‘Şeytan, nefse daima kötü temennileri telkin eder’
Ey dünya sahiplerinden dünyalık kapmaya gayret edenler, bu arada âlet olarak da âhirete dair işleri kullananlar, siz, avam halktan daha çok tevbe etmeye çalışmalısınız
04.06.2023 22:00:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Ey dünya sahiplerinden dünyalık kapmaya gayret edenler, bu arada âlet olarak da âhirete dair işleri kullananlar, siz, avam halktan daha çok tevbe etmeye çalışmalısınız.
Siz bir şeye karışmayan zavallı insanlardan önce tevbe yoluna koyulmalısınız. Ve derhal hatalarınızı itiraf etmelisiniz.
Sizde hayır kalmadı. Ne kazancınız ne rahatınız ne de bir necat yolunuz var. Huzurunuz da hata yüzünden söndü. Dininiz de kalmadı. Dünyaya bağlandınız,' ama o da kalmayacak...
Dünyadan bir şey alırken, iyi duygu beslemezsiniz. Tabiî arzularınızı ve hevaî isteklerinizi kullanmaktasınız. Dünyadan bir şey alırken dünyayı kazanmak için alırsınız, âhiret için değil...
En olgun hâlini bulduktan sonra, bir köşeye çekilip oturan, oradan artık çık, iyilik senin meydana atılmandır.
Yavrucuğum, ilk zamanda iç âleme dönmek, sonra dış âleme geçmek gerekir. İlk devrede, her şeyi anlayıncaya kadar susmak, sonra konuşmak... İlk zamanda şaha dönüş, sonra onun bendelerine...
Tam helâl, ruhanîler arasındadır. Sen o ruhanî zümresinden olmak dilersen, iyiyi, kötüyü ayırt et, onlara benzemek böyle olur.
İç âleminde yanan lâmba, irfan duygusundan doğan güneş, Hak yakınlığını bulduğun için benliğinde beliren kamer, seni her tecellisi ile besleyen ve büyüten Rabbinden gelir.
Haram işlerin doğuşu, nefsanî duygunun varlığından hâsıl olur. Şüpheli işler, zatî varlığı unutup bir nevi kalbine göre iş tutarsan olur. Tam helâlin hâsıl olması için iç âlemin temiz olması gerekir.
Bu hâller biraz akılların ötesine gitmekle anlaşılır. Çünkü yerleri oradadır. Nefsin elinden tutup bir demet yeşilliğe dalaştıkça, haram yemek zorundasın.
Kalbin etrafında dolaşıp sahibini unutarak onun verdiğine dalarsan, şüpheli işlere girmen mümkün görülür. İç âlemine girer, orada olup biten İlâhî tecellileri sezersen tam helâl yolunu bulman kabil olur.
Nefsin için emreden niçin, 'Daima kötülüğe sevk eder...' demiştir bilir misin?
Ellerin o yolda iyi yetişir, dinin esasına yapışırsan, her şeyi daha iyi anlarsın ve bu anlayış, âhiret işlerinde sana yardımcı olur. Bu da öyle bir anlayıştır ki, helâli, haramı ayırt eden kadına benzer.
Tam helâl olan bir şey önünde hazır olursa (isterse kazancın olsun) dur ve hesap et. Araştır ve kendi kendine sor: - Bu ekmek nereden geldi ve nasıl pişti?
Sağlam duyguya sahip ol, kalbine dön. Oradan sırrına geç. Ve onların yolu ile Rabbine dön. O, sana işlerin düzeni için bir melek gönderir.
Şayet helâl ise, şu Âyet-i Kerime'nin tecellisi seni sarar: "Size nasib ettiğimiz temiz şeylerden yiyiniz." (Ta-Ha/81)
Şayet şüpheli veya haram ise, şu Âyet-i Kerime'nin mânası tecelli eder: "Üzerinde, Allah'ın adı anılmayan şeylerden yemeyiniz." (En'am/121)
İşte haram budur; ona yanaşma. O haram şeyden kaçınırsan yerine Hak Teâlâ daha iyisini verir.
Hak Teâlâ'nın kaza ve kaderi önünde dize gel ve teslim ol. Tâ O'nun fazlı yetişip hazzını, kısmetini bol bol verinceye kadar...
