Benim bildiğim 31 Mart'ta yerel yöneticilerimizi seçeceğiz. Muhtarımızı, encümen üyelerimizi ve belediye başkanlarımızı özgür irademizle sandığa gidip oyumuzu verip bizi yönetecek ve bize hizmet verecek kişileri seçeceğiz. İnanınız ki benim bildiğim bu. Ama büyüklerimiz tutturmuşlar bir beka (var veya yok olma) sorunu diye.
Bizler bu topraklarda birlikte yaşıyoruz. Birlikte havasını soluyor, suyunu içiyoruz. Aynı sokaklarda, aynı caddelerde yürüyoruz. İnanın bu yaşıma geldim, arkadaşımın, öğrencilerimin Kürt müdür, Türk müdür diye bir arayışa girmedim, kimlik araştırması yapmadım. Çünkü Çanakkale'deki Şehitler Mezarlığında gencecik Kürt, Türk, Laz… Şehitlerimiz yan yana koyun koyuna yatmaktadırlar.
Kurtuluş Savaşı'nda savaş, tüm vatan sathında yapılırken, herkes kendi özgürlüğüne, ulusal özgürlüğe koştu. Ayağında yırtık çarıkla, üstünde eski elbiselerle, yarı aç yarı tok düşmana yüklenirken birlik beraberlik vardı.
O zamanda çatlak sesler çıkaranlar, saray uşaklığı yapanlar, İngilizlere ajanlık yapanlar ve özgürlüğü içine sindiremeyenlerdi. Kısaca Atatürk düşmanlarıydı. Şimdi de ayırımcılık borazanlığı yapanların çoğu o zamanki ayırımcıların torunlarıdır.
İnanın benim etrafımda olan arkadaşlarım, komşularım, tanıdıklarım 31 Mart'ta yapılacak seçimleri seçim yarışması olarak görmektedirler. 31 Mart gece yarısında savaş olacağını düşünen kimse yok. 776 bin kilometre kare toprağımız 30 Mart'ta da bizimdir bir nisanda da bizimdir.
PKK eşittir HDP olarak değerlendirirsek yöneticilerin yasal görevlerini yerine getirmediği ortaya çıkmaz mı? Öyle ya PKK bir terör örgütüdür. En azından özerk bir yaşama biçimini istemektedir. HDP de onun paralelinde ise neden gereken işlem yapılmıyor? Ama bu konu seçim döneminde propaganda malzemesi yapılıyorsa işte o zaman ayırımcılık yapılıyor. Ama inanın toplumun ayırımcılık diye bir sorunu yok.
Toplumun sorunu geçimdir. Beklenmedik biçimdeki hayat pahalılığıdır. Yüzde yüz artan ürünleri satın alamayan insanlarımızın sorunudur. Pazarda, manavda, markette her şey ateş pahası, neye elini dokunursan elini yakıyor. Akla gelen her şey ithal. Bu ülkenin tarlası, bostanı boş bırakılmış, üretim sıfırlanmış ve tarımda da dışarıya bağımlı kalınmış, üreticinin, tüketicinin sorunu bu.
Barajlarımız, akarsularımız, göletlerimiz var ama üretim yok. Neden üretim yok? Çünkü çiftçimiz, pahalıya üretiyor ucuza satıyor. Hatta ürettiğini pazarlayamıyor. Ürettiği ürün elinde kalıyor. Yüzlerce dönüm otlaklar, yüzlerce sebze üretim tarlaları artık boş bırakılmış. Bunun karşılığında vatandaş gereksinimlerini almak istiyor ama alamıyor. İnsanlarımızın sorunu bence bu!
Ekonomide, sanayide hatta eğitimde dışa bağımlı kalmak ulusal birliğimizi zedelemektedir. Yıllardır üretime dönük fabrikalar, çiftlikler kurmadık, olanları da sattık. Dışarıdan borç para aldık ama verilen paralar koşulluydu. Yol, köprü AVM yapmak için veriliyordu ve öyle veriliyor. Alırken kolay da ödemeye sıra gelince zorlandık ve zorlanıyoruz. Olan biz vatandaşlara oluyor. Zamlar ve vergilerle dış borç ödüyoruz.
İşte bizim etnik ayırımcılıkla değil, gelir dağılımı ile sorunumuz var.
Sizin görüşünüz farklı mı?
Ekrem Yazar / diğer yazıları
- Atatürk Gençlik ve Spor Bayramı / 20.05.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023