Bütün insanlık 250 yıldır dünyada uygulanan iktisat ilminin uygulamalarından çektiğini hiçbir şeyden çekmemiştir. Oysa biz insanlar olarak çok şey mi istedik. Hayır, biz Allah'ın sonsuz nimetlerle donattığı ve kulunun rızkına kefil olduğu bu dünyada, kimseye muhtaç olmayacak kadar aş ve iş istedik. İnsan olarak en doğal hakkımız olan onurlu yaşam hakkı, aslında her sosyal devletin anayasal güvencesi altında olmalıdır.
Düşünebiliyor musunuz; yaşadığımız yerkürede ekonomi deyince herkesin aklına ilk olarak faiz, döviz, borsa gelmekte ve yapılan olumlu, olumsuz ekonomik bütün eleştiriler bu üç enstrüman üzerinden yapılmaktadır.
Dünya iktisat tarihine eleştirel bir gözle bakarsanız, bu üç enstrümanın bugüne kadar dünyada çıkan krizlerin müsebbibi olduğunu görürsünüz. Kapitalizmin neden olduğu krizler, ne hikmetse her seferinde küresel güçlere fırsatlar sunmuştur. Beslendikleri enstrümanlar aynı faiz, döviz ve borsa.
Biri çıkıp kardeşim siz neden bahsediyorsunuz? En temel ihtiyaçlarımızı karşılayamıyoruz. Siz bize ihtiyaçlarımızdan fazla paramızın varlığından hareketle paramızı faizde, dövizde ve borsada değerlendirin diyorsunuz.
Dünya insanının dişinden, tırnağından artırdığı birikimini kapitalizmin faiz, döviz ve borsa üçgeninde, nasıl küresel güçlere transfer edildiğini, 250 yıldan bu tarafa seyretmekteyiz.
Maalesef dünyada uygulanan serbest piyasa ekonomileri, bırakın her bireye ekonomik bağımsızlık sağlamayı, insanlığı açlığa, sefalete, yoksulluğa, yolsuzluğa, hırsızlığa, kan ve gözyaşına mahkûm etmiştir.
Birinin ortaya çıkıp ekonomide oynanan bu tiyatroyu bozması gerekiyordu. Bu oyunu bozacak insanın, dünyayı sömüren küresel güçlere karşı tek başına mücadele edeceğinin ve seçtiği yolunun çok meşakkatli olduğunun bilincinde olmalıydı. Bundan da daha önemlisi bütün insanlığa iş ve aş olacak bir tezi inşa edebiliyor olmasıydı. Yoksa mevcut durumun fotoğrafını olduğu gibi çekmek kendimizi avutmaktan başka bir işe yaramaz.
Yani ortaya koyacağı tezin matematiği kapitalizmin sömürü mekanizmalarını geçersiz kılmalıydı.
Öyle de oldu. Mazlumun hakkını verecek, zalimin haksız kazancının önünü kesecek, işsiz olana iş, aşı olmayana aş olacak, devletlerin borçlanmadan büyümesini sağlayacak, gelir dağılımındaki adaletsizlikleri sosyal devlet projeleriyle ortadan kaldıracak olan; İnsanlığın hasretle beklediği, özlediği bu yeni ekonomi sistemini ortaya koymak bir Türk oğluna Prof. Dr. Haydar Baş'a nasip olmuştur.
Prof. Dr. Haydar Baş, huzurun, esenliğin hakım olacağı, fakirliğin yerini zenginliğe bırakacağı yeni dünya düzenini, Milli Ekonomi Modeli teziyle ortaya koymuştur. Zor başarılmıştır, kolay olan bizi zengin yapacak teze, kendi geleceğimiz adına sahip çıkmaktır.
Özellikle para ve milli para tanımları Milli Ekonomi Modeli'nin açarı gibidir. Tezin para ve milli para tanımı doğru anlaşılıp uygulanması halinde işsizliğin, fakirliğin, gelir dağılımındaki adaletsizliğin ortadan kaldırılması, tarih yapılması Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle 24 saatlik bir meseledir.
Bu yüzden bütün dünya devletleri, Milli Ekonomi Modeli'nin getirdiği para tanımına muhtaçtır ve insanlık o paranın uygulanmasının hasretini çekmektedir.
Milli Ekonomi Modeli'nde para bir sömürü veya manipülasyon aracı değildir. MEM'de para; bazen emek ve üretimin karşılığı veya emeği ortaya çıkaracak tahrik unsuru olarak kaşımıza çıkar. Bazen de devletlerin senyoraj geliri olarak, potansiyel kaynaklarını açığa çıkaracak unsur olarak görürüz onu. Başka bir yerde karşımıza tüketimi en büyük kaynak yapacak unsur olarak da karşımıza çıkabilir.
Milli Ekonomi Modeli'ndeki para tanımı, bir devrin kapanmasına yeni bir dönemin, yeni bir çağın doğmasına vesile olmuştur.
