İsrail Başbakanı Ariel Şaron ve üst seviyedeki bakanlar, İran'dan gelen nükleer tehdide karşı diplomatik atağa geçilmesini kararlaştırdılar.
Dışişleri Bakanı Silvan Şalom ve Savunma Bakanı Şaul Mofaz bundan böyle çıktıkları diplomatik turlarda mevcut yakın tehdite dikkat çekecekler.
Yani İran'a..Depremle şok olan İran'a..
İsrail, bu ülkeyi bölgeden tecrit edebilmek ve Bush yönetimiyle karşı karşıya getirebilmek için olanca gücünü seferber etmiş, yoğun bir psikolojik savaş verir durumda.
Onlar için bu ilk değil, ve son da olmayacak.
Arap ülkelerinin hassas karnına uluslararası hak ve hukuku çiğneyerek oturan İsrail, kurulduğu 1948'den beri sürekli olarak dış tehdit algılamalarına sarıldı, varlığını o tehditlere endeksledi ve gelişerek, işgal ederek bugüne,bu günkü sınırlarına geldi.
Gazze, Batı Şeria, Golan tepeleri ve Filistin'in diğer kentlerinin işgal süreci hep bir dış tehdite oturtuldu.
Karşıdaki öteki düşman bir Irak oldu, bir Suriye, bir Lübnan, bir Ürdün,ve İran.
Öteki kavramı değişti; ama işgalin amaç ve boyutu değişmedi.
Düşmanının düşmanını dost kabul eden İsrail'de hükümetler değişti; işbaşı yapan liderlerin idealleri sabit kaldı.
Barış adına attığı adımlarla gözboyayarak Nobel'e bile aday olan Şimon Şimon Peres de, Güvercin kanattan olduğu söylenen Barak da, Şahin kasap Şaron da aynı ülküyü taşıdılar hep.
İşgal başlamış,vaadedilmiş kutsal topraklara yavaş yavaş sahip olunuyordu.
İsrail'in elinde kimyasal ve biyolojik kitle imha silahlarının olduğu bilinmesine rağmen ne ABD ne Rusya ne de Birleşmeş Milletler ses çıkarıyor.
Sözkonusu; Arap ülkeleri ya da İslam kimlikli Asya ülkeleri olunca yer yerinden oynuyor.
İkiyüzlülüğün, alçaklığın böylesi.
Asya'da ve Ortadoğu'da Müslüman kıyımı yapılırken kılını kıpırdatmayan uygar(!)Avrupa'nın sözkonusu kendi vatandaşları olduğunda verdiği tepki ayrı bir adilik.
Arap ölebilir, öldürülebirdi
Yahudi kutsanmıştı.
Hristiyan ayrıcalıklı ve uygardı.
Budist ve Şintoistler sempatik.
Müslüman potansiyel suçlu.
Yirmibirinci yüzyılın uygar insanının öteki insanlara bakışı buydu.
Öteki insanların öteki ülkeleri..
Medeniyet, eskisinden de daha geriye giderek,
Geri bir zekanın ürünü olarak filizlenmişti.
Geri zekanın, geri zekalıların sunduğu sözde medeniyet projelerinin anlamsız senaryolarının temeli de burada yatmaktaydı.
Uluslararası Af Örgütleri'ni, Birleşmiş Milletler alt komisyonlarını ,NATO'nun fikir üretme şirketlerini, Avrupa Birliği'nin yürütme organlarını ve "Öteki''nin karşısındaki devletleri bu insanlar oluşturuyordu.
Küçük bir örnek İsrail.
Koca bir İsrail Amerika.
Amerikan güdümlü organizasyonlarsa işbaşında.
Yahudi diyasporası yönetiminde bir dünya.
Gelişen kimlik İslam, yöneten kimlik Yahudi.
Dünya bu ikilemi yıllarca yaşadı ve yaşıyor da.
Bu gidişat barışı asla getirmeyecek.
