O’nun ağlamasına dahi tahammül etmediler
Resûlullah’ın irtihalinden sonra Hz. Fâtıma (a.s) o kadar ağladı ki, Medine halkı rahatsız oldu ve, “Gece gündüz ağlamanla bizleri rahatsız ediyorsun” dediler. Bu nedenle Hz. Fâtıma Uhud mezarlığına giderek ağlayabildiği kadar orada ağlıyordu
15.08.2021 17:30:00
Tarihte beş kimse herkesten daha çok ağlamıştır: Hz. Âdem, Hz. Ya'kub, Hz. Yusuf, Hz. Fâtıma ve Hz. Ali b. Hüseyin (a.s).
Hz. Âdem, cennet için o kadar ağladı ki gözyaşları yüzünde iz bıraktı. Hz. Ya'kub, Yusuf'a o kadar ağladı ki, gözlerinin nurunu kaybetti. Bu yüzden Hz. Ya'kub'a şöyle dediler: "Ey Ya'kub! Sen o kadar Yusuf'u düşünüp ağlıyorsun ki ağlamakla helak olacaksın."
Hz. Yusuf da babası Ya'kub'dan uzak kaldığı için o kadar ağladı ki, hapiste olanlar rahatsız oldular ve şöyle dediler: "Ey Yusuf! Ya geceleri ağla gündüzleri sus veya gündüzleri ağla geceleri sus!" Hz. Yusuf (a.s) geceleri veya gündüzleri ağlama hususunda onlarla anlaştı.
Hz. Fâtıma (a.s) da o kadar ağladı ki, Medine halkı çok rahatsız oldular ve, "Ey Peygamber'in kızı! Gece gündüz ağlamanla bizleri rahatsız ediyorsun!" dediler. İşte bundan dolayı iki cihanın hanımefendisi Hz. Fâtıma (a.s) gündüzleri şehirden çıkıp Uhud şehitleri mezarlığına giderek ağlayabildiği kadar orada ağlıyor ve sonra evine dönüyordu.
Ali b. Hüseyin (a.s.) (İmam Zeynu'l-Abidin) da yirmi (bazı rivayetlere göre kırk) yıl boyunca babası İmam Hüseyin'e (a.s) ağladı. Önüne yemek bıraktıklarında ağlıyordu, kendisine su getirdiklerinde ağlıyordu...
Bir gün hizmetçisi şöyle dedi: "Ey mevlam! Ağlamanızla kendinizi helak edeceğinizden korkuyorum!"
İmam (a.s) buyurdu ki: "Ben üzüntü ve kederimi Allah'a şikâyet ediyorum. Ben birtakım şeyler biliyorum ki sizler bilmiyorsunuz. Ben annemiz Fâtıma'nın evlatlarının katligâhını hatırladığımda hıçkırıklar boğazımı sıkıyor!"
(Bihar, c.12, s.264; c.43, s.155; c.82, s.86).
Bir gün bir şahıs Emirü'l- Mü'minin Ali'yi (a.s) evine konuk olarak davet etti.
İmam (a.s) cevabında şöyle buyurdu: "Davetini üç şartla kabul ederim:
1- Evin dışından benim için bir şey getirmeyeceksin.
2- Evde bulunan şeyi de benden esirgemeyeceksin.
3- Aileni de zahmete düşürmeyeceksin."
İmam'ı (a.s) davet eden şahıs İmam'ın (a.s) bu şartlarını kabul etti, İmam (a.s) da onun davetine icabet etti.
(Bihar, c.75, s.455).
İslam'da misafir davet etmek ve davetçinin davetini kabul etmek tavsiye edilmiştir. Ama gösteriş için yapılan davetler veya konukları, büyük bir masrafa girerek ağırlamak veya ev sahibi ve ailesini zahmete düşürmek doğru değildir.
Hz. Âdem, cennet için o kadar ağladı ki gözyaşları yüzünde iz bıraktı. Hz. Ya'kub, Yusuf'a o kadar ağladı ki, gözlerinin nurunu kaybetti. Bu yüzden Hz. Ya'kub'a şöyle dediler: "Ey Ya'kub! Sen o kadar Yusuf'u düşünüp ağlıyorsun ki ağlamakla helak olacaksın."
Hz. Yusuf da babası Ya'kub'dan uzak kaldığı için o kadar ağladı ki, hapiste olanlar rahatsız oldular ve şöyle dediler: "Ey Yusuf! Ya geceleri ağla gündüzleri sus veya gündüzleri ağla geceleri sus!" Hz. Yusuf (a.s) geceleri veya gündüzleri ağlama hususunda onlarla anlaştı.
Hz. Fâtıma (a.s) da o kadar ağladı ki, Medine halkı çok rahatsız oldular ve, "Ey Peygamber'in kızı! Gece gündüz ağlamanla bizleri rahatsız ediyorsun!" dediler. İşte bundan dolayı iki cihanın hanımefendisi Hz. Fâtıma (a.s) gündüzleri şehirden çıkıp Uhud şehitleri mezarlığına giderek ağlayabildiği kadar orada ağlıyor ve sonra evine dönüyordu.
Ali b. Hüseyin (a.s.) (İmam Zeynu'l-Abidin) da yirmi (bazı rivayetlere göre kırk) yıl boyunca babası İmam Hüseyin'e (a.s) ağladı. Önüne yemek bıraktıklarında ağlıyordu, kendisine su getirdiklerinde ağlıyordu...
Bir gün hizmetçisi şöyle dedi: "Ey mevlam! Ağlamanızla kendinizi helak edeceğinizden korkuyorum!"
İmam (a.s) buyurdu ki: "Ben üzüntü ve kederimi Allah'a şikâyet ediyorum. Ben birtakım şeyler biliyorum ki sizler bilmiyorsunuz. Ben annemiz Fâtıma'nın evlatlarının katligâhını hatırladığımda hıçkırıklar boğazımı sıkıyor!"
(Bihar, c.12, s.264; c.43, s.155; c.82, s.86).
Bir gün bir şahıs Emirü'l- Mü'minin Ali'yi (a.s) evine konuk olarak davet etti.
İmam (a.s) cevabında şöyle buyurdu: "Davetini üç şartla kabul ederim:
1- Evin dışından benim için bir şey getirmeyeceksin.
2- Evde bulunan şeyi de benden esirgemeyeceksin.
3- Aileni de zahmete düşürmeyeceksin."
İmam'ı (a.s) davet eden şahıs İmam'ın (a.s) bu şartlarını kabul etti, İmam (a.s) da onun davetine icabet etti.
(Bihar, c.75, s.455).
İslam'da misafir davet etmek ve davetçinin davetini kabul etmek tavsiye edilmiştir. Ama gösteriş için yapılan davetler veya konukları, büyük bir masrafa girerek ağırlamak veya ev sahibi ve ailesini zahmete düşürmek doğru değildir.