Gıybet, dedikodu, yalan, iftira karşısında dilimizi tutamıyorsa oruç, biz sadece oruç tuttuğumuzu zannediyoruz demektir.
Hakkımız olmayana uzanma, yetimim, yoksulun hakkına çöreklenme, kul hakkına balıklama dalma hususunda oruç elimizi tutamıyorsa, biz sadece lafta oruç tutuyoruz demektir.
Evrensel ölçüler ölçeğinde iyi insan, erdemli insan, güvenen ve kendisine güvenilen, inanan ve kendisine inanılan insan olma vasıflarını zedeleyen ve zayıflatan fiiller karşısında oruç bizi tutamıyorsa biz oturup "oruç tutmaktan" ne anladığımızı sorgulamak durumundayız.
Bireysel olarak tutum ve davranışlarımızın, toplumsal olarak caddemizin, sokağımızın, çarşı-pazarımızın iyileşmesine, ıslahına, yani halimizin en güzel hale dönüşmesine bir katkı sağlamıyorsa, "biz oruç tutuyoruz ama acaba oruç bizi tutabiliyor mu?" sorusunu ciddi ciddi sormamız lazım.
Hin-i hacette, yani ihtiyaç halinde, tam da lazım olduğu vakitlerde öfkemizi yutup "hadi kardeşim ben oruçluyum" diyemiyorsak, ayetteki ifadesi ile "öfkemizi yutamıyorsak" iftarda ve sahurda yuttuklarımızın kaynağını araştırmakta faydalar var demektir.
Erzurum'da yayınlanan bir mizah dergisinin bir Ramazan sayısı şöyle bir kapakla çıkmıştı, hiç unutamıyorum; ellerinde her çeşidinden sopalarla, kırıcı ve kesici aletlerle birbirlerine alabildiğine saldıran bir kalabalığı resmeden bir karikatür ve altında not: Erzurum için iftar vakti.
Olaya mizahi yaklaşılmıştır, mizahta ve karikatürde abartı vardır, elbette ama sadece ismi geçen şehrimize has olmayan bu görüntüler hemen hemen her şehrimizde hem de iftar saatlerinde yaşanmıyor mu?
Tam da o saatler, iftar saatleri, sürücülerin bir birlerine daha nazik, daha centilmen, daha diyargamlı davranacakları vakitler değil midir?
Karşı taraf münakaşada ve sataşmada ısrarcı ise tam da işte orada "hadi kardeşim, ikimizde oruçluyuz, Allah kabul etsin, her hal ve şartta özür diliyorum" diyecek yer ve zaman değil midir?
Mübarek iftar vakitlerinde haklı ya da haksız bir münakaşaya muhatap olmuşsak, bir tartışmaya taraf olmuşsak tam da orada şu ilahi mesajları hatırlayıp sulh yolunu tercih etmeli değil miyiz:
"Muttakîler hem bolluk hem de darlık anlarında infak ederler; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever."
(Al-i İmran: 134).
"Rahman'ın has kulları o kimselerdir ki onlar yerde tevazu ile yürürler. Cahiller kendilerine laf atarsa 'Selâmetle' derler."
(Furkan: 63).
"Onlar yalan yere şahitlik etmezler, lüzumsuz şeylere rastladıklarında katılmayıp, onurlu bir şekilde geçip giderler." (Furkan: 72).
Tuttuğumuz oruçlar bizleri tutamıyorsa ya bizde ya da oruç tutma biçimimizde bir problem var demektir.
Ramazan bitmeden ıslah-ı hal ve ıslah-ı nefs etmekte acele edilmelidir.
Hakkımız olmayana uzanma, yetimim, yoksulun hakkına çöreklenme, kul hakkına balıklama dalma hususunda oruç elimizi tutamıyorsa, biz sadece lafta oruç tutuyoruz demektir.
Evrensel ölçüler ölçeğinde iyi insan, erdemli insan, güvenen ve kendisine güvenilen, inanan ve kendisine inanılan insan olma vasıflarını zedeleyen ve zayıflatan fiiller karşısında oruç bizi tutamıyorsa biz oturup "oruç tutmaktan" ne anladığımızı sorgulamak durumundayız.
Bireysel olarak tutum ve davranışlarımızın, toplumsal olarak caddemizin, sokağımızın, çarşı-pazarımızın iyileşmesine, ıslahına, yani halimizin en güzel hale dönüşmesine bir katkı sağlamıyorsa, "biz oruç tutuyoruz ama acaba oruç bizi tutabiliyor mu?" sorusunu ciddi ciddi sormamız lazım.
Hin-i hacette, yani ihtiyaç halinde, tam da lazım olduğu vakitlerde öfkemizi yutup "hadi kardeşim ben oruçluyum" diyemiyorsak, ayetteki ifadesi ile "öfkemizi yutamıyorsak" iftarda ve sahurda yuttuklarımızın kaynağını araştırmakta faydalar var demektir.
Erzurum'da yayınlanan bir mizah dergisinin bir Ramazan sayısı şöyle bir kapakla çıkmıştı, hiç unutamıyorum; ellerinde her çeşidinden sopalarla, kırıcı ve kesici aletlerle birbirlerine alabildiğine saldıran bir kalabalığı resmeden bir karikatür ve altında not: Erzurum için iftar vakti.
Olaya mizahi yaklaşılmıştır, mizahta ve karikatürde abartı vardır, elbette ama sadece ismi geçen şehrimize has olmayan bu görüntüler hemen hemen her şehrimizde hem de iftar saatlerinde yaşanmıyor mu?
Tam da o saatler, iftar saatleri, sürücülerin bir birlerine daha nazik, daha centilmen, daha diyargamlı davranacakları vakitler değil midir?
Karşı taraf münakaşada ve sataşmada ısrarcı ise tam da işte orada "hadi kardeşim, ikimizde oruçluyuz, Allah kabul etsin, her hal ve şartta özür diliyorum" diyecek yer ve zaman değil midir?
Mübarek iftar vakitlerinde haklı ya da haksız bir münakaşaya muhatap olmuşsak, bir tartışmaya taraf olmuşsak tam da orada şu ilahi mesajları hatırlayıp sulh yolunu tercih etmeli değil miyiz:
"Muttakîler hem bolluk hem de darlık anlarında infak ederler; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever."
(Al-i İmran: 134).
"Rahman'ın has kulları o kimselerdir ki onlar yerde tevazu ile yürürler. Cahiller kendilerine laf atarsa 'Selâmetle' derler."
(Furkan: 63).
"Onlar yalan yere şahitlik etmezler, lüzumsuz şeylere rastladıklarında katılmayıp, onurlu bir şekilde geçip giderler." (Furkan: 72).
Tuttuğumuz oruçlar bizleri tutamıyorsa ya bizde ya da oruç tutma biçimimizde bir problem var demektir.
Ramazan bitmeden ıslah-ı hal ve ıslah-ı nefs etmekte acele edilmelidir.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024