Bu topraklarda petrol var (mı?)-3Yılda 30 milyon tona yakın petrol tüketen Türkiye'nin kendi topraklarından çıkardığı petrol miktarı yıllık 2.5 milyon ton civarında. Petrol tüketimi hızla artan Türkiye'nin yabancı petrol şirketlerine bağımlılığı giderek artıyor. Özellikle kış ortasında Ukrayna ile Rusya arasındaki gaz kriziyle de açığa çıkan Türkiye'nin enerji kıtlığı, bugün yer altı kaynaklarımızı ortaya çıkarmanın gerekliliğini bir kez daha ortaya koyuyor. Atatürk döneminde yer altı kaynaklarıyla ilgili ciddi çalışmalar yapılmasına karşın, sonraki hükümetler döneminde Türkiye'nin bu zenginlikleri birileri tarafından örtüldü. Türkiye'nin öncelikli enerji tüketiminde yüzde 43'lük payla ilk sırayı alan petrol, dünya enerji ihtiyacının karşılanmasında da yüzde 37 gibi önemli bir paya sahip bulunuyor.Enerji tüketiminde petrole bağımlı olan Türkiye, petrol ihtiyacının sadece yüzde 8.7'sini yerli üretimle karşılayabiliyor. Petrol ve doğalgazda dışa bağımlılığı her geçen gün artan Türkiye'de yerli maden yataklarını harekete geçirip, kendine yeten bir ülke haline gelmesini temin edecek yasal düzenlemelerin ısrarla yapılmaması düşündürücü. Atatürk döneminde ülke gelirleri içinde maden ve maden ürünlerinin payı yüzde 44 iken, 2000'lerin Türkiye'sinde bu oran yüzde 1'lere kadar düştü. Ve Uzmanların öngörülerine göre bu şekilde devam ederse, 2020 yılında Türkiye enerji alanında yüzde 100 dışa bağımlı hale gelecek. Çünkü şu anda çıkarılmakta olan mevcut rezervler 15 yıl içinde tükeniyor.Peki Türkiye, sahip olduğu petrolü neden çıkaramıyor?Bu petrolü çıkarmamızı engelleyen hususlar nelerdir?Bu sorulara verilecek cevaplar, aslında sorunun çözüm yolunu da ortaya koyar nitelikte.Türkiye'nin yeni petrol sahalarını çıkaramamasındaki en büyük sebep, yarım asırı aşkın bir süredir kullandığımız Petrol Yasası. 1954 yılında Yahudi asıllı Amerikalı Max Ball'ın hazırladığı "Petrol Kanunu"nu yarım asırdır kullanmak zorunda bırakılan Türkiye'nin eli kolu bağlandı. Çünkü bu kanunla Türkiye'nin kuzey doğusunda petrol aramak resmen yasaklanırken, her şirkete yılda sadece 10 kuyu açma hakkı tanınıyor. Oysa ABD'de yılda 10 binlerce kuyu açılabiliyor. (Romanya'da bile yılda açılan kuyu sayısı binlerle ifade ediliyor) Türkiye'nin 1954'ten bu yana açtığı kuyu sayısı da doğal olarak sadece 3121'le sınırlı kalıyor. Bu yönüyle bu kanuna, "Petrol Aramama Kanunu" diyenler çoğunlukta. Şu anda İran'ın petrol danışmanlığını yapan Prof. Dr. Ahmet Ercan bu konuda özet ve gayet vurucu bir cümle sarfediyor: Türkiye petrolü aramıyor, arar gibi yapıyor." Evet, Türkiye'nin bugünkü durumunu özetleyen en güzel ifade bu olmalı. Aynı şekilde Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ender Okandan'ın verdiği şu bilgi oldukça mühim: "Türkiye'de 57 yıllık bir süreyi kapsayan petrol aramacılığında açılabilen kuyu sayısı çok azdır. Bugün Türkiye'nin petrol bulunabilecek sahalarının ancak yüzde 20'si aranmıştır."Türkiye'de petrol potansiyeli bulunan sahaların ancak ve ancak beşte birinin arandığı acı bir durum sözkonusu. İşin temelinde yatan sıkıntı petrol kanunumuzu Yahudi asıllı bir Amerikalının hazırlamış olması. Bu konuda araştırmacı Halil Nebiler şöyle diyor: "Türkiye'nin Petrol Kanunu'nu Amerikalı bir senatör hazırladı. Bizim uygulayacağımız kanunu Amerikalı birisi hazırlıyorsa bu kanunun ne hükmü var?" (Hakan Yılmaz Çebi, 21. Yüzyıl Savaşları ve Hedefteki Türkiye, s. 108)Türkiye'nin 1954 yılından bu yana kullandığı Petrol Kanunu'nun Max Ball tarafından bize dikte ettirildiği yıl olan 1954, ABD ve İngiltere'nin "petrolün millileştirilmesi" acı deneyimlerini yaşadığı yıllar.Özellikle İran'da işbaşına gelen Musaddık, 15 Mart 1951 yılında İran petrollerini millileştirme kararı alarak, ABD ve İngiltere'ye büyük bir darbe indirmişti. Fakat bu icraatının faturasını ağustos 1953'te yapılan ABD İngiliz darbesiyle koltuğundan edilerek ödemişti.Ve aynı yıllarda Türkiye'de, Petrolün aranmaması ve Türk milletinin hizmetine sunulmamasını garanti altına alan petrol yasası çıkarıldı.Aslında bu endişeler 70'li yıllarda açık bir şekilde ifade ediliyordu. Mevcut Petrol Kanunu'nun elimizi kolumuzu bağladığının farkında olan dönemin enerji Bakanı Serbülent Bingöl, bu kanun üzerinde bazı tadilatlar yapma girişiminde bulunmuştur. Ancak çabaları, uluslar arası baskılar nedeniyle pek sonuç vermemiştir. ABD'li petrol şirketlerini Türkiye'de petrol aramaya davet eden Serbülent Bingöl'ün, burada aldığı cevap gerçekten çok manidar: "Evet, sizde 5000 metre ve altında zengin petrol yatakları var. Fakat size güvenmiyoruz. Ya İran, Irak örneğinde olduğu gibi petrolü devletleştirirseniz!"(devam edecek)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012














































































