kalbine hikmet pınarları yerleştirir ve ona ilmi ilham eder. Artık ondan sonra hiçbir sorunun cevabında aciz kalmaz ve doğru olandan uzaklaşmaz. O, masum teyit edilmiş, muvaffak ve doğrudur; hata, sürçme ve kaymalardan emniyettedir. Allah (c.c) onu, kullarına hüccet ve yaratıklarına şahit olması için böyle yaptı. İşte bu, Allah'ın lütuf ve ihsanıdır. Onu istediğine verir. Allah pek büyük lütuf ve ihsan sahibidir. Acaba onlar böyle birini bulmaya kadirler mi ki, gelip onu seçebilsinler ve seçtikleri kimsenin bu özelliklere sahip olması mümkün mü ki, onu başkalarından öne geçirebilsinler?
Beytullah'a and olsun ki, hakkı aşmışlardır. Allah'ın Kitabını arkalarına almışlardır; sanki hiçbir şey bilmiyorlar. Hâlbuki Allah'ın Kitabında şifa ve hidayet vardır. Onu bir kenara bırakıp kendi heva ve heveslerine uymuşlardır. Bu yüzden Allah (c.c) onları yermiş, onlara gazap etmiş, helak etmiş ve buyurmuştur ki: "Allah'tan hidayet olmadan, kendi heva ve hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Allah zalimleri hidayet etmez." Yine buyurmuştur ki: "Yüzüstü düşesiceler! (Allah) onların amellerini giderip boşa çıkarmıştır." (Muhammed/8). Yine buyurmuştur ki: "Allah katında da bir nefrete ve buğza uğrarlar, inananlar katında da; işte Allah, her kibirli ve cebbar kişinin gönlünü böyle mühürler." (Mümin/35).
(Uyun-u Ahbar'ir-Rıza (a.s), Şeyh Saduk İbn-i Babeveyh)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.