"Öteki''ler farkına varamadıkça böyle sürüp gidecek.
Dışişleri Bakanı Silvan Şalom ve Savunma Bakanı Şaul Mofaz bundan böyle çıktıkları diplomatik turlarda mevcut yakın tehdite dikkat çekecekler.
Yani İran'a..Depremle şok olan İran'a..
İsrail, bu ülkeyi bölgeden tecrit edebilmek ve Bush yönetimiyle karşı karşıya getirebilmek için olanca gücünü seferber etmiş, yoğun bir psikolojik savaş verir durumda.
Onlar için bu ilk değil, ve son da olmayacak.
Arap ülkelerinin hassas karnına uluslararası hak ve hukuku çiğneyerek oturan İsrail, kurulduğu 1948'den beri sürekli olarak dış tehdit algılamalarına sarıldı, varlığını o tehditlere endeksledi ve gelişerek, işgal ederek bugüne,bu günkü sınırlarına geldi.
Gazze, Batı Şeria, Golan tepeleri ve Filistin'in diğer kentlerinin işgal süreci hep bir dış tehdite oturtuldu.
Karşıdaki öteki düşman bir Irak oldu, bir Suriye, bir Lübnan, bir Ürdün,ve İran.
Öteki kavramı değişti; ama işgalin amaç ve boyutu değişmedi.
Düşmanının düşmanını dost kabul eden İsrail'de hükümetler değişti; işbaşı yapan liderlerin idealleri sabit kaldı.
Barış adına attığı adımlarla gözboyayarak Nobel'e bile aday olan Şimon Şimon Peres de, Güvercin kanattan olduğu söylenen Barak da, Şahin kasap Şaron da aynı ülküyü taşıdılar hep.
İşgal başlamış,vaadedilmiş kutsal topraklara yavaş yavaş sahip olunuyordu.
İsrail'in elinde kimyasal ve biyolojik kitle imha silahlarının olduğu bilinmesine rağmen ne ABD ne Rusya ne de Birleşmeş Milletler ses çıkarıyor.
Sözkonusu; Arap ülkeleri ya da İslam kimlikli Asya ülkeleri olunca yer yerinden oynuyor.
İkiyüzlülüğün, alçaklığın böylesi.
Asya'da ve Ortadoğu'da Müslüman kıyımı yapılırken kılını kıpırdatmayan uygar(!)Avrupa'nın sözkonusu kendi vatandaşları olduğunda verdiği tepki ayrı bir adilik.
Arap ölebilir, öldürülebirdi
Yahudi kutsanmıştı.
Hristiyan ayrıcalıklı ve uygardı.
Budist ve Şintoistler sempatik.
Müslüman potansiyel suçlu.
Yirmibirinci yüzyılın uygar insanının öteki insanlara bakışı buydu.
Öteki insanların öteki ülkeleri..
Medeniyet, eskisinden de daha geriye giderek,
Geri bir zekanın ürünü olarak filizlenmişti.
Geri zekanın, geri zekalıların sunduğu sözde medeniyet projelerinin anlamsız senaryolarının temeli de burada yatmaktaydı.
Uluslararası Af Örgütleri'ni, Birleşmiş Milletler alt komisyonlarını ,NATO'nun fikir üretme şirketlerini, Avrupa Birliği'nin yürütme organlarını ve "Öteki''nin karşısındaki devletleri bu insanlar oluşturuyordu.
Küçük bir örnek İsrail.
Koca bir İsrail Amerika.
Amerikan güdümlü organizasyonlarsa işbaşında.
Yahudi diyasporası yönetiminde bir dünya.
Gelişen kimlik İslam, yöneten kimlik Yahudi.
Dünya bu ikilemi yıllarca yaşadı ve yaşıyor da.
Bu gidişat barışı asla getirmeyecek.
"Öteki''ler farkına varamadıkça böyle sürüp gidecek.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005