Dünyada güçler dengesi yeniden oluşurken; enformasyon ve psikolojik savaş enstrümanları, en az sıcak savaş mühimmatları kadar görev yapıyor.
Yarım asırdan beri var olagelen ABD eksenli Yeni Dünya düzeni bağlamında sinema ve film endüstrisi, savaş endüstrisinin bir parçasıdır.
Sosyal medya ve diğer bilişim kanalları işi çığırından çıkartmış vaziyettedir.
Hollywood'ın, Pentagon'un propaganda aygıtı ve merkezi olduğu herkesin malumudur.
Yeşil Bere, Kıyamet Şimdi, Eve Dönüş, Geyik Avcısı, Platoon/Müfreze, Doğum Günü Dört Temmuz, Tam Metal Kaplama Mermi /Full Metal Jacket filmlerinin yanısıra; bu bağlamda bilhassa 11 Eylül sonrası Black Hawk Down / Kara Şahin Düştü, We Were Soldiers/ Bir Zamanlar Askerdik, Sum of All Fears/ En Büyük Korku gibi Hollywood yapımlarını elbette ele almak gerekiyor.
Her saati bir bölüm halinde 24 saate yayılmış ilk gerçek zamanlı dizi olan '24' de elbette kayda değerdir.
Pentagon, CIA ve Hollywood arasındaki ilişkileri, Kıyamet savaşı endekslenmiş Amerikan derin devleti şekillendiriyor.
Hollwood filmleri, 85'li yılardan sonra Türk milleti ve gençliği üstüne savaş cürufu halinde yağıyor.
Türk medeniyetinin yerleşik kültür ve değerleri, Hollywood yapımları ve popüler kültür dalgalarıyla dönüşüyor, yozlaşıyor. Türk aile yapısı değişiyor, dağılıyor.
90'lı yıllarda Kültür Bakanı olan Gökhan Maraş'ın, Amerikan filmlerinin kısıtlanması ve Türk filmlerinin teşvik edilmesini öngören bir yasa teklifi sunuyor. Kulislerde, ABD Başkanı G. Bush'un, merhum Turgut Özal'ı bizzat arayarak teklifi geri çevirttiği konuşuluyor, gerçekten de yasa geri çevriliyor.
Sadece bu girişim bile Hollywood endüstrisinin Amerikan savaş endüstrisi ile nasıl iç içe olduğunu anlamak için yeterlidir.
Hollywood yapımlarıyla kültürü, dimağı, zevki, algılamaları ve hatta karakteristikleri değişmeye başlayan bir Türk toplumu ile karşı karşıya kalıyoruz.
Savaş, şiddet, insanlık kıyımı, mafya ve müstehcenlik içeren Hollywood endüstrisi, Türk sinemasını da dönüştürüyor, kendine benzetmeye başlıyor. Ekranlar şiddet, müstehcenlik ve cüruf akıyor.
Meltem-Medya grubu, kuruldukları günden beri bu büyük yozlaşmaya direniyor. Meltem TV, Mesaj TV, Kadırga TV, Köy TV, Sağlık TV, Av TV vs? kanallar ne pahasına olursa olsun Aile Televizyonu olmaya devam ediyor.
Son dönemde TRT televizyonları da aile kurumunu koruyup kollayan, milli birlik ve bilinci güçlendirip perçinleyen ciddi iç yapım, dizi ve filmlere imza atıyor? Yunus Emre, Diriliş Ertuğrul ve Filinta gibi yapımlar gerçekten takdire şayan çalışmalardır.
Bu yapımlar ciddi reytingler de yakalıyor. Bu bağlamda TRT dizisi Diriliş Ertuğrul'un, bir imparatorluğu Harem müstehcenliğine sıkıştıran Muhteşem Yüzyıl'ın reytingini sıfırlayarak yerlerde süründürmesi elbette dikkatlerden kaçmıyor.
Üniversiteler ve RTÜK, ekrandaki şiddet ve müstehcenlik içeren yapımların topluma ve gençliğimize maliyeti bağlamında ciddi alan araştırmalar ve psiko-sosyal çalışmalar yapıyor.
Bu alan araştırmaları ailedeki, okuldaki, hayattaki artan şiddet eylemlerin ve değerler yozlaşmasının arka planını okumamıza yardımcı oluyor.
Çakallar Vadisi, Eşkıya, bilmem ne gibi dizilerin faturasını görmek mümkün oluyor.
Bu eksende iki tane çalışma var önümde: Biri Prof. Dr. Aysel Aziz'e, diğeri Doç. Dr. Abdülkerim Bahadır'a ait.
Prof. Dr. Aziz, söz konusu şiddet içerikli dizi izleyenler içinden hepsi Lise ve üstü eğitimli insanlar arasında yapmış çalışmasını?
Yüzde 49'u konuşmalardan, yüzde 28'i acımasızlıktan, yüzde 44.5'i soğukkanlılıktan etkilenmiş.
Yüzde 27 erkek ve yüzde 24 kadının şiddete bakışında değişiklik olmuş? Yüzde 4'ü ise psikolojik destek alıyor.
Yüzde 96'lık kısmı, dizilerdeki şiddet mesajının gençlere öyle veya böyle etki ettiğini söylüyor; ancak yüzde 3'lük kısmı ise şiddet etkisi yok diyor.
Yüzde 91'lik kesim, bu dizilerdeki şiddetin okullarda yükselen şiddete tesiri olduğuna inanıyor; yüzde 9 yok diyor.
Yüzde 88, söz konusu dizilerin çeteleşmeye özendirdiğini belirtiyor; yüzde 12 özendirme yok diyor. Detayları görmek ve konuşmak mümkün?
