Benim de dahil olduğum iki milyona yakın bir insan topluluğu bu sene üniversite sınavına girecek.
Sınav sisteminin değiştiğini elbette duymuşsunuzdur.
Bir öğrenci olarak size aslen hiçbir şeyin değişmediğini söyleyerek başlamak istiyorum.
Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) yerini Temel Yeterlilik Sınavı (TYT) isimli sınava verdi. Değişen tek şey, Sosyal ve Fen bölümündeki kırkar soru yirmişer soruya düştü.
Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) yerini Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı (YKS) isimli sınava bıraktı. Yine hiçbir şey değişmedi.
Farklı oturumlara dağılan sınavlar burada bir kitapçıkta cem edildi. Soru sayıları azaltıldı. Ama hiçbir şey değişmedi.
Öğrenciler çalışıyor. Herkes bir tempo içerisinde.
Neden çalıştığını inanın kimse bilmiyor.
Tıp Fakültesi isteyen bir genci kenara çekip neden Tıp okumak istediğini sorun; doyurucu bir cevap alamayacağınızı ben garanti ediyorum.
"Neden üniversite okumalıyım? Üniversite neden var? Liseden farkı ne?" benzerindeki soruların cevabı hiçbir genci zihnince cevaplı değil.
Anne baba bir şey diyor diye evlat oraya sevk oluyor.
"Ben kimim? Ne olmalıyım? Niye varım? Ne için olmalıyım?" gibi soruların cevabı, geleceğin Türkiye'sinin zihninde yok!
Sanki bugünün Türkiye'sinin zihninde çok var da...
Düşünmeyen insanlar, düşünmeyen insanları doğurdu.
Herhangi bir "değeri" olmayan insanlar, değer diye bir şeyi varoluşunu ve nedenliğini anlamayan insanları doğurdu.
Sınava dönecek olursak, şunu da söylemeliyiz:
Sıkıntı, "bir sınav sisteminde" değil; sıkıntı bu sınavın varoluşunda!
İş garantisinin olmadığı; okumayı dileyen herkesi üniversiteyi okuyamadığı; normal bir işe girenin insani ücretler alamadığı bu tabloda sabahtan gecenin körüne değin canhıraş çalışan gençliğin doğması doğal. İstemeye istemeye ve kaderini belirleyecek hayatiyette diye düşündüğü bir sınava sonsuz bir stresle girecek bir gençliğin doğması doğal.
Bu sayılan dertlerin dermanını sunan Prof. Dr. Haydar Baş iktidar olmadıkça, ne gençlik bir nefes alabilir, ne herhangi bir sınav sistemi hayır doğurabilir, ne de eğitim dediğimiz süreçten herhangi bir ölçüsü olan insanlar kümesi doğabilir.
Eğitim sürecinin hala içinde olan bir gençten söylemesi.
Sınav sisteminin değiştiğini elbette duymuşsunuzdur.
Bir öğrenci olarak size aslen hiçbir şeyin değişmediğini söyleyerek başlamak istiyorum.
Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) yerini Temel Yeterlilik Sınavı (TYT) isimli sınava verdi. Değişen tek şey, Sosyal ve Fen bölümündeki kırkar soru yirmişer soruya düştü.
Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) yerini Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı (YKS) isimli sınava bıraktı. Yine hiçbir şey değişmedi.
Farklı oturumlara dağılan sınavlar burada bir kitapçıkta cem edildi. Soru sayıları azaltıldı. Ama hiçbir şey değişmedi.
Öğrenciler çalışıyor. Herkes bir tempo içerisinde.
Neden çalıştığını inanın kimse bilmiyor.
Tıp Fakültesi isteyen bir genci kenara çekip neden Tıp okumak istediğini sorun; doyurucu bir cevap alamayacağınızı ben garanti ediyorum.
"Neden üniversite okumalıyım? Üniversite neden var? Liseden farkı ne?" benzerindeki soruların cevabı hiçbir genci zihnince cevaplı değil.
Anne baba bir şey diyor diye evlat oraya sevk oluyor.
"Ben kimim? Ne olmalıyım? Niye varım? Ne için olmalıyım?" gibi soruların cevabı, geleceğin Türkiye'sinin zihninde yok!
Sanki bugünün Türkiye'sinin zihninde çok var da...
Düşünmeyen insanlar, düşünmeyen insanları doğurdu.
Herhangi bir "değeri" olmayan insanlar, değer diye bir şeyi varoluşunu ve nedenliğini anlamayan insanları doğurdu.
Sınava dönecek olursak, şunu da söylemeliyiz:
Sıkıntı, "bir sınav sisteminde" değil; sıkıntı bu sınavın varoluşunda!
İş garantisinin olmadığı; okumayı dileyen herkesi üniversiteyi okuyamadığı; normal bir işe girenin insani ücretler alamadığı bu tabloda sabahtan gecenin körüne değin canhıraş çalışan gençliğin doğması doğal. İstemeye istemeye ve kaderini belirleyecek hayatiyette diye düşündüğü bir sınava sonsuz bir stresle girecek bir gençliğin doğması doğal.
Bu sayılan dertlerin dermanını sunan Prof. Dr. Haydar Baş iktidar olmadıkça, ne gençlik bir nefes alabilir, ne herhangi bir sınav sistemi hayır doğurabilir, ne de eğitim dediğimiz süreçten herhangi bir ölçüsü olan insanlar kümesi doğabilir.
Eğitim sürecinin hala içinde olan bir gençten söylemesi.
Hüseyin Taşkın / diğer yazıları
- Ölenden borç var doğana borç kalıyor / 08.06.2019
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018