Batılılar ve yerli işbirlikçileri, yıllardır Doğu ve Güneydoğu'daki aşiretlerin aleyhine konuşuyor ve yazıp çiziyorlar. Tezlerinin temelini şu görüşler oluşturuyor: "Aşiretler, Batılılaşma, modernleşme, çağdaşlaşma ve ilerlemeyi engelliyorlar. O nedenle bu feodal yapının dağıtılması ve ortadan kaldırılması gerekir."
Bu iş için ayrıca terör örgütlerini de görevlendirdiler. Terör örgütleri, aşiretleri yanlarına çekmeye çalıştılar, gelmeyip muhalif kalanların da mensuplarına saldırılar düzenlediler. Esasen aşiret düşmanlığının altında yatan gerçek şudur: Kürt ve Arap aşiretleri, -istisnalar hariç- Osmanlı'dan beri devletin yanında yer almış, Batılıların kışkırtmalarına aldanmamış, tuzaklarına düşmemişlerdir. Özellikle İngilizler, aşiretleri devlete karşı isyan ettirmek için yoğun gayret sarf ettiler.
Osmanlı, aşiretlerin yapısını bozmadan devlete bağlılıklarını sağlamıştır. Cumhuriyet döneminde aşiretlere yönelik bazı yanlış uygulamalar olmuş, ama onlar yine bağlılıklarını sürdürmüşlerdir.
Bilindiği üzere, can ve mal güvenliği için toplumsal ve sosyal örgütlenmeler vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Bu örgütlenme, Ortadoğu'da karşımıza aşiret yapılanması olarak çıkmaktadır. Aslında her aşiret, doğal bir teşkilât, siyasi ve ekonomik bir yapıdır. Şehirleşme aşiret yapılarını kısmen zayıflatmış, fakat tamamen ortadan kaldıramamıştır.
Ortadoğu'da yeni bir harita çizmek ve düzenleme yapmak isteyen ABD ve İsrail, aşiretlerin yerini ulus-üstü şirketlere bağlı yapıların alması için çalışmaktadırlar. Terör örgütlerini desteklemelerinin bir nedeni de budur Demek ki aşiretler, ABD ve İsrail'in hedefe ulaşmalarına engel teşkil etmektedirler.
ABD, PKK, PYD/YPG'yi Ortadoğu'da Kürtlerin temsilcisi olarak takdim ediyor. Kürtler, asla bunu kabul etmiyorlar. Ne yazık ki, Türkiye, PKK terör örgütüyle 'çözüm süreci' yürüterek, bu oyuna gelmiş, aşiretleri kırmış ve küstürmüştür. Buna rağmen aşiretler, devletin karşısına geçmemiş, bağlılıklarına, örf, adet ve geleneklerine aykırı bir davranışta bulunmamışlardır.
ABD'nin terör örgütlerini Kürtlerin temsilcisi lanse etmesine sadece Türkiye'deki aşiretler değil, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'deki aşiretler de karşı çıkmışlardır. Bu çok büyük ve önemli bir olaydır. Türkiye, bunu terörle mücadelesinin bir unsuru haline mutlaka getirmelidir.
Bu konuda Sultan Abdülhamid'in uygulamalarından da örnekler alınabilir. Sultan Abdülhamid, eşkıyalık eden bazı Kürt aşiretleri bile, güvenlik için Kürtlerden kurduğu "Hamidiye Alayları"na katmıştır. Ermeni Komitacılarına karşı en büyük mücadeleyi, bu Hamidiye Alayları vermiş ve yerli halkları katliamlardan korumaya uğraşmışlardır.
Gelişmeler, tarihi olayların tekrar hatırlanmasına vesile oluyor. Buna tarih tekerrür ediyor da diyebiliriz. Bakınız, hiçbir devletten destek almadıkları halde, Suriyeli aşiretler bir araya gelmiş ve bir meclis oluşturmuşlar. Suriyeli Aşiretler ve Kabileler Yüksek Meclisi Başkan Yardımcısı Şeyh Rafi Ukla er-Raco, Arap nüfusun yaşadıkları toprakları işgal eden terör örgütü PYD/PKK'ya karşı halk direnişi başlatacaklarını söylüyor.
Bazı bilim adamları, terör örgütlerinin alan hâkimiyeti kazanması, yerli halkın direnişine neden olacağı öngörüsünde bulunuyor ve şöyle diyorlardı: "Vekâlet savaşları, terör örgütleri ile direniş örgütlerinin çatışmasına dönüşecektir." Olaylar bu yönde seyrettiğine göre, Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesini istemeyen devletler, direniş örgütlerine öncülük etmeli ve destek vermelidir. Bundan başka da bir kurtuluş yolu bulunmamaktadır.
