Savrulmanın da bir sınırı olmalı, bir durağı olmalı, geç de olsa, güç de olsa bir dönüşü olmalı.
Yaygın bir rüzgara, bir kasırgaya kapıldınız, bir süre savrulup sürüklendiniz diyelim, ilk fırsatta durup geldiğiniz istikamete dönebilmelisiniz.
Savrulmaya bir itirazınız olmazsa eğer, bir direniş, bir geriye dönüş çabanız olmazsa bir ömür savrulacaksınız demektir.
Yazık değil mi, siz bu aleme savrulmaya mı geldiniz, rüzgarın önündeki kuru bir ot yığınından bir farkınız olmalı değil mi?
Bir kasırga geliyor, savuruyor sizi bir topluluğun içine, bir bakıyorsunuz ki oradakiler; “Türkiye bir NATO toprağıdır” zokasını çoktan hazmetmişler.
Bir fırtına geliyor, sürüklüyor sizi bir kalabalığın içine, bir bakıyorsunuz ki o kalabalık terör hamisi Barzani’nin şeref konuğu olarak ağırlanmasından gurur duymayı bir meziyet zannediyorlar.
Bir hortum çıkıyor, savuruyor sizi bir tarafa, savrulduğunuz o tarafta bir fark ediyorsunuz ki, bölgemize ve ülkemize dair düşünceleri nerdeyse düşmanlarınki ile aynileşmiş insanlarla dolu.
Siz bir kere kendinizi rüzgarın kollarına teslim etmişsiniz ya, kendinize mahsus bir duruşunuz, bir direnişiniz de olmayınca savrulmalardan savrulma beğenmek durumundasınız artık.
Dün, zulme rıza zulümdür, küfre rıza küfürdür, Müslümanlar bir vücudun organları gibidir, tarzındaki hayati ölçüleri, vaz geçilmez ilkeleri dilinizden düşürmeyen sizler, savrulmaya başladıktan sonra her tarafı dümdüz, her kırmızı çizgiyi toz pembe görmekte yarışıyorsunuz.
Her şeyi, her olayı hazmetme kapasitenizi alabildiğine genişletmeniz yetmezmiş gibi herkesin de aynı genişlikte, aynı rahatlıkta olmasını arzu ediyorsunuz.
Siz muhtelif hazım haplarıyla yayla yürek haline gelmiş olabilirsiniz ama unutmayın ki bu ülkede hala kırmızı çizgileri olan, bazı hassasiyetleri olan, bazı olmazsa olmazları olan ve hala savrulmamış olan kitleler var.
Unutmayın ki bu ülkede; “Türkiye NATO toprağıdır” denildiğinde tüyleri diken diken olan, toprağın altında kefensiz yatan şühedadan haya eden, utancından kızaran-bozaran er kişiler ve hatun kişiler var.
Savrulmanın bu kadarı da fazla, bir sınır koymak ve bir yerde durmak, direnmek gerekiyor.
Her yalanı, her talanı, her hezeyanı daha nereye kadar, ne zamana kadar hazmedeceksiniz.
Savrulmak… Çok tehlikeli bir teslimiyet.
Yaygın bir rüzgara, bir kasırgaya kapıldınız, bir süre savrulup sürüklendiniz diyelim, ilk fırsatta durup geldiğiniz istikamete dönebilmelisiniz.
Savrulmaya bir itirazınız olmazsa eğer, bir direniş, bir geriye dönüş çabanız olmazsa bir ömür savrulacaksınız demektir.
Yazık değil mi, siz bu aleme savrulmaya mı geldiniz, rüzgarın önündeki kuru bir ot yığınından bir farkınız olmalı değil mi?
Bir kasırga geliyor, savuruyor sizi bir topluluğun içine, bir bakıyorsunuz ki oradakiler; “Türkiye bir NATO toprağıdır” zokasını çoktan hazmetmişler.
Bir fırtına geliyor, sürüklüyor sizi bir kalabalığın içine, bir bakıyorsunuz ki o kalabalık terör hamisi Barzani’nin şeref konuğu olarak ağırlanmasından gurur duymayı bir meziyet zannediyorlar.
Bir hortum çıkıyor, savuruyor sizi bir tarafa, savrulduğunuz o tarafta bir fark ediyorsunuz ki, bölgemize ve ülkemize dair düşünceleri nerdeyse düşmanlarınki ile aynileşmiş insanlarla dolu.
Siz bir kere kendinizi rüzgarın kollarına teslim etmişsiniz ya, kendinize mahsus bir duruşunuz, bir direnişiniz de olmayınca savrulmalardan savrulma beğenmek durumundasınız artık.
Dün, zulme rıza zulümdür, küfre rıza küfürdür, Müslümanlar bir vücudun organları gibidir, tarzındaki hayati ölçüleri, vaz geçilmez ilkeleri dilinizden düşürmeyen sizler, savrulmaya başladıktan sonra her tarafı dümdüz, her kırmızı çizgiyi toz pembe görmekte yarışıyorsunuz.
Her şeyi, her olayı hazmetme kapasitenizi alabildiğine genişletmeniz yetmezmiş gibi herkesin de aynı genişlikte, aynı rahatlıkta olmasını arzu ediyorsunuz.
Siz muhtelif hazım haplarıyla yayla yürek haline gelmiş olabilirsiniz ama unutmayın ki bu ülkede hala kırmızı çizgileri olan, bazı hassasiyetleri olan, bazı olmazsa olmazları olan ve hala savrulmamış olan kitleler var.
Unutmayın ki bu ülkede; “Türkiye NATO toprağıdır” denildiğinde tüyleri diken diken olan, toprağın altında kefensiz yatan şühedadan haya eden, utancından kızaran-bozaran er kişiler ve hatun kişiler var.
Savrulmanın bu kadarı da fazla, bir sınır koymak ve bir yerde durmak, direnmek gerekiyor.
Her yalanı, her talanı, her hezeyanı daha nereye kadar, ne zamana kadar hazmedeceksiniz.
Savrulmak… Çok tehlikeli bir teslimiyet.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Emekli ağlar yıkılır dağlar / 29.03.2024
- Dipsiz kuyunun kazıcıları hayret içinde / 28.03.2024
- Ne olursa ‘yeter artık’ diyeceksiniz? / 27.03.2024
- Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar / 26.03.2024
- Bende her yaradan var / 24.03.2024
- Ramazan’ın ortasında faizin tam ortasına… / 23.03.2024
- 'Yusuf’u kurt yedi' yalanı devam ediyor / 22.03.2024
- Kaç Yusuf kuyulara atılıyor? Kaç Yusuf pazarlarda satılıyor? / 21.03.2024
- Hayatı pürdikkat yaşamanın mevsimidir Ramazan / 20.03.2024
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Dipsiz kuyunun kazıcıları hayret içinde / 28.03.2024
- Ne olursa ‘yeter artık’ diyeceksiniz? / 27.03.2024
- Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar / 26.03.2024
- Bende her yaradan var / 24.03.2024
- Ramazan’ın ortasında faizin tam ortasına… / 23.03.2024
- 'Yusuf’u kurt yedi' yalanı devam ediyor / 22.03.2024
- Kaç Yusuf kuyulara atılıyor? Kaç Yusuf pazarlarda satılıyor? / 21.03.2024
- Hayatı pürdikkat yaşamanın mevsimidir Ramazan / 20.03.2024
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024