Zâhidlik bir anın işi, şüphelilerden çekinme hâli olan verâ' ise iki anda biter. Ama marifet âlemi, ebediyetlerin harcanması ile elde edilir. Marifete çalış, ebedî hayatı kazan...
Durumun geçmişteki büyük zâtlarla kıyas edilince sende, onlarda bulunan ahvalden zerre bile bulamayız...
Nefsini yedirip, dirilttin, seninle münazaaya tutulmaya koyuldu. Onun bütün kirli emellerini yerine getirdin, üstüne abandı.
Onun kötülük kaynağını kesseydin, kötü âletlerini kırsaydın, olmaz mıydı? Sen böyle etmedin. Onun bütün temennisini yerine getirdin. Ve o şeytanına kapı açtı.
Şeytan, nefse daima kötü temennileri telkin eder. Nefsin kendine has bir şey talep edecek dili yoktur. Onu, cinler dile getirir.
Sonra seni yıkmaya onların da gücü yetmez, insan şeytanlarından faydalanırlar. Hepten birleşip seni yıkarlar. Bir de haddinden fazla şehevî arzulara bağlanırsan...
Nefse, maddî ağır yükler vur. Haram, şüpheli ve işini bozan şeylerden kes. Bunu yaparsan onun kötü ateşi söner.
Eğer bâzı mubah olan şeyleri de az miktarda verirsen boş yere âdet edindiğin şeylerin birçoğu erir ve ölür. Kötü şehvet onun varlığından sökülür.
Bunun neticesi, korku ve umut ağaçları onun içinde yeşermeye başlar, içindeki karanlık aydınlanmaya başlar. Kalbe bağlanır, olgun bir hâl alır ve ona nida gelir:
"Ey mutmainne nefis, "Sen O'ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!" (Fecr/27-28)
Kalp gözünü açamadan ölüme giden kimseye, son nefesinde şu hitap gelir: - Sen neredesin, Hak yakınlığı nerede?.. Hani Hakk'ın yakınlık sofrasından nasibin? Ve: "Onlar katımızda seçilmiş ve özlenmişlerdir,» (Sad/47) âyetinde zikredilen zâtlara yakınlığın hani?
Neden onların aldığı şeylerden sende bir şey yok..." (Abdülkadir Geylani hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Siz bir şeye karışmayan zavallı insanlardan önce tevbe yoluna koyulmalısınız. Ve derhal hatalarınızı itiraf etmelisiniz.
Sizde hayır kalmadı. Ne kazancınız ne rahatınız ne de bir necat yolunuz var. Huzurunuz da hata yüzünden söndü. Dininiz de kalmadı. Dünyaya bağlandınız,' ama o da kalmayacak...
Dünyadan bir şey alırken, iyi duygu beslemezsiniz. Tabiî arzularınızı ve hevaî isteklerinizi kullanmaktasınız. Dünyadan bir şey alırken dünyayı kazanmak için alırsınız, âhiret için değil...
En olgun hâlini bulduktan sonra, bir köşeye çekilip oturan, oradan artık çık, iyilik senin meydana atılmandır.
Yavrucuğum, ilk zamanda iç âleme dönmek, sonra dış âleme geçmek gerekir. İlk devrede, her şeyi anlayıncaya kadar susmak, sonra konuşmak... İlk zamanda şaha dönüş, sonra onun bendelerine...
Tam helâl, ruhanîler arasındadır. Sen o ruhanî zümresinden olmak dilersen, iyiyi, kötüyü ayırt et, onlara benzemek böyle olur.
İç âleminde yanan lâmba, irfan duygusundan doğan güneş, Hak yakınlığını bulduğun için benliğinde beliren kamer, seni her tecellisi ile besleyen ve büyüten Rabbinden gelir.
Haram işlerin doğuşu, nefsanî duygunun varlığından hâsıl olur. Şüpheli işler, zatî varlığı unutup bir nevi kalbine göre iş tutarsan olur. Tam helâlin hâsıl olması için iç âlemin temiz olması gerekir.
