Gerçek yazarların, kalem erbabı ustaların, onlarca kitabı okumuş, ezberlemiş ve hayatlarını sadece; eğitime, öğretime adamış "Hocam", "Öğretmenim" hitâbını layığı ile taşıyan ve Hz. Peygamber'in (salât ve selâm O'na olsun); "Kıyamet gününde âlimlerin mürekkebi ile şehidin kanı tartılır. Âlimin mürekkebi ağır gelir" sözüne mazhar olup, insanlık âlemine "insanlığı" kazandıranlara selâm ile...
Kopyala yapıştır zihniyeti, tuşların keyif veren sesi, yaşamadan okuma zahmetini, bildiği sandığı ama bilmediği, öğrendin diye kandırılıp öğrenemediği, sırf karşıt olma hırsı ile çaşıt olanlara; san, aldan bakalım, sanaldan bakalım!
Bir resmi bin şekle çevirenlere, mat halini renklendirdiğini sanıp matlaşanlara, şah çekip mat olanlara; san aldan bakalım, sanaldan bakalım!
İki satır bir paragraf okuyanlara, şarkı misâli nakarata doyanlara, kendisinin olmayan sayfa sayfa yazıları utanmadan yazanlara, altına da imzasını atanlara, kendini de nimetten sayanlara; san, aldan bakalım, sanaldan bakalım!
O kadar kolay mı bir karara varman? Kâr edelim derken zarara dalman.
Sonucun; "Dimyat'a pirince giderken elde ki bulgurdan olman." Sözüm; kerrat cetvelini bilmeden, kerrata olanlara; san aldan bakalım, sanaldan bakalım!
Peki, hiç mi faydası yok sanal âlemin, görsel medyanın, görsel meydanın?
Elindeki bıçakla ekmeğini de kesersin, kardeşini de! Sonucu nasıl kullandığına faydası sonucuna bağlı!
Gerekli olan bilgileri, ilimleri, öğrenilmesi gerekenleri; "O, bu işin ehlidir" sözünü kanıtlamış kişilerden okur, araştırır, belli bir kanaate varıp, paylaşırsan ne âlâ!
Amma!
İlk okuduğunuz harf ile "Hocayım", peşine birleştirdiğin hece ile "Üstâdım", ilk ezberlediğin kelime ile "Hafızım", sonunda kurduğun cümle ile "Profesörüm", son satırda "Filozofum" bir paragrafta "Âlimim", ilk sayfada "Aydınım" diye yazanlara; san aldan bakalım, sanaldan bakalım!
Geçen seneyi anlatıp "Tarihçi"yim dedin. Daha çiğim diyemedin (!)
İki mısra derleyip, oturduğun divana güvenip: "Dîvan Edebiyatçı"sıyım dedin (!)
Hangi dinden olursa olsun, bir ayet, bir bab okudun biraz; ya imam ya haham yetmedi olu verdin papaz(!)
Cevap vermedim sana. Öyle kolay değil, az biraz anlasana! Kitap okumadan olmaz bu işler. Sahaf'a git desem, gidersin sarrafa atarsın çalım; san aldan bakalım, sanaldan bakalım!
Evet, bende şu an sanaldayım, sanal dayım zannedilmesin! Her istediğine cevap beklenilmesin, boşa harcanıp zaman katledilmesin. İşte bu sebeple "Kitap o-ku-mak-tan vaz-ge-çil-me-sin!"
Gelelim; gel elim, ayağım, gözüm kulağım!
Sanalın, san alın kısmına, alınanına...
Alınsın bakalım!
Herkes isyanda? Hangi yanda belli değil?
Rahatsız, sıkıntılı ve dertli!
Hükümet yanlısı kitapları incelediğimizde bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda olmasına rağmen; muhalif olanların yazmış olduğu binlerce makale, sayısız köşe yazıları ve yüzlerce kitap!
Sadece görsel medyada, sanal âlemde ve basında seslerini fazlasıyla çıkarttığını sananların karşısında; kalemimiz fazla, yazanımız çok olmasına rağmen; Biz niçin görüntüsüz medya, sessiz sayfa, suskun yazı olarak kalıyoruz?
Bulunduğumuz duruma hâlâ isyan ediyor, öfkeleniyoruz. Kahvehane köşelerinde ki spor ile skor ilişkisini ayırt edememiş, hayatındaki tek sohbet futbol ve araba olmuşsa...