Milli Ekonomi Modeli'nin merkezinde insan vardır. Devlet ve bütün ekonomik unsurlar o insana hizmet eder. Onun için bireyden, bireyin tüketim kabiliyetinden, bireyin ekonomik bağımsızlığından yola çıkarak, çevreye saygılı, tüketimi önceleyen bir sistemdir MEM.
Prof. Dr. Haydar Baş iktisat ilmine yeni bir felsefe, yeni bir bakış açısı getirmiştir. Bir başka ifadeyle iktisat ilmi Onunla ilk defa doğru olarak inşa edilmiştir.
Bu nedenle Prof. Dr. Haydar Baş'ın tezi olan MEM, 4 milyar insan tarafından kabul görmüş, devletlerin ekonomik bağımsızlıklarının yeniden kazanılmasının adresi olmuştur. Sömürüye, emperyalizme başkaldırmanın haklı kalesi olmuştur. İnsanların emekleri, gözyaşları, kanları, toprakları, zenginlikleri üzerinden imparatorluk kurmuş; zalim, acımasız, emperyalist güçlerin sonunu getirmiştir, getirmeye de devam edecektir.
Milli Ekonomi Modeli'nin paraya getirdiği tanımdan dolayı küresel güçler, kâğıttan imparatorluklarının kendi başlarına yıkılacağını ve altında kalacaklarını hissetmeye başladılar. Korku ve paniklemelerinde haksız da sayılmazlar. Haydar Baş rüzgarının önünü kesemiyorlar. Bir bakıyorsunuz Rusya'dan, Çin'den, Hindistan'dan, Brezilya'dan, G. Afrika'dan esiyor. Bir bakıyorsunuz AB devletlerinde yıldızı yükselen siyasi partilerle esiyor.
İnşaallah Prof. Dr. Haydar Baş'ın açtığı tam bağımsızlık bayrağına dünyanın verdiği desteği, biz de millet olarak veririz, hem kendimizi hem de geleceğimizi kurtarmış olur.
Düşünebiliyor musunuz; yaşadığımız yerkürede ekonomi deyince herkesin aklına ilk olarak faiz, döviz, borsa gelmekte ve yapılan olumlu, olumsuz ekonomik bütün eleştiriler bu üç enstrüman üzerinden yapılmaktadır.
Dünya iktisat tarihine eleştirel bir gözle bakarsanız, bu üç enstrümanın bugüne kadar dünyada çıkan krizlerin müsebbibi olduğunu görürsünüz. Kapitalizmin neden olduğu krizler, ne hikmetse her seferinde küresel güçlere fırsatlar sunmuştur. Beslendikleri enstrümanlar aynı faiz, döviz ve borsa.
Biri çıkıp kardeşim siz neden bahsediyorsunuz? En temel ihtiyaçlarımızı karşılayamıyoruz. Siz bize ihtiyaçlarımızdan fazla paramızın varlığından hareketle paramızı faizde, dövizde ve borsada değerlendirin diyorsunuz.
Dünya insanının dişinden, tırnağından artırdığı birikimini kapitalizmin faiz, döviz ve borsa üçgeninde, nasıl küresel güçlere transfer edildiğini, 250 yıldan bu tarafa seyretmekteyiz.
Maalesef dünyada uygulanan serbest piyasa ekonomileri, bırakın her bireye ekonomik bağımsızlık sağlamayı, insanlığı açlığa, sefalete, yoksulluğa, yolsuzluğa, hırsızlığa, kan ve gözyaşına mahkûm etmiştir.
Birinin ortaya çıkıp ekonomide oynanan bu tiyatroyu bozması gerekiyordu. Bu oyunu bozacak insanın, dünyayı sömüren küresel güçlere karşı tek başına mücadele edeceğinin ve seçtiği yolunun çok meşakkatli olduğunun bilincinde olmalıydı. Bundan da daha önemlisi bütün insanlığa iş ve aş olacak bir tezi inşa edebiliyor olmasıydı. Yoksa mevcut durumun fotoğrafını olduğu gibi çekmek kendimizi avutmaktan başka bir işe yaramaz.
Yani ortaya koyacağı tezin matematiği kapitalizmin sömürü mekanizmalarını geçersiz kılmalıydı.
Öyle de oldu. Mazlumun hakkını verecek, zalimin haksız kazancının önünü kesecek, işsiz olana iş, aşı olmayana aş olacak, devletlerin borçlanmadan büyümesini sağlayacak, gelir dağılımındaki adaletsizlikleri sosyal devlet projeleriyle ortadan kaldıracak olan; İnsanlığın hasretle beklediği, özlediği bu yeni ekonomi sistemini ortaya koymak bir Türk oğluna Prof. Dr. Haydar Baş'a nasip olmuştur.
