17 Aralık yolsuzluk operasyonu üç ayını doldurmak üzere, aradan geçen bunca zaman zarfında ayakkabı kutuları ve içlerindeki paralar noktasında kamuoyu yeterince aydınlatılmadı.O malum günün sabahından itibaren Sayın Başbakan korkulu bir rüyadan uyanmışçasına, kabus görmüşçesine gittiği her yerde, gördüğü her kameraya paralel yapı, paralel çete, vaiz lobisi, alim müsveddesi gibi milletin alışık olmadığı kavramları tekrarladı durdu ve seçim sabahına kadar da bu iş böyle süreceğe benziyor.Sayın Başbakan; "aldanmışız, aldatılmışız, saf tarafımıza denk gelmiş, bizi de dinlemişler?" türünden sözleri de miting konuşmalarına serpiştiriyor.Millet size yönetim emanetini teslim ederken, aldanmayacağınıza ve aldatmayacağınıza inanarak bu emaneti verdi. Şimdi bizzat birinci ağızdan itiraf ediyorsunuz ki saflığımıza geldi ve bizi de dinlemişler. Dolayısıyla hem aldanmış oluyorsunuz hem de emanete sahip çıkmadığınız için milleti de aldatmış oluyorsunuz.İktidarın sözcülerini dinliyoruz, yazdıklarını okuyoruz kelimenin tam anlamıyla "ölümü gösterip sıtmaya razı etmek" anlayışından başka bir şey değil.Yok neymiş efendim, uluslararası güçler, Amerika ve İsrail AKP iktidarını devirmeye karar vermiş de, bütün olup bitenler bu hedefe yönelik tuzaklarmış da falan?Arkadaşlara hatırlatalım, sayın başbakan paralel yapıya dönüp; "ne istediniz de vermedik, ne dediniz de yapmadık" demişti ya, aynı şekilde AKP'nin bir milletvekili de dönüp bir Amerikan temsilcisine; "ne dediniz de yapmadık?" demişti.Şimdi başınızı iki elinizin arasına alın, vicdanları da devreye koyun ve düşünün, küresel güçlere; "ne dediniz de yapmadık?" diyen ve bu sözünü her fırsatta ispatlayan bir iktidarı küresel güçler niçin devirsin ki? Kendi sinsi emellerine hizmet edecek bundan daha iyi bir iktidar mı bulacaklar?İslam coğrafyasında kendileri açısından masrafsız devrimler yapmak, rejimleri ve sınırları değiştirmek hususunda en yakın, en sadık, en stratejik müttefikleri AKP yönetimindeki Türkiye değil mi?Konuşurken yazarken, bol keseden ahkam keserken lütfen Irak işgalini düşünün, savunduğunuz iktidarın bu işgale katkısını düşünün, Libya'nın işgalini ve Libya'yı bombalayan haçlı karargahının İzmir'den yönetildiğini düşünün.İktidar partisinin hararetli bir savunucusu; "Biz baştan beri Suriye konusunda Türkiye'nin Amerika ile aynı çizgide olmadığını savunduk, gelişmeler de bizi doğruluyor" diyor.Bu hararetli savunucu arkadaş arşivlere girerse, hem Cumhurbaşkanının, hem Başbakanın hem de Dış İşleri Bakanının tam tersi ifadelerine rastlayacaktır, sayın Davutoğlu'ndan defalarca; "Suriye konusunda biz İsrail ve Amerika ile aynı çizgideyiz" cümlesini dinledik.Şimdilerde ölümü gösterip milleti sıtmaya razı etmek için uğraşan bu kadrodan, vekillerinden birisi de milletin günah işleme özgürlüğünden ve milletin günah işleme özgürlüğüne müdahaleden söz ediyor.Allah kimseyi şaşırtmasın.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024