Ve Kim? Kiminle? Nerede? Ne yapmakta? Sorularını ülken adına değil; magazin için kullandıysan, televizyon karşısında esaretinin bitmediğini fark edemediğin sürece ve kitap okumayı bir eziyet, ağırlık, yük olarak gördükçe; boş zamanlarımı geçireyim, kültürlü görüneyim, biraz da karizma çizeyim mantığı ile çizimlere devam ederseniz; dürüst olun kimse başına gelenlere isyan etmesin!
Zirâ sessizliğinizi koruyun! İkiyüzlü davranmaktansa, sessizliğiniz; nadanlığınızı örtmekle beraber kulaklarımızda ki uğultuyu giderir.
Başındakilere; son olurlar inşallah diyerek, sürekli olarak sadece lafta isyan etmektense; bilinçlenmeyi, öğrenmeyi, okumayı tercih etseydin keşki!
Keşki demiş iken;
"Sessiz sessiz yaşasaydım ben de keşki,
Ne mübarek belâ imiş millet aşkı."
(Hasan Basri Gocul).
"Zafer, bir fikrin istihsâline (elde edilmesine) hizmeti nispetinde kıymet (değer) ifade eder. Bir fikrin istihsâline dayanmayan bir zafer pâyidar olamaz (yaşayamaz). O, boş bir gayrettir."
(Mustafa Kemal Atatürk).
Şu an bu yazımın bu kısmına kadar üstün körü, hatta tamamının da okunmadığını biliyorum...
Amma! Okuyanlara selâm olsun, selâm olsun, selâm olsun diyorum, vesselâm.
Beş yaşında el vurduğum camimizin rahlesindeki parmak izlerimden; Andımız'ı okuduğum ilkokul bahçesinden, yaşadığım genç yaşıma ve ömrümün sonuna kadar; varlığım İslâm varlığına; varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Kopyala yapıştır zihniyeti, tuşların keyif veren sesi, yaşamadan okuma zahmetini, bildiği sandığı ama bilmediği, öğrendin diye kandırılıp öğrenemediği, sırf karşıt olma hırsı ile çaşıt olanlara; san, aldan bakalım, sanaldan bakalım!
Bir resmi bin şekle çevirenlere, mat halini renklendirdiğini sanıp matlaşanlara, şah çekip mat olanlara; san aldan bakalım, sanaldan bakalım!
İki satır bir paragraf okuyanlara, şarkı misâli nakarata doyanlara, kendisinin olmayan sayfa sayfa yazıları utanmadan yazanlara, altına da imzasını atanlara, kendini de nimetten sayanlara; san, aldan bakalım, sanaldan bakalım!
O kadar kolay mı bir karara varman? Kâr edelim derken zarara dalman.
Sonucun; "Dimyat'a pirince giderken elde ki bulgurdan olman." Sözüm; kerrat cetvelini bilmeden, kerrata olanlara; san aldan bakalım, sanaldan bakalım!
Peki, hiç mi faydası yok sanal âlemin, görsel medyanın, görsel meydanın?
Elindeki bıçakla ekmeğini de kesersin, kardeşini de! Sonucu nasıl kullandığına faydası sonucuna bağlı!
Gerekli olan bilgileri, ilimleri, öğrenilmesi gerekenleri; "O, bu işin ehlidir" sözünü kanıtlamış kişilerden okur, araştırır, belli bir kanaate varıp, paylaşırsan ne âlâ!
Amma!
İlk okuduğunuz harf ile "Hocayım", peşine birleştirdiğin hece ile "Üstâdım", ilk ezberlediğin kelime ile "Hafızım", sonunda kurduğun cümle ile "Profesörüm", son satırda "Filozofum" bir paragrafta "Âlimim", ilk sayfada "Aydınım" diye yazanlara; san aldan bakalım, sanaldan bakalım!
Geçen seneyi anlatıp "Tarihçi"yim dedin. Daha çiğim diyemedin (!)
İki mısra derleyip, oturduğun divana güvenip: "Dîvan Edebiyatçı"sıyım dedin (!)
Hangi dinden olursa olsun, bir ayet, bir bab okudun biraz; ya imam ya haham yetmedi olu verdin papaz(!)