Prof. Dr. Haydar Baş, huzurun, esenliğin hakım olacağı, fakirliğin yerini zenginliğe bırakacağı yeni dünya düzenini, Milli Ekonomi Modeli teziyle ortaya koymuştur. Zor başarılmıştır, kolay olan bizi zengin yapacak teze, kendi geleceğimiz adına sahip çıkmaktır.
Özellikle para ve milli para tanımları Milli Ekonomi Modeli'nin açarı gibidir. Tezin para ve milli para tanımı doğru anlaşılıp uygulanması halinde işsizliğin, fakirliğin, gelir dağılımındaki adaletsizliğin ortadan kaldırılması, tarih yapılması Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle 24 saatlik bir meseledir.
Bu yüzden bütün dünya devletleri, Milli Ekonomi Modeli'nin getirdiği para tanımına muhtaçtır ve insanlık o paranın uygulanmasının hasretini çekmektedir.
Milli Ekonomi Modeli'nde para bir sömürü veya manipülasyon aracı değildir. MEM'de para; bazen emek ve üretimin karşılığı veya emeği ortaya çıkaracak tahrik unsuru olarak kaşımıza çıkar. Bazen de devletlerin senyoraj geliri olarak, potansiyel kaynaklarını açığa çıkaracak unsur olarak görürüz onu. Başka bir yerde karşımıza tüketimi en büyük kaynak yapacak unsur olarak da karşımıza çıkabilir.
Milli Ekonomi Modeli'ndeki para tanımı, bir devrin kapanmasına yeni bir dönemin, yeni bir çağın doğmasına vesile olmuştur.
Milli Ekonomi Modeli'nin merkezinde insan vardır. Devlet ve bütün ekonomik unsurlar o insana hizmet eder. Onun için bireyden, bireyin tüketim kabiliyetinden, bireyin ekonomik bağımsızlığından yola çıkarak, çevreye saygılı, tüketimi önceleyen bir sistemdir MEM.
Prof. Dr. Haydar Baş iktisat ilmine yeni bir felsefe, yeni bir bakış açısı getirmiştir. Bir başka ifadeyle iktisat ilmi Onunla ilk defa doğru olarak inşa edilmiştir.
Bu nedenle Prof. Dr. Haydar Baş'ın tezi olan MEM, 4 milyar insan tarafından kabul görmüş, devletlerin ekonomik bağımsızlıklarının yeniden kazanılmasının adresi olmuştur. Sömürüye, emperyalizme başkaldırmanın haklı kalesi olmuştur. İnsanların emekleri, gözyaşları, kanları, toprakları, zenginlikleri üzerinden imparatorluk kurmuş; zalim, acımasız, emperyalist güçlerin sonunu getirmiştir, getirmeye de devam edecektir.
Milli Ekonomi Modeli'nin paraya getirdiği tanımdan dolayı küresel güçler, kâğıttan imparatorluklarının kendi başlarına yıkılacağını ve altında kalacaklarını hissetmeye başladılar. Korku ve paniklemelerinde haksız da sayılmazlar. Haydar Baş rüzgarının önünü kesemiyorlar. Bir bakıyorsunuz Rusya'dan, Çin'den, Hindistan'dan, Brezilya'dan, G. Afrika'dan esiyor. Bir bakıyorsunuz AB devletlerinde yıldızı yükselen siyasi partilerle esiyor.
İnşaallah Prof. Dr. Haydar Baş'ın açtığı tam bağımsızlık bayrağına dünyanın verdiği desteği, biz de millet olarak veririz, hem kendimizi hem de geleceğimizi kurtarmış olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Harun Kayacı / diğer yazıları
- Siz siz olun, asla ölümü unutmayın / 29.04.2025
- Magazin siyasetinden kurtulmak / 26.03.2025
- Çözümün adresi, Türkiye’nin B planı / 25.03.2025
- Türkiye’yi böldürmeyeceğiz, oyuna da gelmeyeceğiz / 17.03.2025
- 27 Şubat 2013 / 02.03.2025
- Bizim durumumuz Fransa’ya benzemez / 21.02.2025
- Sizler hangi kitabın Müslümanısınız / 20.02.2025
- İktidarın muhalefete ihtiyacı var / 24.01.2025
- Aydınlığa nasıl çıkacağız? / 23.01.2025
- Bir kongreden fazlası / 19.01.2025
- Magazin siyasetinden kurtulmak / 26.03.2025
- Çözümün adresi, Türkiye’nin B planı / 25.03.2025
- Türkiye’yi böldürmeyeceğiz, oyuna da gelmeyeceğiz / 17.03.2025
- 27 Şubat 2013 / 02.03.2025
- Bizim durumumuz Fransa’ya benzemez / 21.02.2025
- Sizler hangi kitabın Müslümanısınız / 20.02.2025
- İktidarın muhalefete ihtiyacı var / 24.01.2025
- Aydınlığa nasıl çıkacağız? / 23.01.2025
- Bir kongreden fazlası / 19.01.2025