"Para herşeydir" diyenlerin çoğunlukta olduğu bir dünyada, "Para nedir?" diye sormanın zorluğunu biliyoruz. Ama yine de soruyoruz: "Para nedir?" Paranın bugünkü kullanımına bakarak cevap vermeye kalkarsak, mutlaka yanılırız. Çünkü günümüzde para, paralıktan çıkarılmış, bir sömürü aracı haline getirilmiştir. Aslında para bir sömürü aracı değil, bir değişim aracıdır. Ekonomideki asli görevi de budur. Prof. Dr. Haydar Baş bu gerçeği şöyle ifade eder: "Para bir tahrik unsurudur. Hakikatte mal değildir. Ekonominin kendisi değildir. Mermiyi patlatan kapsül gibidir."
Paranın değeri ancak para ile satın alınabilecek malların miktarı ile ölçülebilir. Bu miktar da her zaman aynı kalmıyor. Bütün fiyat hareketlerinden etkileniyor. Onun için paranın değerini kesin olarak ölçmek mümkün olamıyor. Başka bir deyişle paranın değeri özünden bağımsızdır, kabul edilebilirliğe ve güvene dayanmaktadır. Yani paranın değeri izafidir. Bu gerçek, altın ve gümüşün para olarak kullanıldığı dönemlerde de geçerli idi. Gerçi altın ve gümüşün diğer madenlerden üstün tarafı vardır. Mesela uzun zaman saklanabilirler, paslanmazlar, görünüşleri güzeldir. Fakat değişim aracı olmadıktan sonra, onlar da insanoğlunun hiçbir zaruri ihtiyacını karşılamazlar. İmam-ı Gazali, İbn Haldun, Şeyh Sadi... gibi İslam alimleri de bu görüştedir. Şeyh Sadi bu konuda şöyle der: "Para harcamak içindir, saklamak içinse ha altın sakladın, ha taş, hepsi bir olur."
Aslında mal değişimine yarayan herşey para olarak görülebilir. Bu şey isterse çakıl taşı olsun. Paranın yalnız değişim aracı olduğunu, altın dahi olsa insanların en zarurî ihtiyacını karşılamadığını anlatan bir masal vardır. Bu masal Yunan mitolojisinde geçer. Masal şöyle: "Olimpos Dağı'ndaki tanrılardan biri sevdiği birine dua etmiş. Demiş ki: "Her tuttuğun altın olsun! Ondan sonra adamcağızın her tuttuğu altın olmuş. Yiyecek olarak eline ne almışsa altın olmuş ve zavallı yiyicek bir şey bulamayarak açlıktan ölmüş." Demek ki, insanların ihtiyaçlarını karşılama bakımından bir parça ekmek, bir ton altından daha faydalıdır.
Bütün bunları şunun için anlatıyoruz. Günümüz ekonomisinde para mal gibi alınıp satılıyor. Ekonomide asıl olan mal, ikinci plana itilmiş onun yerini mala bağlı olması gereken para almıştır. Proudhem bu durumu şöyle izah ediyor; "Nasıl ki parasız değişim köleliği gerektirmişse, bu son çağda ekonomik düzenlerde görülen parasal düzenin bozukluğu da köleliği tekrar ortaya çıkarmıştır." Paranın asli görevinin dışında kullanılması birçok bilim adamını düşündürmektedir. Kimisine göre dünyadaki para sistemi ve dolayısyla bu para sistemine bağlı olarak oluşan ekonomik düzen yıkılma aşamasına gelmiştir. Bunlardan biri de Alvin Toffler'dir. O şöyle diyor: "Artık dünya para sistemi çılgınlığın eşiğindedir. Bugün dünya para sisteminin ucu, ardından bir felaket bırakarak çökme ihtimaline dek varmıştır. Para sistemimiz çökebilir ve bazılarının uyardığı gibi para, bütün değerini yitirebilir." Para sisteminin çöküşünü hazırlayan, dünyanın en büyük kalpazanı ABD'dir.
Üretimin alabildiğine artmasına rağmen fakirliğin ortadan kaldırılamamasının, hiçbir ülkenin ekonomik sorunlarını çözememesinin temel sebebi, ekonominin işleyişinde paranın yanlış kullanılmasıdır. Prof. Dr. Haydar Baş'ın deyimiyle "Para bankalarda ve sermaye piyasasında stok ediliyor. Piyasanın kanı mesabesinde olan para, piyasadan çekilince talep azalıyor, talep azalınca üretim duruyor, ekonomi kısır bir döngüye sokuluyor. Paradan para kazanma öncelikli iş oluyor." Millî ekonomi modelinde diğerlerinden ayıran en önemli farklılık işte burada. Yani paranın ekonomideki yeri doğru tayin ve tanzim ediliyor.