Cevap vermedim sana. Öyle kolay değil, az biraz anlasana! Kitap okumadan olmaz bu işler. Sahaf'a git desem, gidersin sarrafa atarsın çalım; san aldan bakalım, sanaldan bakalım!
Evet, bende şu an sanaldayım, sanal dayım zannedilmesin! Her istediğine cevap beklenilmesin, boşa harcanıp zaman katledilmesin. İşte bu sebeple "Kitap o-ku-mak-tan vaz-ge-çil-me-sin!"
Gelelim; gel elim, ayağım, gözüm kulağım!
Sanalın, san alın kısmına, alınanına...
Alınsın bakalım!
Herkes isyanda? Hangi yanda belli değil?
Rahatsız, sıkıntılı ve dertli!
Hükümet yanlısı kitapları incelediğimizde bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda olmasına rağmen; muhalif olanların yazmış olduğu binlerce makale, sayısız köşe yazıları ve yüzlerce kitap!
Sadece görsel medyada, sanal âlemde ve basında seslerini fazlasıyla çıkarttığını sananların karşısında; kalemimiz fazla, yazanımız çok olmasına rağmen; Biz niçin görüntüsüz medya, sessiz sayfa, suskun yazı olarak kalıyoruz?
Bulunduğumuz duruma hâlâ isyan ediyor, öfkeleniyoruz. Kahvehane köşelerinde ki spor ile skor ilişkisini ayırt edememiş, hayatındaki tek sohbet futbol ve araba olmuşsa...
Ve Kim? Kiminle? Nerede? Ne yapmakta? Sorularını ülken adına değil; magazin için kullandıysan, televizyon karşısında esaretinin bitmediğini fark edemediğin sürece ve kitap okumayı bir eziyet, ağırlık, yük olarak gördükçe; boş zamanlarımı geçireyim, kültürlü görüneyim, biraz da karizma çizeyim mantığı ile çizimlere devam ederseniz; dürüst olun kimse başına gelenlere isyan etmesin!
Zirâ sessizliğinizi koruyun! İkiyüzlü davranmaktansa, sessizliğiniz; nadanlığınızı örtmekle beraber kulaklarımızda ki uğultuyu giderir.
Başındakilere; son olurlar inşallah diyerek, sürekli olarak sadece lafta isyan etmektense; bilinçlenmeyi, öğrenmeyi, okumayı tercih etseydin keşki!
Keşki demiş iken;
"Sessiz sessiz yaşasaydım ben de keşki,
Ne mübarek belâ imiş millet aşkı."
(Hasan Basri Gocul).
"Zafer, bir fikrin istihsâline (elde edilmesine) hizmeti nispetinde kıymet (değer) ifade eder. Bir fikrin istihsâline dayanmayan bir zafer pâyidar olamaz (yaşayamaz). O, boş bir gayrettir."
(Mustafa Kemal Atatürk).
Şu an bu yazımın bu kısmına kadar üstün körü, hatta tamamının da okunmadığını biliyorum...
Amma! Okuyanlara selâm olsun, selâm olsun, selâm olsun diyorum, vesselâm.
Beş yaşında el vurduğum camimizin rahlesindeki parmak izlerimden; Andımız'ı okuduğum ilkokul bahçesinden, yaşadığım genç yaşıma ve ömrümün sonuna kadar; varlığım İslâm varlığına; varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Osman Ateşoğlu / diğer yazıları
- Türk olduğunu bil yeter / 07.11.2017
- Sır değildir gizlediğimiz / 22.10.2017
- Kim bizden? / 25.02.2017
- DUMA'nın dumanı tüttü! / 22.08.2016
- 'Harbiye' harbi konuşalım! / 17.08.2016
- Türk'üm! / 31.07.2016
- Bugün! / 11.07.2016
- Sürgünüm? / 29.06.2016
- Meddah / 24.06.2016
- Sessiz olun demedik, ses siz olun! / 25.02.2016
- Sır değildir gizlediğimiz / 22.10.2017
- Kim bizden? / 25.02.2017
- DUMA'nın dumanı tüttü! / 22.08.2016
- 'Harbiye' harbi konuşalım! / 17.08.2016
- Türk'üm! / 31.07.2016
- Bugün! / 11.07.2016
- Sürgünüm? / 29.06.2016
- Meddah / 24.06.2016
- Sessiz olun demedik, ses siz olun! / 25.02.2016