Serbest pazardan söz açılınca, liberalistler, hemen Singapur'u örnek gösterirler. Türkiye'nin de Singapur gibi serbest pazar olmasını isterler. Singapur gibi küçük bir ülke, hiçbir konuda Türkiye'ye örnek olamaz. Ama bu demek değildir ki, Singapur'a uygulanan bir model, ne olursa olsun reddedilir. akıllı idareci, büyük küçük her ülkenin tecrübelerinden yararlanmasını bilir. Ancak Singapur'u örnek gösterenler, olaya tek taraflı ve yanlı bakıyorlar.
Dilerseniz, biz de Singapur'dan bir örnek verelim. Singapur, 1965'te bağımsızlığına kavuştu. Bağımsız olmayan bir ülkenin halini düşününüz. Fakirlik, geri kalmışlık, işsizlik diz boyu. Böyle bir ülkenin başına Lee Kuan Yew, başbakan olarak geçiyor. Kuan Yew, Başbakanımız Tayyip Erdoğan gibi "IMF'siz ekonomi olmaz" demiyor. O, IMF'yi de, bütün dış yardımları da geri çeviriyor. Ülkesinin şartlarına uygun bir kalkınma programı hazırlıyor ve kısa zaman Singapur'u zenginleştiriyor. Singapur'un bugünkü hali ortada. İzah etmeye gerek yok.
Nedendir bilinmez, Türkiye'yi idare edenler, bir ülkeden örnek alırken veya bir ülkeyi örnek gösterirken, hep işlerine gelen tarafa bakarlar. "Git şu ülkenin faziletini al" desen, gider rezaletini alırlar. Bağımsızlığına yeni kavuşmuş, hiçbir birikimi olmayan bir Singapur, IMF'yi kabul etmiyor da, dünyaya nizamat vermiş olan Osmanlı'nın bakiyesi koca bir Türkiye, neden IMF'ye teslim oluyor? Bu teslimiyeti sağlayanlar, halka dönüp, ekonomik özgürlük getirmekten söz ediyorlar. Sormak gerekir: Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Söyledikleri şu: "Ekonomik özgürlük olursa, ekonomik kalkınma ve zenginlik de olur".
Bağımsız bir ülke için en önemli göstergelerden biri bütçedir. IMF'ye sormadan bütçe dahi yapamayan bir ülkenin yöneticilerinin, ekonomik özgürlükten söz etmeye hakkı olabilir mi? Kararı siz verin. Cato Enstitüsü'nün "dünyada Ekonomik Özgürlük 2002 Yıllık Raporu'na göre Türkiye, 123 ülke arasında 82'nci sırada. Singapur ise 2'nci sırada. Demek ki, IMF'nin söylediğini yapmakla ekonomik özgürlük değil, ekonomik esaret gerçekleşiyor.
Dünyada IMF' nin lağvedilmesi baskıları artarken, hala IMF'li programları savunmak akıl karımıdır? Rakamlara başvurmadan soralım: Niçin IMF'nin programlarını uyguluyoruz ? Ekonomimizin daha iyiye gitmesi için değil mi ? Peki, iyiye giden birşey oluyor mu? Mesela borç stoğumuz azaldı mı? Güven sağlanıp faizler düştü mü? Ekonomi büyüdü mü? İşin en kötüsü her geçen gün başladığımız noktadan geriye doğru gidiyoruz. Buna rağmen IMF, "Yürüyün yolunuz doğru" diyor.
Bütün tecrübeler şunu göstermiştir: IMF'nin dediklerinin tersini yapanlar kazanır. IMF, Türkiye'ye doğru yoldasınız diyorsa siz bunu "Türkiye uçuruma doğru gidiyor" şeklinde anlayabilirsiniz.
Forbes Dergisi editörü, Uluslararası Finans uzmanı Prof. Dr. Steve Hanke, IMF'nin kötü uygulamalarına örnek Türkiye'yi gösteriyor. Diyor ki: "Gerçekte IMF politikaları hiçbir sorunu çözmüyor. Bir ülke IMF reçetesini uyguladığında, hasta kalmaya devam ediyor ve reçetenin arkasından bir diğerini uyguluyor. Bunun için Türkiye'ye bakmanız yeterli. Türkiye şu anda IMF'ye bağımlı hale gelmiş durumda". Dost ve düşman, herkesin tespiti bu yönde. Öyleyse, Türkiye'nin yapacağı ilk ve en önemli iş, bu bağımlılıktan bir an önce kurtulmaktır.
İşte tartışılması ve üzerinde durulması gereken konu budur. Bu konu ortada iken, Singapur'un yalnızca bir yönünü örnek göstermek, ekonomik özgürlükten söz etmek, abesle iştigaldir. IMF'ye bağımlılıktan kurtulmak nasıl olur ? Bunu öğrenmek mi istiyoruz? Düyun-u Umumiye borçlarını nasıl ödedik, ona bakılsın. Uzak diyarlarda örnek aramayalım, örnek olalım. Tarihimizde her konuda sayısız örnekler mevcuttur. Ona dönelim, işi bitirelim. Yaban ellerde gezinmeyelim.
