6 Şubat'tan itibaren başta Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman olmak üzere 11 ilimizi yerle bir eden depremler, görünen o ki, çok uzun süre konuşulacak.
Bence de konuşulması, tartışılması lazım, asla unutulmaması lazım ve de depremlerde büyük yıkıma ve can kayıplarına neden olan her ne yanlış varsa hepsinin masaya yatırılıp bunların düzeltilmesi lazım.
Yoksa aynı acı faturalar ödemeye devam ederiz.
Önceki gün Meltem TV'de yorumcusu olduğum Kum Saati programında Hatay'da bulunan Adem Birinci ile bir canlı bağlantı yaptık.
Adem Bey'in konuşmasından bazı notlar aldım, onları paylaşayım:
* "Hatay tamamen enkaz halinde, hayalet il görünümünde. Terk edilmiş bir şehir."
* "Arama kurtarma çalışmaları sona erdi. Tozu dumana katarak enkaz kaldırılıyor."
* "Vatandaşlar soruyor, 'Bu hummalı çalışmalar neden depremin birinci, ikinci ve üçüncü gününde yapılmadı' diye."
* "Bölgedeki yerel yetkililer, 1.6 milyon nüfusa sahip Hatay'da en az 50 bin kişinin vefat ettiğini söylüyor. 100 bin ve daha üstü diyenler de var."
* "Çadır ve konteyner evler yeterince ulaşmadı, vatandaşlar talep ediyorlar."
* "Hatay depreme dayanıklı, fay üstünde olmayan daha güvenli bir zemine inşa edilmeli."
* "Bağımsız Türkiye Partisi'nin deprem bölgesinde kurduğu aşevleri 24 saat depremzedelere ve bölgede görevli olan Mehmetçiğe, polislere, AFAD ekiplerine, diğer sivil toplum kuruluşlarının görevlilerine yemek hizmeti sunuyor. BTP'nin sadece Hatay merkezdeki çadır aşevi 1500 kişiye yemek sağlıyor. Tüm canlar BTP aşevinde cem oldu."
Adem Bey'e verdiği bu bilgilerden dolayı teşekkür ediyoruz.
Bu aktarılanlardan benim anladığım şu:
Bir şehrimizi komple kaybettik, şimdi güvenli bir şekilde, güvenli bir zeminde yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Hataylı vatandaşlar arama kurtarma çalışmalarının özellikle Hatay'da geç başlamasından rahatsız. Can kayıpları resmi açıklanan rakamlardan çok çok fazla. 11 ilin genelinde 43 bin 556 kişi hayatını kaybetti diye açıklanırken, vefat sayısının sadece Hatay'da 50 binin üstünde olduğu belirtiliyor. Bölgede çadır ve konteyner açığı büyük, bu konuda vatandaşlar mağdur durumda.
Depremzedeler, yaşadıkları ve çözüm bulamadıkları sorunlar konusunda muhatap arıyorlar, bulamıyorlar, bu sefer de medya-basın yoluyla ya da muhalefet partisi temsilcileri vasıtasıyla seslerini duyurmaya çalışıyorlar.
Bu sefer de vatandaşların bu serzenişlerini dile getirenler için yetkililer "Not alıyoruz" diyerek üstü kapalı bir tehdit dili kullanıyor.
Bizlerin tavsiyesi şu: Bir daha bu tür felaketler yaşanmaması için şikayet edenleri not etmek yerine, şikayetleri not alsınlar. Daha faydalı olur.
Hasar tespit çalışmaları 'gözlemle" de yapılsa, bakanlığın açıkladığı ağır hasarlı bina sayısı gerçekten ürkütücü. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un açıkladığı verilere göre, depremlerde 507 bin bağımsız bölümden oluşan 156 bin binanın yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olduğu belirtildi.
Depremzedeler, ısrarla çadır ihtiyaçlarını dile getiriyorlar. Yetkililer de ısrarla biz her yere çadır gönderdik diyorlar. Zaten şikayet "Çadır gelmedi" değil, "Yeterli sayıda çadır gelmedi" şeklinde…
Hükümetin açıkladığı veriler de çadır sayısının yetersizliğini ortaya koyuyor. En son açıklanan verilere göre, bölgeye sevk edilen çadır miktarı 301 bin 289, kurulan konteyner miktarı ise 6 bin 375 adet…
Bakanlık hasar tespit çalışmalarında yıkık ya da ağır hasarlı bağımsız birim sayısını 507 bin olarak açıklıyor. Sadece bu aileler bile çadırda kalsa çadır miktarı yeterli değil. Üstelik bölgede sürekli depremler yaşandığı için evlerinde az ve orta hasar bulunanlar da endişelerinden dolayı evlerine giremiyorlar.
13.5 milyon nüfusu olan bir bölgeden bahsediyoruz. Aileler ortalama 4 kişiden oluşsa, ihtiyaç duyulan çadır miktarını siz düşünün.
Diyeceksiniz ki, 450 bine yakın vatandaş tahliye edildi, kendi imkanlarıyla gidenler de var. Doğru, onları da hesaba kattığınızda çadır ihtiyacı çok büyük. Bölge insanı "Çadıra ihtiyacımız var" derken, "Hayır yok" mu diyeceksiniz? Var işte…
Yaşanan bu son depremler ülkemiz için önemli bir turnusol oldu.
Depreme hazırlık, deprem sonrası arama kurtarma çalışmaları ve kurtulanların yaralarının sarılması konusunda yetersizliğimiz bir kez daha ortaya çıktı.
Deprem gerçeğini defalarca yaşamamıza rağmen hiçbir ders almadığımız gün yüzüne çıktı. Ne diyelim, siyaset olarak, devlet olarak, millet olarak inşallah bu sefer ders almışızdır diyelim.
Yaklaşan İstanbul depremi konusunda hala hiçbir adım atılmaması, yetkili siyasilerimizin hala kendileri dışında suçlu arama gayretleri pek ders almadığımızı gösteriyor ama… Allah cümlemizi muhafaza eylesin.
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025
- Millet iradesi ‘komisyon’ değil, ‘referandum’dur / 15.07.2025
- Silah bırakan PKK, taviz veren niye biz? / 12.07.2025
- PKK’lılar ve silahları bu kadar mı? / 11.07.2025
- Öcalan: ‘Varlık tanınmış, ana amaç gerçekleşmiştir’ / 10.07.2025
- Şehitlerimize yas tutarken sorular cevap bekliyor / 09.07.2025
- ‘Terörsüz Türkiye’, ‘terörsüz’ Türkiye mi? / 08.07.2025
- Batıla karşı Hüseyni duruş evrenseldir / 05.07.2025