Şerif Hüseyin'in bağımsızlık umudu

Mekke Emiri Şerif Hüseyin'in, İngilizlerin desteği ile başlattığı isyan, Arap ulusu için bir devlet halinde Arap bağımsızlığı için bir umut olmuştu. Arap ulusunun temsilcileri olan emirler 16 Ekim 1916 günü toplanarak Şerif Hüseyin'e MELİK-ÜL DEVLE unvanını verirler. Anlamı "Arap Devletinin kralıdır". Yine ayni gün bazı Arap önderlerin isteği ile Şerif Hüseyin'e "MELİK-ÜL BİLAD-ÜL ARABİYE" unvanının verilmesini teklif ederler. Anlamı "bütün Arap ülkelerinin kralıdır". Bu olayın gelişmesi dünyadaki tüm Müslümanlığın ifadesi olan ümmet anlayışını veya Ümmet Birliğini ve onun temsilcisi olan Hilafet Kurumuna karşı isyan eden Arap ulusunun, onun yerine Arap ulus devletinin kuruluşunun ifadesidir. Açıkçası biz Osmanlı halifesini tanımıyoruz demektedirler. İngiltere'nin de temel amacı Osmanlı halifesinin siyasi gücünü tıkmaktı. Bunu başardı. Başardı ama bütün Arap dünyası karşısında milli bir devlet halinde bir kuvvetle karşı karşıya geldi. Bu durum ise hem İngiltere'nin, hem de Fransa ve Rusya'nın emperyalist isteklerine aykırıdır. Bu nedenle İngiltere ve Fransa Şerif Hüseyin'e verilen bu unvanlara ve kurulmaya başlayan Arap Ulusu teşkilatına karşın olurlar.Arap önderler bu karşınlık karşısında 2 Muharrem kutlamalarında bir araya gelince (30 Ekim 1916)da, Şerif Hüseyin'e yeni bir unvan verilir: Ona MELİK-ÜL ARAP (Bütün Arapların meliki veya kralı) unvanı verilir. Arap ulusçuluğu İngiltere'nin emperyalist çıkarlarına aykırı olduğu için yeni önlemler almaya çalışır.İngilizler, savaştan önce ve bilhassa II. Abdülhamit zamanında Onun adamı Gülbekyan Efendi aracılığı ile Körfez Bölgesindeki petrol yatakları için arama ve işletme antlaşmaları imzalamıştı. İngiltere, petrol çalışmalarında başarılı olabilmek için Körfez Bölgesindeki şeyh ve emirleri bol altın dağıtarak satın alıp kendisine bağlamıştır. Bu emirler, İngilizlerin etkisi ile Şerif Hüseyin'i tanımazlar. Onlar da karşın olurlar. Çünkü onlarda Arap ulusçuluğunu ve bağımsızlığını İngiliz altınlarına tercih etmişlerdi.İngiltere 26 Aralık 1916'da, Nect Emiri Abdülaziz'le bir anlaşma yaparak kendisine bağlar ve rahatlar. Yani Arap dünyasında parçala-böl-sömür politikasında yeni bir başarı daha kazanmıştır.İngiltere'nin bu yeni siyasası karşısında, Cemal Paşa'ya yakınlığı ile tanınan Şerif Faysal, Osmanlı ile yeniden barış için görüşmeler yapmak istediği konuşulmaya başlar. Bu yeni haber emperyalizmin canavarlarını çok etkiler. İngilizler 8 Ocak 1917 günü Cidde'ye Hogart isimli bir İngiliz subayı gönderir. Birinci amaç, Şerif Hüseyin'in düşüncelerini öğrenmek. İkincisi ise yeni İngiliz saldırıları sonucunda Paletsin ve Kudüs'te işgal edilen Arap toprakları üzerindeki, İngiliz ve Fransız görüşlerini açıklayarak Arapların niyetini anlamak, bilgi sahibi olarak yeni siyasalar uygulayabilmek.Şerif Hüseyin Osmanlı ile ilgili barış görüşmelerinde görüş belirtmemeye çalışır. Hatta Filistin için uluslararası bir denetleme sisteminin kurulması ve orada bir Yahudi cemaatinin yerleştirilmesi düşüncelerine de karşı çıkmaz. Irak ve Suriye ile ilgili İngiliz ve Fransız Görüşlerine de his ve düşüncelerini hiç belli etmez. Bu görüşmeler sırasında 14 Ocak 1917'de Şerif Hüseyin Fransız temsilcisi, Kus'un bir sorusuna, oğlu Şerif Faysal'ın barış konusunda Cemal Paşa ile hiçbir teması olmadığını söyleyerek şu sözler ile kendi düşünce ve siyasasını belirtir: "Savaşın bitmesi ile ilgili bütün sorunlar bütün bağlaşıklarla ele alınmalıdır. Ben Türkleri sizlerden daha iyi tanırım. Ve onların önergelerine kendimi kaptırmam."  Şerif Hüseyin barış görüşmelerinde uluslararası hukuk kuralları içerisinde Arap ulusunun bağımsızlığını korumayı düşünmektedir.