Dilerseniz, biz de Singapur'dan bir örnek verelim. Singapur, 1965'te bağımsızlığına kavuştu. Bağımsız olmayan bir ülkenin halini düşününüz. Fakirlik, geri kalmışlık, işsizlik diz boyu. Böyle bir ülkenin başına Lee Kuan Yew, başbakan olarak geçiyor. Kuan Yew, Başbakanımız Tayyip Erdoğan gibi "IMF'siz ekonomi olmaz" demiyor. O, IMF'yi de, bütün dış yardımları da geri çeviriyor. Ülkesinin şartlarına uygun bir kalkınma programı hazırlıyor ve kısa zaman Singapur'u zenginleştiriyor. Singapur'un bugünkü hali ortada. İzah etmeye gerek yok.
Nedendir bilinmez, Türkiye'yi idare edenler, bir ülkeden örnek alırken veya bir ülkeyi örnek gösterirken, hep işlerine gelen tarafa bakarlar. "Git şu ülkenin faziletini al" desen, gider rezaletini alırlar. Bağımsızlığına yeni kavuşmuş, hiçbir birikimi olmayan bir Singapur, IMF'yi kabul etmiyor da, dünyaya nizamat vermiş olan Osmanlı'nın bakiyesi koca bir Türkiye, neden IMF'ye teslim oluyor? Bu teslimiyeti sağlayanlar, halka dönüp, ekonomik özgürlük getirmekten söz ediyorlar. Sormak gerekir: Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Söyledikleri şu: "Ekonomik özgürlük olursa, ekonomik kalkınma ve zenginlik de olur".
Bağımsız bir ülke için en önemli göstergelerden biri bütçedir. IMF'ye sormadan bütçe dahi yapamayan bir ülkenin yöneticilerinin, ekonomik özgürlükten söz etmeye hakkı olabilir mi? Kararı siz verin. Cato Enstitüsü'nün "dünyada Ekonomik Özgürlük 2002 Yıllık Raporu'na göre Türkiye, 123 ülke arasında 82'nci sırada. Singapur ise 2'nci sırada. Demek ki, IMF'nin söylediğini yapmakla ekonomik özgürlük değil, ekonomik esaret gerçekleşiyor.
Dünyada IMF' nin lağvedilmesi baskıları artarken, hala IMF'li programları savunmak akıl karımıdır? Rakamlara başvurmadan soralım: Niçin IMF'nin programlarını uyguluyoruz ? Ekonomimizin daha iyiye gitmesi için değil mi ? Peki, iyiye giden birşey oluyor mu? Mesela borç stoğumuz azaldı mı? Güven sağlanıp faizler düştü mü? Ekonomi büyüdü mü? İşin en kötüsü her geçen gün başladığımız noktadan geriye doğru gidiyoruz. Buna rağmen IMF, "Yürüyün yolunuz doğru" diyor.
Bütün tecrübeler şunu göstermiştir: IMF'nin dediklerinin tersini yapanlar kazanır. IMF, Türkiye'ye doğru yoldasınız diyorsa siz bunu "Türkiye uçuruma doğru gidiyor" şeklinde anlayabilirsiniz.
Forbes Dergisi editörü, Uluslararası Finans uzmanı Prof. Dr. Steve Hanke, IMF'nin kötü uygulamalarına örnek Türkiye'yi gösteriyor. Diyor ki: "Gerçekte IMF politikaları hiçbir sorunu çözmüyor. Bir ülke IMF reçetesini uyguladığında, hasta kalmaya devam ediyor ve reçetenin arkasından bir diğerini uyguluyor. Bunun için Türkiye'ye bakmanız yeterli. Türkiye şu anda IMF'ye bağımlı hale gelmiş durumda". Dost ve düşman, herkesin tespiti bu yönde. Öyleyse, Türkiye'nin yapacağı ilk ve en önemli iş, bu bağımlılıktan bir an önce kurtulmaktır.
İşte tartışılması ve üzerinde durulması gereken konu budur. Bu konu ortada iken, Singapur'un yalnızca bir yönünü örnek göstermek, ekonomik özgürlükten söz etmek, abesle iştigaldir. IMF'ye bağımlılıktan kurtulmak nasıl olur ? Bunu öğrenmek mi istiyoruz? Düyun-u Umumiye borçlarını nasıl ödedik, ona bakılsın. Uzak diyarlarda örnek aramayalım, örnek olalım. Tarihimizde her konuda sayısız örnekler mevcuttur. Ona dönelim, işi bitirelim. Yaban ellerde gezinmeyelim.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018