Bu iş için ayrıca terör örgütlerini de görevlendirdiler. Terör örgütleri, aşiretleri yanlarına çekmeye çalıştılar, gelmeyip muhalif kalanların da mensuplarına saldırılar düzenlediler. Esasen aşiret düşmanlığının altında yatan gerçek şudur: Kürt ve Arap aşiretleri, -istisnalar hariç- Osmanlı'dan beri devletin yanında yer almış, Batılıların kışkırtmalarına aldanmamış, tuzaklarına düşmemişlerdir. Özellikle İngilizler, aşiretleri devlete karşı isyan ettirmek için yoğun gayret sarf ettiler.
Osmanlı, aşiretlerin yapısını bozmadan devlete bağlılıklarını sağlamıştır. Cumhuriyet döneminde aşiretlere yönelik bazı yanlış uygulamalar olmuş, ama onlar yine bağlılıklarını sürdürmüşlerdir.
Bilindiği üzere, can ve mal güvenliği için toplumsal ve sosyal örgütlenmeler vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Bu örgütlenme, Ortadoğu'da karşımıza aşiret yapılanması olarak çıkmaktadır. Aslında her aşiret, doğal bir teşkilât, siyasi ve ekonomik bir yapıdır. Şehirleşme aşiret yapılarını kısmen zayıflatmış, fakat tamamen ortadan kaldıramamıştır.
Ortadoğu'da yeni bir harita çizmek ve düzenleme yapmak isteyen ABD ve İsrail, aşiretlerin yerini ulus-üstü şirketlere bağlı yapıların alması için çalışmaktadırlar. Terör örgütlerini desteklemelerinin bir nedeni de budur Demek ki aşiretler, ABD ve İsrail'in hedefe ulaşmalarına engel teşkil etmektedirler.
ABD, PKK, PYD/YPG'yi Ortadoğu'da Kürtlerin temsilcisi olarak takdim ediyor. Kürtler, asla bunu kabul etmiyorlar. Ne yazık ki, Türkiye, PKK terör örgütüyle 'çözüm süreci' yürüterek, bu oyuna gelmiş, aşiretleri kırmış ve küstürmüştür. Buna rağmen aşiretler, devletin karşısına geçmemiş, bağlılıklarına, örf, adet ve geleneklerine aykırı bir davranışta bulunmamışlardır.
ABD'nin terör örgütlerini Kürtlerin temsilcisi lanse etmesine sadece Türkiye'deki aşiretler değil, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'deki aşiretler de karşı çıkmışlardır. Bu çok büyük ve önemli bir olaydır. Türkiye, bunu terörle mücadelesinin bir unsuru haline mutlaka getirmelidir.
Bu konuda Sultan Abdülhamid'in uygulamalarından da örnekler alınabilir. Sultan Abdülhamid, eşkıyalık eden bazı Kürt aşiretleri bile, güvenlik için Kürtlerden kurduğu "Hamidiye Alayları"na katmıştır. Ermeni Komitacılarına karşı en büyük mücadeleyi, bu Hamidiye Alayları vermiş ve yerli halkları katliamlardan korumaya uğraşmışlardır.
Gelişmeler, tarihi olayların tekrar hatırlanmasına vesile oluyor. Buna tarih tekerrür ediyor da diyebiliriz. Bakınız, hiçbir devletten destek almadıkları halde, Suriyeli aşiretler bir araya gelmiş ve bir meclis oluşturmuşlar. Suriyeli Aşiretler ve Kabileler Yüksek Meclisi Başkan Yardımcısı Şeyh Rafi Ukla er-Raco, Arap nüfusun yaşadıkları toprakları işgal eden terör örgütü PYD/PKK'ya karşı halk direnişi başlatacaklarını söylüyor.
Bazı bilim adamları, terör örgütlerinin alan hâkimiyeti kazanması, yerli halkın direnişine neden olacağı öngörüsünde bulunuyor ve şöyle diyorlardı: "Vekâlet savaşları, terör örgütleri ile direniş örgütlerinin çatışmasına dönüşecektir." Olaylar bu yönde seyrettiğine göre, Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesini istemeyen devletler, direniş örgütlerine öncülük etmeli ve destek vermelidir. Bundan başka da bir kurtuluş yolu bulunmamaktadır.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018