Prof. Dr. Haydar Baş zoru başardı

Tarih sahnesine baktığımızda bütün insanlığın yararına önemli bir çığır açmanın herkesin harcı olmadığını görürüz. Özellikle de insanlığın yalana teslim olduğu dönemlerde bir kişinin teamüllerin dışında ayağa kalkarak, adeta akıntının tersine doğru yürüyerek tek başına doğruyu, olması gerekeni haykırması tarihte çok ender rastlanan bir olaydır.Karanlığa ışık tutan insanlar önceleri yalnızdırlar, kendi imkanları ve gayretleri ile adım atmaya çalışırlar, farklı şeyler söylediklerinden dolayı, mevcut ortama, daha doğrusu yanlışa ram olmuş insanlar, o ışığı fark edemezler. Ancak o ortamın yanlışlığını fark eden, çıkış yolu arayan duyarlı insanlar müstesna.Yakup Kadri Karaosmanoğlu, bir gün Atatürk'e kendini en yalnız ve çaresiz hissettiği dönemi sormuş. Büyük lider, en zor dönem olarak, işgal altındaki İstanbul'da kapı kapı dolaşarak insanları milli mücadeleye ikna etmeye çalıştığı günleri anlatmış. İşgal İstanbul'unda esaretten kurtulmak için başkaldırmaya niyetli o kadar az kişi vardır ki... Nitekim işgal sırasında halkın tek yaptığı da "fırınlara koşmak" olmuştur.Esasen Atatürk, milli mücadeleyi inanmakla, adres olarak Türk milletini seçmekle, kapı kapı dolaşmakla yalnız da olsa zoru başarmış ve milletimizi esaret zincirlerinden kurtaracak yapılanma bu mücadelenin arkasından gelmiştir.Zor olan doğruyu görmek, çözümü fark etmek, yanlışı tespit edebilmek, doğru adımı atabilmek ve en önde kapı kapı dolaşarak inandığını birilerine aktarabilmektir. Ondan sonrası kolaydır. Aklı selim olanlar yavaş yavaş bu doğrunun etrafında kenetleşmeye başlar, doğru bir çığ gibi büyür ve olaylar kendiliğinden gelişerek neticede başarıya ulaşılır.Günümüzün dünyasında da, bütün insanlığın yanlışı kabullendiği ve onun dışında farklı bir şey düşünemediği bir dönemde, ezber bozarak yepyeni bir ekonomik model ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş da Nobel ödülüne aday gösterilen Milli Ekonomi Modeli'yle zoru başarmıştır. Özellikle Kapitalist anlayışın uygulayıcısı ve uygulatıcısı konumunda olan IMF, AB ve ABD'nin her türlü baskısıyla egemenliğini devretme noktasına gelen ülkemizde böyle bir modelin ortaya çıkması gerçekten de akıl ve mantıkla izah edilmesi mümkün değildir.Gerek İstanbul'da, gerekse Bakü'de yapılan kongrelerde tebliğ sunan, Sayın Baş'a ve modeline hayranlıklarını ifade eden bilim adamlarının ifadesiyle Prof. Dr. Haydar Baş büyük bir dahidir, asırlardır insanlığın içinde bulunduğu yanlışları ortadan kaldırmaktadır. Zaten bu sebeple oy birliğiyle Nobel'e aday göstermişlerdir.Başlangıçta Sayın Baş da projelerini açıkladığında anlaşılmakta zorluk çekti. Bakın bu durumu kendisi nasıl ifade ediyor: "Bir yerde bana dediler ki; 'Hocam biz sizden bir bardak su istedik siz ise bize okyanusu getiriyorsunuz. Buna nasıl inanacağız?' İşte ben o zaman söylediklerimin kitabını yazdım. Ve bunu dünyanın önde gelen ekonomistleri İstanbul'umuzda ve Bakü'de dünyaya açıkladılar. Deyim yerinde ise dünya bizim elimizi öptü. Şimdi sıra milletimin elini öptürmekte."Türkiye'deki basın ve medya çok basit olayları bile abartarak saatlerce vermelerine rağmen Sayın Baş'ın bu başarısını bir satır bile vermediler, adeta kör ve sağırları oynadılar.Sayın Baş, bu gerçeği de şöyle ifade ediyor:"Bunlardan haberiniz yok, olamaz ki, çünkü ulusal basın bizi göstermiyor. Sizler ile bizim aramıza duvar ördüler. Haydar Hoca tanınmasın, BTP bilinmesin diye çaba harcıyorlar. Bu basın kör-sağır ve dilsiz. Şimdi bu duvarı siz yıkacaksınız. Buna var mısınız".Bunun üzerine Sayın Baş, ülke ülke, il il, köy, köy, mahalle mahalle dolaşıyor gördüğü gerçekleri, dünyaca ünlü çözüm projelerini anlatmaya, aktarmaya çalışıyor.Evet, Sayın Baş'ın ve kadrosunun bu yaptığı zorun başarılmasıdır.Geriye, kolay olan, bu gerçeklerin, devlet millet, asker sivil el ele vererek, tek bilek tek yürek olarak uygulanması, hayata geçirilmesi kalmıştır.Millet olarak nasıl Atatürk'ümüzü yalnız bırakmayıp gerekeni yaptıysak, bugün kendini ülkesine ve milletine adamış olan Sayın Baş'a da aynı desteği vermeliyiz.