Bu farklılık, ekonomik düzenleri baştan aşağı değiştiren bir farklılıktır. Daha doğrusu, paranın aslî görevine döndürülmesi, bütün sömürü çarklarının kırılması, parçalanması demektir. Bunu yapmak çok mu zordur? Hayır, bunu için 'millî bir duruş' yeterlidir.
Paranın değeri ancak para ile satın alınabilecek malların miktarı ile ölçülebilir. Bu miktar da her zaman aynı kalmıyor. Bütün fiyat hareketlerinden etkileniyor. Onun için paranın değerini kesin olarak ölçmek mümkün olamıyor. Başka bir deyişle paranın değeri özünden bağımsızdır, kabul edilebilirliğe ve güvene dayanmaktadır. Yani paranın değeri izafidir. Bu gerçek, altın ve gümüşün para olarak kullanıldığı dönemlerde de geçerli idi. Gerçi altın ve gümüşün diğer madenlerden üstün tarafı vardır. Mesela uzun zaman saklanabilirler, paslanmazlar, görünüşleri güzeldir. Fakat değişim aracı olmadıktan sonra, onlar da insanoğlunun hiçbir zaruri ihtiyacını karşılamazlar. İmam-ı Gazali, İbn Haldun, Şeyh Sadi... gibi İslam alimleri de bu görüştedir. Şeyh Sadi bu konuda şöyle der: "Para harcamak içindir, saklamak içinse ha altın sakladın, ha taş, hepsi bir olur."
Aslında mal değişimine yarayan herşey para olarak görülebilir. Bu şey isterse çakıl taşı olsun. Paranın yalnız değişim aracı olduğunu, altın dahi olsa insanların en zarurî ihtiyacını karşılamadığını anlatan bir masal vardır. Bu masal Yunan mitolojisinde geçer. Masal şöyle: "Olimpos Dağı'ndaki tanrılardan biri sevdiği birine dua etmiş. Demiş ki: "Her tuttuğun altın olsun! Ondan sonra adamcağızın her tuttuğu altın olmuş. Yiyecek olarak eline ne almışsa altın olmuş ve zavallı yiyicek bir şey bulamayarak açlıktan ölmüş." Demek ki, insanların ihtiyaçlarını karşılama bakımından bir parça ekmek, bir ton altından daha faydalıdır.
Bütün bunları şunun için anlatıyoruz. Günümüz ekonomisinde para mal gibi alınıp satılıyor. Ekonomide asıl olan mal, ikinci plana itilmiş onun yerini mala bağlı olması gereken para almıştır. Proudhem bu durumu şöyle izah ediyor; "Nasıl ki parasız değişim köleliği gerektirmişse, bu son çağda ekonomik düzenlerde görülen parasal düzenin bozukluğu da köleliği tekrar ortaya çıkarmıştır." Paranın asli görevinin dışında kullanılması birçok bilim adamını düşündürmektedir. Kimisine göre dünyadaki para sistemi ve dolayısyla bu para sistemine bağlı olarak oluşan ekonomik düzen yıkılma aşamasına gelmiştir. Bunlardan biri de Alvin Toffler'dir. O şöyle diyor: "Artık dünya para sistemi çılgınlığın eşiğindedir. Bugün dünya para sisteminin ucu, ardından bir felaket bırakarak çökme ihtimaline dek varmıştır. Para sistemimiz çökebilir ve bazılarının uyardığı gibi para, bütün değerini yitirebilir." Para sisteminin çöküşünü hazırlayan, dünyanın en büyük kalpazanı ABD'dir.
Üretimin alabildiğine artmasına rağmen fakirliğin ortadan kaldırılamamasının, hiçbir ülkenin ekonomik sorunlarını çözememesinin temel sebebi, ekonominin işleyişinde paranın yanlış kullanılmasıdır. Prof. Dr. Haydar Baş'ın deyimiyle "Para bankalarda ve sermaye piyasasında stok ediliyor. Piyasanın kanı mesabesinde olan para, piyasadan çekilince talep azalıyor, talep azalınca üretim duruyor, ekonomi kısır bir döngüye sokuluyor. Paradan para kazanma öncelikli iş oluyor." Millî ekonomi modelinde diğerlerinden ayıran en önemli farklılık işte burada. Yani paranın ekonomideki yeri doğru tayin ve tanzim ediliyor.
Bu farklılık, ekonomik düzenleri baştan aşağı değiştiren bir farklılıktır. Daha doğrusu, paranın aslî görevine döndürülmesi, bütün sömürü çarklarının kırılması, parçalanması demektir. Bunu yapmak çok mu zordur? Hayır, bunu için 'millî bir duruş' yeterlidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018