Eskiden bakır vardı. Bakırları kalay yapmadan, önce nışadırla kapların kirleri güzelce çıkartılırdı. Nışadırı vurmadan bakıra kalay atılmazdı. Çünkü nışadır, ne kadar pas, kir varsa, bunu temizler. Ardından ona iyi bir kalay atılır. Bir de bakarsınız ki yaldız gibi parlamış.
O çileler, o meşakkatler, kalaycının bakıra nışadır atmasına benzer. Sendeki kirleri döküyor. Ubudiyetle tertemiz oluyorsun. Bunu yapamadın, hep kirlendin, yine de ümidini kesmeyeceksin. O Rahman ve Rahim'dir. Af sahibidir. "Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter." (Tahrim, 66/8)Kulun, o kapıda ısrar etmesi lazım. Hatalarından dönmesi lazım. Ne zaman? Şu anda. Hemen. "Biz hocanın sözlerini okuduk, hatalarımızdan döneceğiz" diyecekler. Bize de dua edecekler. O zaman ne olur? Onlar da kazanacak, biz de kazanacağız.Nefsin aslı ve özü benliktir. "Benlik" dediğimiz şeydir. Nefse ruh da diyebiliriz. Esasen Kur'an-ı Kerim'de, "nefis" diye beyan edilen şeyle, "ruh" diye beyan edilen şeyle aynı şeydir. Ancak tasavvuf müntesipleri ruh ve nefis kelimeleri üzerinde iki mana ile birlikte aynı şeyi izah etmeye çalıştılar. Nefsi, "Ruh-i hayvan"; Ruhu da, "Ruh-i sultan" ismiyle zikrederek biraz daha bizim anlayacağımız dile tercüme ettiler.İşin merkezi de ruhtur. Yani ifadeye, şu anda anlatmaya çalıştığımız husus da ruh cevheridir. Hz. Adem'in yaratılışından bahisle Rabb'ımız, "Ona kendi ruhumdan üflediğim zaman" (Hicr; 15/29-Sâd; 38/72) buyuruyor. Bu ayet-i kerimede görülüyor ki, insandaki ruh dediğimiz cevher, nefha-i ilahidir. Yani insandaki benlik gelişigüzel bir benlik değildir. Hasletlerini Cenab-ı Hakk'tan alan, Allah'a ait olan bir benliktir. Bunu siz isteseniz de yok edemezsiniz. O, Allah'tan gelmiştir. İnsanın bu tarafı, bu cevheri önünde, yine insana mani olan hâller var. "Ruh-i hayvan" dedik ya; bir taraf insanı Allah'a yüceltirken, diğer taraf da beşeriyete, hayvaniyete doğru iter. Bunda da çeşitli nükteler, hikmetler var.
O çileler, o meşakkatler, kalaycının bakıra nışadır atmasına benzer. Sendeki kirleri döküyor. Ubudiyetle tertemiz oluyorsun. Bunu yapamadın, hep kirlendin, yine de ümidini kesmeyeceksin. O Rahman ve Rahim'dir. Af sahibidir. "Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter." (Tahrim, 66/8)Kulun, o kapıda ısrar etmesi lazım. Hatalarından dönmesi lazım. Ne zaman? Şu anda. Hemen. "Biz hocanın sözlerini okuduk, hatalarımızdan döneceğiz" diyecekler. Bize de dua edecekler. O zaman ne olur? Onlar da kazanacak, biz de kazanacağız.Nefsin aslı ve özü benliktir. "Benlik" dediğimiz şeydir. Nefse ruh da diyebiliriz. Esasen Kur'an-ı Kerim'de, "nefis" diye beyan edilen şeyle, "ruh" diye beyan edilen şeyle aynı şeydir. Ancak tasavvuf müntesipleri ruh ve nefis kelimeleri üzerinde iki mana ile birlikte aynı şeyi izah etmeye çalıştılar. Nefsi, "Ruh-i hayvan"; Ruhu da, "Ruh-i sultan" ismiyle zikrederek biraz daha bizim anlayacağımız dile tercüme ettiler.İşin merkezi de ruhtur. Yani ifadeye, şu anda anlatmaya çalıştığımız husus da ruh cevheridir. Hz. Adem'in yaratılışından bahisle Rabb'ımız, "Ona kendi ruhumdan üflediğim zaman" (Hicr; 15/29-Sâd; 38/72) buyuruyor. Bu ayet-i kerimede görülüyor ki, insandaki ruh dediğimiz cevher, nefha-i ilahidir. Yani insandaki benlik gelişigüzel bir benlik değildir. Hasletlerini Cenab-ı Hakk'tan alan, Allah'a ait olan bir benliktir. Bunu siz isteseniz de yok edemezsiniz. O, Allah'tan gelmiştir. İnsanın bu tarafı, bu cevheri önünde, yine insana mani olan hâller var. "Ruh-i hayvan" dedik ya; bir taraf insanı Allah'a yüceltirken, diğer taraf da beşeriyete, hayvaniyete doğru iter. Bunda da çeşitli nükteler, hikmetler var.