İlk akıllı telefon 1994 yılında ortaya çıktı. Çeyrek yüzyılda dünyayı sardı. Günümüzde dünya nüfusunun yarısı akıllı telefona sahip. Çağımız iletişim teknolojisinin çok güçlü olduğu bir çağ.
Ancak bu iletişim çağında bu iletişim araçları insanların gerçek hayatla olan iletişimlerini koparıyor. Dolayısıyla insanların sanal bir dünyada, sanal kimliklerle, sanal duygularla iletişim kurmalarına imkânlar sağlıyor.
Dijitale teslim olmuş bir insanlık var. İnsanlığın bu durumunu, sorgulamamız, bunun üzerine düşünmemiz ve bir çözüm sunmamız gerekmiyor mu?
Bu durumun, bu problemin mutlaka masaya yatırılması, incelenip insanlığa bir çıkış kapısı aralanması gerekmiyor mu?
Acaba hiç sanal alem gerçek hayatın yerini ala bilir mi? Bu, mümkün mü dür?
Hangi sanal gerçeklik sevdiğini kaybeden bir insanın gönül darlığını giderebilir?
Gözyaşını silebilir?
Acısını dindirebilir?
Hangi sanal alem, sevdiğini kaybeden ve kimsesiz olan birinin cenaze teçhiz, tekfin ve defin işlemlerini yapa bilir? Ahirete yönelik bir kalp köprüsü kurabilir?
Hangi sanal alem bayram günlerinin sağladığı yardımlaşmayı, dayanışmayı, kardeşliği, hoşgörüyü, samimiyeti, mutluluktan içi gülen gözleri var ede bilir?
Bir öğretmenin öğrencisine kazandırdığı öz güveni, saygıyı, sevgiyi, eğitimi hangi dijital oyuncak verebilir?
Soruları çoğaltmak mümkün.
Ancak şu temel argümanı ortaya koyalım, "biz insanız ve insanlarla yaşamak zorundayız."
Bu konuda Hz. Ali (a.s) bakın ne buyuruyor, "Beni kimseye muhtaç eyleme diye dua eden bir zata Hz. Ali (r.a) "İnsan insana muhtaçtır. Beni kimseye yük eyleme diye dua et" buyurmuştur.
Sanal alemin haddini ve hududunu belirlemek lazım. İnsanlara yük olacak olan bazı konuları dijital oyuncaklara bıraka biliriz.
Ama İnsanı ve insanlığı var eden, olması gereken imanı, inancı, tevhidi, ahlakı, vicdanı, merhameti, hoş görüyü, sevgiyi, saygıyı, fedakarlığı, irfanı sanal dünyadan bekleyemeyiz. Sanal alemin bu özelliklerimizi imha etmesine de müsaade edemeyiz.
Bu özelliklerimizin tehdit edilmesi, imha edilmesi bir güvenlik sorununa da neden oluyor.
Toplumun genelinin fakir olduğu ama vicdanlı, merhametli, cömert zenginlerin olduğu, ahlaki değerlerin yaşandığı bir toplum bu dayanışmasından dolayı yabandan gelen rüzgarlara direne bileceği için, kolay kolay yıkılmaz.
Ama cimri insanların, bencil insanların, yalnızca kendi hazzını düşünen insanların oluşturduğu bir toplum çok zengin de olsa, ahlaksızlıktan yıkıla bilir.
Sonucu israf olan zenginlik vicdansızlığı ve ahlaksızlığı doğurur.
Vicdansız zenginlerin yaşadığı toplumlardaki bu tür zengin insanlar gösterişe, şaşaaya, debdebeye, tüketim çılgınlığına hızla kapılır.
Bunun sonucunda, fakirler, zayıflar ezilir. Yoksulluk, bu fakir ve zayıf insanları her türlü gayri meşru yola sürükleyebilir.
İnsanların en düşkünü, vatanında insanlar açlık çekerken, servetine servet katanlardır.
Allah Resulü bakın ne buyuruyor; "Nerede ise fakirlik, küfre denk olacaktı." Yine Resul'ü Ekrem şöyle dua ediyor; "Allah'ım yoksulluk fitnesinin şerrinden, küfür ve yoksulluktan sana sığınırım" yani yoksulluk şerre, küfre kapı aralıyor.
Zira İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur; "Fakirlik bir insan şekline bürünmüş olsaydı onu öldürürdüm" yoksulluğun sonucunda, ahlaksızlık batağına sürüklenen bunun sonucunda yıkılan birçok toplum var.
Sanal dünya çarkını döndürmek için bencil insanları yetiştirir.
Bencil insanlardada biz duygusu olmadığı için ailesinden, yakınlarından, dostlarından, arkadaşlarından, komşularından, kısaca toplumdan bihaber olan yığınlardır.
Şu bir gerçektir benlik fakirlik getirir, birlik ve beraberliği zedeler, bozar. Biz duygusu ise gerçek bir zenginlik getirir, toplumu tek bilek tek yürek yapar.
Biz duygusunu, gerçek zenginliği bize en güzel anlatan, en güzel yaşatan Rahmetenlil Âlemin olan Resûlullâh'ın, hayatın içine dokunan şu örnek davranışına bakalım ve dersler çıkaralım:
Bir defasında Peygamber Efendimiz bir koyun kesmişti. Ayşe annemize kesilen hayvandan geriye ne kaldığını sordu.
Ayşe validemiz: "Sadece bir kürek kemiği kaldı" dedi. Bunun üzerine Efendimiz: "Desene (yâ Ayşe), bir kürek kemiği hariç hepsi bize kaldı" buyurdular.
Fakirlik insan psikolojisi ve düşüncesi üzerinde de olumsuz etki yapar.
Tarih bunun sayısız misalleri ile dolu. Sanal alemin toplumsal değerleri, ahlakı, insanları ifsat etmesi, sonuç olarak toplumların çözülmesine, çöküşüne neden oluyor.
- Matematiğin, fiziğin formülü mü yoksa insanlığın formülü mü? / 19.02.2024
- İnsanlığa insanlık yolculuğu şart / 15.01.2024
- Güçlü aile güçlü millet demektir / 19.12.2023
- Cumhuriyet yüz yaşında, nice yüzyıllara / 01.11.2023
- Saygı beyaz çizgimiz olmalı / 15.10.2023
- Dinin mücadelesi dinsizlikle değil din ile olmuştur / 10.09.2023
- Mum kadar ışığı yok, Kendini Güneş sananlar / 06.09.2023
- Merhamet, hürmet, muhabbet / 28.08.2023
- Aslında çifte kıble olmaz / 25.08.2023