Bu cümle, rahmetli annemin biz çocuklarına nasihat ederken, usanmadan yorulmadan kullandığı bir cümleydi.
İnsan, içinde yaşadığı ülkenin en tepe yöneticisi de olsa, kendi halinde sıradan bir vatandaş da olsa, haddini-hududunu bilmeli, işgal ettiği makam ve mevkie göre sorumluluğunu idrak etmeli ve ona göre davranmalıdır.
Yönetim katında her hangi bir makamı işgal ediyorsan, yaptığın iş, aldığın karar, verdiğin emir insanların yararına, toplumun faydasına olup olmadığı açısından değerlendirilir.
Attığın adımlar, sarf ettiğin sözler, kitleler karşısında irad ettiğin hitabeler dahi aynı tartı ile tartılır ve aynı ölçü birimi ile ölçülür.
Bütün bir toplumu ilgilendiren bir meselede, ne dedin, hangi tavrı sergiledin, senden yardım bekleyen kitlelere ulaştın mı, hayati ihtiyaçlarını ulaştırdın mı?
İkinci ayına girmiş bulunan deprem felaketi ardından haklı olarak tartışmalar aralıksız devam ediyor.
İktidara toz kondurmamak esasına göre yayın yapan, sahadan haberler sunan medya organlarına bakarsanız, on bir vilayeti adeta dümdüz eden depremin ardından hiçbir yerde, hiçbir eksik yok, bu kış mevsiminde çadırda da klasalar oldukça mutlu-mesut insanlar.
Muhalif medyaya kulak verirseniz, yerinde ve zamanında yapılan hiçbir iş yok, depremzedelerin yaşadıkları problemler günden güne artıyor, kırk güne yaklaşan zaman zarfında çadır problemi dahi tam çözülememiş durumda.
Her iki bakış açısının da abartılı olduğunu tespit edip asıl meseleye, bin bir çeşit dertlere giriftar olmuş insanlara bizzat yönelmek lazım.
Bir kere, depremzedelerin dertlerini dinlemek üzere mikrofon uzattığı halde, dertlerini sıralamaya başlayan insanlardan uzaklaşan, mikrofonlarını kaçıran medya organlarından, seyircinin de hızla uzaklaşması lazım.
Belli ki, sahadaki muhabirlerinin de merkezdeki patronlarının da, doğru haber vermek, olanı olduğu gibi yansıtmak gibi bir dertleri, bir kaygıları yok, onlar algı operasyonu için sahaya inmişler.
Bu guruba giren basın-yayın organları, muhabirlerinden patronlarına, hiçbirinin 'öyle ol ki yaşarken el beğensin ölünce de yer beğensin' gibi bir kaygıları, bir ölçüleri asla yok.
Deprem sahasının feryatlarını, yardım çığlıklarını, yaşanan tarifsiz acılarını ve sancılarını bizzat yaşayanların ağzında sansürsüz, olduğu gibi yansıtanlara kulak vermek lazım.
Öyle bir zamana denk geldik ki, bütün bir millet; 'yaşarken el beğensin ölünce de yer beğensin' hassasiyetine sahip yöneticileri artık çırayla arar durumdalar.
Sinoplu Diyojen'in sokakta çırayla insan aradığı gibi.
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Olmuyor hacım olmuyor / 03.06.2025
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025