İslam'ı yok etme arzusundaki şirk ehli büyük bir ordu hazırladı. Bu hazırlığı haber alan Allah Resulü (s.a.a.v), ashabıyla istişare etti ve neticede Medine'nin etrafına büyük hendekler kazılarak bir savunma savaşı yapılmasına karar verildi.
Şirk ordusu, hendeklerle karşılaşınca şaşırdı. Hendekleri geçemediler. Yalnızca savaşçılıklarıyla ünlü 6 kişi, hendeklerin dar yerinden geçebildiler.
Bu altı kişiden birisi de Müslümanlara büyük bir öfke duyan, Bedir'de yaralandığı için Uhud'a katılamayan ve Arap yarımadasına, "bin savaşçıya bedel" namını salmış Amir b. Abdül Vedd idi. Hendeği geçen Amir, Müslümanlara meydan okumaya başladı.
Bu noktada şunu ifade edeyim ki, o gün Amir'in, Müslümanlar karşısındaki duruş ve meydan okuması ile bugün ABD'nin, AB'nin, NATO'nun ve diğer şirk ehlinin tehdit ve meydan okumaları arasında bir fark yoktur.
Bakın! O gün Amir şöyle meydan okuyordu;
"Nerede cennet iddiacıları?
Cennete gitmek isteyen yok mu?
İçinizden beni cehenneme göndermek isteyen yok mu?"
Düşündürücüdür! Kimseden ses çıkmıyor, herkes derin bir sessizlik yaşıyordu. Bazı rivayetlerde, "adeta kafalarına kuş konmuş gibi duruyorlardı" deniliyor.
Bu sefer Allah Resulü (s.a.a.v) devreye girdi; "Bunun karşısına çıkacak biri yok mu?" diyerek ashabını bu melunu susturmaları için teşvik etti.
Ne Halit b. Velid'den, ne Ebu Bekir'den, ne Ömer bin Hattab'tan, ne Osman bin Affan'dan, ne Zübeyr bin Avvam'dan, ne Talha bin Ubeydullah'tan, ne Abdurrahman bin Avf'tan, ne Sa´d bin Ebi Vakkas'tan, ne Ebu Hureyre'den ve ne de diğer binlerce sahabeden, Allah Resulüne cevap veren çıkmadı.
Tek O, hariç.
İmam Ali (a.s); "Ben çıkarım ya Resulallah" dedi. Resulullah, 'Sen dur, otur' dedi.
Amir defalarca, 'yok mu benimle savaşacak bir yiğidiniz' şeklinde meydan okumalarına devam ediyordu.
Amir'in her çağrısına İmam Ali cevap veriyor ama Allah Resulü her defasında O'nu oturtuyor ve şöyle diyordu: "Ya Ali, bu Amir'dir."
Yine Resulullah, "Ya Ali, bu Amir'dir" dediğinde Hz. Ali şöyle cevap verdi; "Olsun, Ben de Ali'yim."
Hz. Peygamber, Hz. Ali'nin başına kendi sarığını sardı. Kendi kılıcını kuşandırdı. Ve kendi zırhını giydirdi. Ve Amir'in karşısına çıkmasına izin verdi.
Ardından ellerini kaldırarak şöyle dua etti: "Allah'ım! Ubeyde'yi Bedir günü, Hamza'yı Uhud günü aldın. Bu da kardeşim ve amcamın oğlu Ali'dir. Beni yalnız bırakma, Sen mirasçıların en hayırlısısın."
O gün Amir'in karşısına neden İmam Ali'den başka kimse çıkmadı? Oysa Allah (c.c) cenneti vaat etmiş, Allah Resulü de kefil olmuştu.
Neden melun Amir'in, İslam ve Müslümanlar ile dalga geçmesine O'ndan başkası engel olma gayretine girmedi?
Oysa kitaplarda Ashabın, 'anam-babam, canım, malım, mülküm sana feda olsun Ya Resulullah' hitabıyla sözlerine başladıklarını okuyoruz. Neden o gün O'ndan başka kimse canını ortaya koymadı?
Allah Resulü, Rabbine, 'Beni yalnız bırakma' derken neyi kastediyordu?
'Sen, mirasçıların en hayırlısısın' ifadesinde İmam Ali'nin, kendisinin mirasçısı olduğu vurgulanmıyor mu?
Ve İmam Ali (a.s) savaş meydanında.
(devam edecek)...
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025