(dünden devam…)
Hz. ZEYNEB'İN (S.A) ŞAM'DA YEZİD'İN SARAYINDA YAPTIĞI KONUŞMA :
Yezid sarayında görülmemiş bir kalabalık topladı ve büyük bir toplantı yaptı. Ülkenin en önemli ve nüfuzlu kişilerini topladı.
Esirler bağlı bir şekilde getirildi. Sonra İmam Hüseyin'in başı Yezid'in önüne getirildi.
Hz. Zeyneb kardeşinin başını görünce iki eliyle yakasını parçalayıp kalpleri yaralayan hazin bir sesle şöyle ağladı:
"Ey Hüseyin! Ey Resulullah'ın sevgilisi! Ey Mekke ve Mina'nın oğlu! Ey tüm dünya kadınlarının hanımefendisi Fatıma Zehra'nın oğlu! Ey Mustafa'nın kızının oğlu!"
Mecliste olanların hepsi ağladı. Yezid ise sustu.
Sonrasında Yezid, bambu ağacının getirilmesini emretti ve İmam Hüseyin'in (a.s) mübarek dudak ve dişlerine onunla vurdu. Ebu Burze Eslemi (Resulullah'ın (s.a.a) sahabelerindendir) Yezid'e hitaben şöyle dedi: Ey Yezid! Elindeki çubukla Fatıma'nın (s.a) oğlu Hüseyin'in (a.s) dişlerine mi vuruyorsun?! Ben kendi gözlerimle Resulullah'ın (s.a.a) Hüseyin (a.s) ve kardeşi Hasan'ın (a.s) ağız ve dişlerinden öptüğünü ve şöyle dediğini gördüm: "Siz ikiniz cennet gençlerinin efendisisiniz. Allah sizi öldürenleri öldürsün ve onları rahmetinden uzak etsin. Onlar için cehennemi hazırlasın ve orası ne kötü bir yerdir."
Yezid öfkelendi ve onun meclisinden dışarı atılmasını emretti. Daha sonra şu beyitleri okudu :
"Bedir'de öldürülen büyüklerim olsalardı da,
Hazrecin kılıçlarımızla nasıl inlediğini görselerdi.
Görselerdi de bunun sevinciyle çığlık atarak
"Ey Yezid, ellerin dert görmesin!" deselerdi.
Haşimoğulları'nın büyüklerini öldürerek
Bedir'in karşılığını aldık ödeştik
Haşimoğulları mülk ile oynadılar
Ne bir haber ne de bir vahiy gelmiştir..."
Şeyh et-Tabersî, Haşimoğullarından olan Şeyh Saduk'tan ve diğerlerinden şöyle rivayet eder:
Bunun üzerine Ali'nin kızı Zeynep ayağa kalktı ve Allah'a hamd sena ve Resulü'ne salat u selamdan sonra şu ayeti okudu:
"Sonra kötülük yapanların uğradıkları son, Allah'ın ayetlerini yalanlamaları ve alay konusu edinmeleri dolayısıyla çok kötü oldu." (Rûm, 10)
Sonra şöyle devam etti:
"Ey Yezid! Esir olarak şehir şehir dolaştırmakla bu geniş yeryüzünü ve bu fezayı bize dar ettiğini, bizi Allah katında hor ve zelil, kendini de yücelttiğini ve bu olayların da senin yüce makamından olduğunu mu sanırsın ki böyle övünüp seviniyorsun?
Dünyayı abat ettiğin, şenlendirdiğin için çok mu mutlusun? Her şeyin istediğin gibi gerçekleşmesine ve saltanatı ele geçirmene çok mu seviniyorsun?
Yavaş ol, yavaş ol! Allah'ın "O küfre sapanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi, sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar; biz onlara, ancak günahları daha da artsın diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılayıcı bir azap vardır" (Al-i İmran, 178) buyurduğunu unuttun mu yoksa?
Ey (Mekke fethi sonrasında Peygamber (s.a.a) tarafından) azat edilenlerin oğlu, kendi kadın ve cariyelerini örtüp Resulullah'ın (s.a.a) kızlarını açık yüzlerle ve örtüsüz bir hâlde düşmanlarının yanında şehir şehir dolaştırman ve her konakta oranın sakinlerine teşhir etmen, yabancıya ve aşinaya bu himayesiz esirleri göstermen insaf ve adalet midir? Soylu ve necip insanların ciğerini ağzına alıp emen, sonra da dışarı atan ve şehitlerin kanıyla beslenen (Hz. Hamza'nın ciğerini çiğneyen Yezid'in büyük annesi Hind'e işaret etmekte) birinden nasıl merhamet beklenebilir?
Her zaman itiraz, husumet ve kinle bize bakan biri, elinden gelen her türlü kötülüğü neden yapmasın? Şimdi de bu yaptığıyla sanki günah işlememiş gibi, sarhoş ve mağrur bir hâlde, cennet gençlerinin efendisi Eba Abdullah'ın (Hz. Hüseyin'in) (a.s) dişlerine çubukla vuruyor ve pervasızca "Bedir Savaşı'nda ölen büyüklerim, keşke burada olsalardı da bu durumu görerek çığlıklar atıp 'ellerin dert görmesin ey Yezid' deselerdi" diyorsun.
Evet, niye söylemeyesin ve niye bu şiiri okumayasın ki? Sen ellerini Muhammed (s.a.a) evlatlarının kanına buladın ve yeryüzünün yıldızları olan Abdulmuttalip oğullarını katlettin. Fakat sen bununla kendi ölüm ve bedbahtlığına zemin hazırladın. Şimdi de duyuyorlarmış gibi kendi kavminin büyüklerine sesleniyorsun. Ne var ki çok geçmeden sen de onlara katılacak ve "Keşke ellerim kırılsaydı ve dilim lal olsaydı da bunları söylemeseydim" diyeceksin.
Ey güçlü Allah'ım! Bize zulmedenlerden intikamımızı ve hakkımızı al ve gazabının ateşinde onları yak! (devam edecek).
Gülsüm Kavak / diğer yazıları
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -2- / 29.08.2021
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -1- / 28.08.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-IV / 23.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-III / 22.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-II / 19.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-I / 18.02.2021
- Sevgi ispat ister / 12.10.2020
- Muharrem ayı ve oruç / 23.08.2020
- Prof. Dr. Haydar Baş ve ulusal egemenlik / 25.04.2020
- O, herkesten farklıydı / 23.04.2020
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -1- / 28.08.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-IV / 23.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-III / 22.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-II / 19.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-I / 18.02.2021
- Sevgi ispat ister / 12.10.2020
- Muharrem ayı ve oruç / 23.08.2020
- Prof. Dr. Haydar Baş ve ulusal egemenlik / 25.04.2020
- O, herkesten farklıydı / 23.04.2020