Yılda bir kere de olsa, bugün "esaslı" bir spor -futbol- yazısı yazmam gerekiyor. Çünkü bugün, futbol açısından oldukça anlamlı ve önemli bir gün. 2005-2006 futbol sezonunu Galatasaray şampiyon olarak tamamladı. Sezon boyunca Galatasaray'ın İstanbul'daki tüm maçlarına gittim, Anadolu'daki maçlarını ise televizyondan seyrettim. Yani Galatasaray'ı bu sezon oldukça dikkatli takip etmeye çalıştım. Bu bakımdan şampiyonluğu bileklerinin hakkıyla alan "Aslan yürekli" futbolcuların heyecanını, sevincini, hüznünü ve gerilimini birlikte yaşadım diyebilirim. Tüm sporseverlerin, spor adamlarının ve futbolcuların 2005- 2006 sezonu için ortak kanaatlerini şu cümleyle özetleyebiliriz: "Türkiye futbol tarihinde böyle heyecanlı, kıyasıya mücadele içinde geçen ve nefeslerin son maçların son saniyesine kadar tutulduğu bir lig olmamıştı!"Evet, bu sezon şampiyon takım, UEFA kupasına katılacak ikinci takım ve küme düşecek üçüncü takım Pazar günü saat 19.00'da başlayan maçların bitiş düdüğüyle birlikte netleşti. Futbol adına, heyecan adına, rekabet adına, hüzün ve sevincin birarada yaşanması adına ne varsa yaşandı Pazar akşamı. Pazar gecesinin en kritik maçı Denizli'de oynanırken, en heyecanlı anlar ise Ali Sami Yen Stadı'nda yaşandı. Denizli'deki maçın sonucu, ligden düşen ve şampiyon olacak takımı belirleyecek kritik bir noktada bulunuyordu. Ali Sami Yen'de ise, kulaklar Denizli'den gelecek sonuçtaydı. Sonuç olarak Denizli ile Fenerbahçe 1-1 berabere kalınca, Denizli kümeden düşmekten kurtuldu, Fenerbahçe ise şampiyonluk fırsatını kaybetti. Şampiyonlukta ipler Fenerbahçe'nin elindeydi, Galatasaray ise Denizli'deki sonuca bağlıydı. Bu bakımdan Fener, kendi ipini kendi elleriyle çekmiş oldu. Şunu da belirtmeliyiz ki, Fenerbahçe, tarihindeki en anlamlı şampiyonluğu Denizli'de çimlere gömdü. Çünkü Fenerbahçe; Galatasaray, Trabzonspor ve Beşiktaş'ın tarihlerinde olan 3 kez üst üste şampiyon olma rekoruna çok yaklaşmıştı. İki hafta önce, çeyrek asırdır kazanamadığı Türkiye Kupası'nı Beşiktaş'a, Pazar akşamı da "tarihi şampiyonluğu" ezeli rakibi Galatasaray'a kaptıran Fenerbahçe'yi oldukça sıkıntılı günler bekliyor. Çünkü Türkiye liginde ekonomik olarak en rahat takım Fenerbahçe. Maddi olarak güçlü bir yönetim idaresinde tesis ve futbolcu kalitesi olarak zirvede bulunan Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'nde birşey yapamaması, çeyrek asırdır alamadığı Türkiye Kupası'nı Beşiktaş'a kaptırması ve son noktada en önemli kupa, yani Şampiyonluk kupasını da Denizli'de avuçlarının içinden kaçırması, üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken bir konu. Galatasaray ile ilgili sezon başından bu yana yapılan fakir - fukara edebiyatları, aşağılamalar ve tahkir etmeler sonucunda 11 yürekli aslanın gerçekten de bileklerinin hakkıyla ve yürekleriyle aldıkları bu şampiyonluk birçok yere mesajlar veriyor. Birinci mesaj: Parayla saadet olmuyor, ille de yürek ve inanç lazım.İkinci mesaj: Futbol saha içinde oynanması gereken bir spor ve saha dışı tüm entrikalar, hesaplar her zaman tutmayabiliyor.Üçüncü mesaj: Galatasaray'ın şampiyonluğuna, Fenerbahçe dışındaki tüm kulüplerin sevinmesinin altında yatan gerçek nedenleri Fenerbahçe camiası iyi görmeli.Sonuç olarak hak yerini buldu ve Galatasaray alnının akıyla, tertemiz bir şampiyonluk kazandı. Tüm Galatasaraylıları ve 11 aslan yürekliyi can-ı gönülden kutluyor, geçmişte Avrupa'da yazdıkları destanları, önümüzdeki sezonda yeniden görmeyi ümid ediyorum.Kutlu olsun!