Bu hâller biraz akılların ötesine gitmekle anlaşılır. Çünkü yerleri oradadır. Nefsin elinden tutup bir demet yeşilliğe dalaştıkça, haram yemek zorundasın.
Kalbin etrafında dolaşıp sahibini unutarak onun verdiğine dalarsan, şüpheli işlere girmen mümkün görülür. İç âlemine girer, orada olup biten İlâhî tecellileri sezersen tam helâl yolunu bulman kabil olur.
Nefsin için emreden niçin, 'Daima kötülüğe sevk eder...' demiştir bilir misin?
Ellerin o yolda iyi yetişir, dinin esasına yapışırsan, her şeyi daha iyi anlarsın ve bu anlayış, âhiret işlerinde sana yardımcı olur. Bu da öyle bir anlayıştır ki, helâli, haramı ayırt eden kadına benzer.
Tam helâl olan bir şey önünde hazır olursa (isterse kazancın olsun) dur ve hesap et. Araştır ve kendi kendine sor: - Bu ekmek nereden geldi ve nasıl pişti?
Sağlam duyguya sahip ol, kalbine dön. Oradan sırrına geç. Ve onların yolu ile Rabbine dön. O, sana işlerin düzeni için bir melek gönderir.
Şayet helâl ise, şu Âyet-i Kerime'nin tecellisi seni sarar: "Size nasib ettiğimiz temiz şeylerden yiyiniz." (Ta-Ha/81)
Şayet şüpheli veya haram ise, şu Âyet-i Kerime'nin mânası tecelli eder: "Üzerinde, Allah'ın adı anılmayan şeylerden yemeyiniz." (En'am/121)
İşte haram budur; ona yanaşma. O haram şeyden kaçınırsan yerine Hak Teâlâ daha iyisini verir.
Hak Teâlâ'nın kaza ve kaderi önünde dize gel ve teslim ol. Tâ O'nun fazlı yetişip hazzını, kısmetini bol bol verinceye kadar...
Zâhidlik bir anın işi, şüphelilerden çekinme hâli olan verâ' ise iki anda biter. Ama marifet âlemi, ebediyetlerin harcanması ile elde edilir. Marifete çalış, ebedî hayatı kazan...
Durumun geçmişteki büyük zâtlarla kıyas edilince sende, onlarda bulunan ahvalden zerre bile bulamayız...
Nefsini yedirip, dirilttin, seninle münazaaya tutulmaya koyuldu. Onun bütün kirli emellerini yerine getirdin, üstüne abandı.
Onun kötülük kaynağını kesseydin, kötü âletlerini kırsaydın, olmaz mıydı? Sen böyle etmedin. Onun bütün temennisini yerine getirdin. Ve o şeytanına kapı açtı.
Şeytan, nefse daima kötü temennileri telkin eder. Nefsin kendine has bir şey talep edecek dili yoktur. Onu, cinler dile getirir.
Sonra seni yıkmaya onların da gücü yetmez, insan şeytanlarından faydalanırlar. Hepten birleşip seni yıkarlar. Bir de haddinden fazla şehevî arzulara bağlanırsan...
Nefse, maddî ağır yükler vur. Haram, şüpheli ve işini bozan şeylerden kes. Bunu yaparsan onun kötü ateşi söner.
Eğer bâzı mubah olan şeyleri de az miktarda verirsen boş yere âdet edindiğin şeylerin birçoğu erir ve ölür. Kötü şehvet onun varlığından sökülür.
Bunun neticesi, korku ve umut ağaçları onun içinde yeşermeye başlar, içindeki karanlık aydınlanmaya başlar. Kalbe bağlanır, olgun bir hâl alır ve ona nida gelir:
"Ey mutmainne nefis, "Sen O'ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!" (Fecr/27-28)
Kalp gözünü açamadan ölüme giden kimseye, son nefesinde şu hitap gelir: - Sen neredesin, Hak yakınlığı nerede?.. Hani Hakk'ın yakınlık sofrasından nasibin? Ve: "Onlar katımızda seçilmiş ve özlenmişlerdir,» (Sad/47) âyetinde zikredilen zâtlara yakınlığın hani?
Neden onların aldığı şeylerden sende bir şey yok..." (Abdülkadir Geylani hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.