Siyaset anlayışında da kutuplaşma bugüne kadar prim yaptı. İnadına söylemleri ile seçmen sürekli kontrol altında tutuldu. Hollywood mantığı muhalefetini de kendisi üretti. Algı yönetildi, kurulan kumpaslamuhalefet ve iktidar ortaklaşa milleti oyaladılar. Neticede ülke kaybetti, insanlık kaybetti.
Oysa muhalefet gerçek muhalefet olsa, iktidar olur. Ülkemizdeki muhalefet anlayışına bir örnekle bakalım:
İktidar seçmene ilaç veriyor, bunu içersen ateşin düşecek ağrın kesilecek diyor.
Muhalefet de diyor ki, hayır bu ilaç senin ateşini de düşürmez, ağrını da kesmez.
Seçmen ilacı yutuyor ancak hiçbir etkisini göremiyor hatta şikâyetlerine ek olarak midesi de sancılanmaya başlıyor.
Bunun üzerine muhalefet diyor ki, bak benim elimdeki ilacı kullananlar var. Sen de şahit ol ki bunların ne ağrısı kaldı ne de sancısı.
Elbette doğal olan sonuç, seçmenin muhalefetin sunduğu ilacı kullanmasıdır.
Demokrasilerde usul budur.
Bunun iki türlü önüne geçiyorlar.
Birincisi; muhalefet faydalı ilacı takdim etmediği gibi sahte de olsa ilaç sunan iktidarın, saçını, başını, elbisesini, boyunu, posunu eleştirmeye kalkınca bu defa seçmen inada biniyor. Mesele sen-ben meselesine dönüşüyor. Burada yapılan sözde muhalefettir. Dolayısıyla iktidara verilen örtülü destektir. Nitekim yıllardan beri ana muhalefetin ülkemizde yaptığı davranış şekli budur.
İkincisi; seçmen bilimsellikten uzaklaştırılıyor. Başı ağrımaktadır. Ancak bu ağrının doğal olduğuna inandırılmıştır. Öğretilmiş çaresizliğin kurbanı olmuştur. Baronların eline düşmüş müptela gibidir.
Sonuçta algı yönetimi gerçekleşmiştir. Seçmen muhalefet marifetiyle iktidara yamanmıştır. İktidar da aynı mantıkla muhalefeti ayakta tutmuştur.
Algı büyüsünden kurtulmak mümkün
Gelin bu defa zincirleri kıralım. Oyunları bozalım, algı sihrinden kurtulalım.
Elbette iktidar olmak, elbette başkan olmak hedeftir. Ancak bu olmasa da muhalefet olmak bile iktidara giden alt yapıyı kurmak demektir.
Pazar günü seçim sandığına gidiyoruz.
Cumhur ve Millet ittifakının konuşmacılarına bir bakın. Belediyecilik demek projelerle vatandaşın yaşamını daha ekonomik koşullarda rahatlatmak demektir. İttifak mensupları belediye seçimlerinden başka herşeyi konuşuyorlar. Karşısındaki insanlara alternatif projeler üretemedikleri gibi algı yönetiminde adeta zirve yapıyorlar. Kirli çamaşırlar ortada gırla dolaşıyor ancak vatandaşı düşünmedikleri her hallerinden belli oluyor.
Bir istisna var. Bağımsız Türkiye Partisinin adayları. Prof. Dr. Haydar Baş Hoca'nın Milli Ekonomi Modeli Sosyal Devlet ve Milli Devlet projelerinden istifade eden adaylar harikulade projelerle seçmenin karşısına çıktılar. Yine Haydar Baş Bey'in kaleme aldığı Hoş Geldin Atatürk eserinin izlerinden giden başkan adayları yere sağlam basıyorlar.
Bir örnekle hepsini anlatmış oluruz.
İstanbul'da Kotil rüzgarı esiyor
BTP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Selim Kotil, katma değeri yüksek projelerle ülkemiz siyasetine yepyeni bir soluk getirdi. İstanbul Boğazı'nın, Amazon'dan daha büyük bir nehir olduğunu öğrendik. 4 Keban büyüklüğünde elektrik üretileceği müjdesini aldık.
Projelerden bazılarını sizinle paylaşmak isterim.
• Silivri'den Pendik'e hava ray sistemi (Maglev) ile hızlı ve insanca ulaşım sağlanacak.
• İstanbul depreme hazırlıklı güvenli bir şehir haline getirilecek.
• Karadeniz'den deniz suyu arıtılarak içme suyu sorunu çözülecek.
• Yeşil ve nefes alan bir İstanbul için, 2.5 milyon kayın ağacı dikilecek.
• Elektrikli, denizi kirletmeyen vapurlar getirilecek.
• Ucuz ve güvenli gıda için, tarım kooperatifleri kurulacak.
• Organik tarım desteklenerek gıda terörüne son verilecek.
• İstanbullu suyu ve doğalgazı yarı fiyatına kullanacak.
• Domates kışın İstanbul'da 1 TL olacak.
• Rantsal değil, kentsel dönüşüm yapılacak.
• Atatürk açık hava müzesi açılacak.
Neticede cep yakmayan, ucuz ve mutlu kent İstanbullu olmanın kıvancı yaşanacak.
Selim Kotil seçim kampanyası esnasında bunların nasıl olacağını bilimsel olarak, maliyet hesapları ve kaynakları ile ortaya koydu.
Diyebilirim ki, İstanbul'da umut esintileri tatlı rüzgârlara dönüştü. Toplumun her kesiminden insanlar 'oyum Selim Kotil'e' dediler.
Oluşan kartopu yuvarlanarak büyüdü büyüdü. Seçmen elini vicdanına koyacak ve karar verecek.
İnsanımız artık kırk katır veya kırk satır seçeneğine mahkûm değil.
Artık çözüm var.
Oyların boşa gitmemesi için Haydar Baş Hocanın adaylarına oy vermek gerekmektedir.
Ya bu adayları başkan yapacaklar kazanacaklar, ya da adayları muhalefet yapacaklar yine kazanacaklar.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Geçmişten geleceğe 23 Nisan: Millî bayramlar ve kimlik inşası / 24.04.2024
- Haydar Baş ve Türkiye'nin dönüşüm yolculuğu / 20.04.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Haydar Baş ve Türkiye'nin dönüşüm yolculuğu / 20.04.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024