Obama ile bir şey değişir mi?

ABD'de seçimler yapıldı ve Beyaz Saray'a siyahi lider Barack Obama seçildi.Tabi, konu ABD olunca Obama'nın başkanlık koltuğuna oturmasını sadece tek bir yönle izah etmek mümkün değil.Bilindiği gibi ABD lobiler ülkesidir, şirketler ülkesidir. Bu lobiler ve sermaye sahipleri bir lidere "geç koltuğa otur" demeden ABD'de o koltuğa oturmak kolay değil, hatta imkânsıza yakın.Demek ki Obama, bu lobilerin önümüzdeki iç ve dış politikaları için en uygun isim. İç politika diyorum, çünkü ABD halkı Bush'un sertlik yanlı politikalarından bıkmış vaziyette, üstelik kapitalizmin şişen balonu Bush'un elinde patladı.Böyle olumsuz bir tabloda Bush'un varisi, McCain'in işi götürmesi elbette ki imkansızdı.ABD'nin perde arkasında bulunan ve hatta ABD'yi global hedefler doğrultusunda kullanan iradeler için başkanın McCain ya da Obama, beyaz, zenci, sarı ya da kızıl derili olması hiç ama hiç önemli değildir.Önemli olan kendi isteklerine boyun eğmiş biri olması ve diğer önemli özellik ise halkın desteğini alması.Türkiye'de nasıl global güçlerin desteğini alarak iktidara gelenler, sözde milliyetçi olmalarına rağmen küresel davranıyorlarsa, sözde dindar olmalarına rağmen küresel davranıyorlarsa ya da ulusalcı söylemlere sahip olup yine küresel davranıyorlarsa, ABD'de başkan, seçim öncesi hangi söyleme sahip olursa olsun koltuğa oturduğunda lobisel davranmak zorundadır.ABD'nin iç ve dış politikalarını belirleyen başkan ya da kabine değildir, o perde arkasında oturan asıl söz sahibi olan lobilerdir.  Obama hangi vaatlerle, halkın hangi beklentileriyle gelirse gelsin dönüp dolaşıp o lobilerin çizgisine göre hareket edecektir.Tabi, lobilerin de izniyle ufak tefek bazı göstermelik, tribünlere yönelik farklılıklar gündeme gelecektir, ama ana politikalardan, hedeflerden şaşma asla olmayacaktır.Bu manada, ABD'nin BOP projesi değişir mi, Türkiye ve İslam ülkeleri üzerindeki hesapları farklı olur mu sorularına ve diğer akıllardaki sorulara da cevap vermiş oluyoruz.Şunu da unutmamak lazım, ABD başkanı, eğer lobilerin isteklerine boyun eğmez ise Kennedy'nin ya da Clinton'ın başına gelenler gelmektedir.Yani faili meçhul suikast ya da Monica Levinski skandalı?Bush gibi ABD'nin perde arkası ideallerine kökten bağlı bir başkan gelmediği zaman, o başkan için aba altından sopa sürekli hazır tutulmaktadır.Lobiler işi sağlama almaktadır.İşte ABD'nin demokratik yapısı böyle. Evveli de böyle, sonrası da böyle.Türkiye olarak bu gerçekleri dikkate alarak müttefiklerimizi belirlemede fayda var.Milli politikalar belirlemediğimiz müddetçe, ABD'nin başkanının kim olduğu önemli değildir. Bağımlı politikalar uyguladıkça, düşmanımızı dost bildikçe, her hakaret ve olumsuz tavra "yarabbi şükür" dedikçe gelen vuracak, giden vuracaktır.Yok sözde soykırım, yok Kıbrıs, yok şu, yok bu? Obama'nın tavrı nasıl olacak? Bush'un ya da öncekilerin tavrı olumlu muydu ki Obama'nınki farklı olsun.ABD'nin ve perde arkasındaki lobilerin menfaatleri neyse Obama onu yapacaktır. Bu arada Türkiye'nin menfaatlerini takan da hiç olmayacaktır.