Hollywood'u aratmayan bu şiddet ve müstehcenlik içerikli film ve dizilerin, bizim dünya düzenimize ve medeniyetimize hizmet ettiğini söylemek mümkün değildir. Bu diziler kendi neslimiz içinden bambaşka bir nesil üretiyor.
Böylesi vahşi enformatik ve psikolojik savaş günlerinde, Meltem Medya grubunun Türk aile yapısını korumaya endeksli köklü yayıncılığını ve TRT'nin Diriliş Ertuğrul ve Yunus Emre gibi yapıtlarını takdir etmemek nankörlüktür.
Yarım asırdan beri var olagelen ABD eksenli Yeni Dünya düzeni bağlamında sinema ve film endüstrisi, savaş endüstrisinin bir parçasıdır.
Sosyal medya ve diğer bilişim kanalları işi çığırından çıkartmış vaziyettedir.
Hollywood'ın, Pentagon'un propaganda aygıtı ve merkezi olduğu herkesin malumudur.
Yeşil Bere, Kıyamet Şimdi, Eve Dönüş, Geyik Avcısı, Platoon/Müfreze, Doğum Günü Dört Temmuz, Tam Metal Kaplama Mermi /Full Metal Jacket filmlerinin yanısıra; bu bağlamda bilhassa 11 Eylül sonrası Black Hawk Down / Kara Şahin Düştü, We Were Soldiers/ Bir Zamanlar Askerdik, Sum of All Fears/ En Büyük Korku gibi Hollywood yapımlarını elbette ele almak gerekiyor.
Her saati bir bölüm halinde 24 saate yayılmış ilk gerçek zamanlı dizi olan '24' de elbette kayda değerdir.
Pentagon, CIA ve Hollywood arasındaki ilişkileri, Kıyamet savaşı endekslenmiş Amerikan derin devleti şekillendiriyor.
Hollwood filmleri, 85'li yılardan sonra Türk milleti ve gençliği üstüne savaş cürufu halinde yağıyor.
Türk medeniyetinin yerleşik kültür ve değerleri, Hollywood yapımları ve popüler kültür dalgalarıyla dönüşüyor, yozlaşıyor. Türk aile yapısı değişiyor, dağılıyor.
90'lı yıllarda Kültür Bakanı olan Gökhan Maraş'ın, Amerikan filmlerinin kısıtlanması ve Türk filmlerinin teşvik edilmesini öngören bir yasa teklifi sunuyor. Kulislerde, ABD Başkanı G. Bush'un, merhum Turgut Özal'ı bizzat arayarak teklifi geri çevirttiği konuşuluyor, gerçekten de yasa geri çevriliyor.
Sadece bu girişim bile Hollywood endüstrisinin Amerikan savaş endüstrisi ile nasıl iç içe olduğunu anlamak için yeterlidir.
Hollywood yapımlarıyla kültürü, dimağı, zevki, algılamaları ve hatta karakteristikleri değişmeye başlayan bir Türk toplumu ile karşı karşıya kalıyoruz.
Savaş, şiddet, insanlık kıyımı, mafya ve müstehcenlik içeren Hollywood endüstrisi, Türk sinemasını da dönüştürüyor, kendine benzetmeye başlıyor. Ekranlar şiddet, müstehcenlik ve cüruf akıyor.
Meltem-Medya grubu, kuruldukları günden beri bu büyük yozlaşmaya direniyor. Meltem TV, Mesaj TV, Kadırga TV, Köy TV, Sağlık TV, Av TV vs? kanallar ne pahasına olursa olsun Aile Televizyonu olmaya devam ediyor.
Son dönemde TRT televizyonları da aile kurumunu koruyup kollayan, milli birlik ve bilinci güçlendirip perçinleyen ciddi iç yapım, dizi ve filmlere imza atıyor? Yunus Emre, Diriliş Ertuğrul ve Filinta gibi yapımlar gerçekten takdire şayan çalışmalardır.
Bu yapımlar ciddi reytingler de yakalıyor. Bu bağlamda TRT dizisi Diriliş Ertuğrul'un, bir imparatorluğu Harem müstehcenliğine sıkıştıran Muhteşem Yüzyıl'ın reytingini sıfırlayarak yerlerde süründürmesi elbette dikkatlerden kaçmıyor.
Üniversiteler ve RTÜK, ekrandaki şiddet ve müstehcenlik içeren yapımların topluma ve gençliğimize maliyeti bağlamında ciddi alan araştırmalar ve psiko-sosyal çalışmalar yapıyor.
Bu alan araştırmaları ailedeki, okuldaki, hayattaki artan şiddet eylemlerin ve değerler yozlaşmasının arka planını okumamıza yardımcı oluyor.
Çakallar Vadisi, Eşkıya, bilmem ne gibi dizilerin faturasını görmek mümkün oluyor.
Bu eksende iki tane çalışma var önümde: Biri Prof. Dr. Aysel Aziz'e, diğeri Doç. Dr. Abdülkerim Bahadır'a ait.
Prof. Dr. Aziz, söz konusu şiddet içerikli dizi izleyenler içinden hepsi Lise ve üstü eğitimli insanlar arasında yapmış çalışmasını?
Yüzde 49'u konuşmalardan, yüzde 28'i acımasızlıktan, yüzde 44.5'i soğukkanlılıktan etkilenmiş.
Yüzde 27 erkek ve yüzde 24 kadının şiddete bakışında değişiklik olmuş? Yüzde 4'ü ise psikolojik destek alıyor.
Yüzde 96'lık kısmı, dizilerdeki şiddet mesajının gençlere öyle veya böyle etki ettiğini söylüyor; ancak yüzde 3'lük kısmı ise şiddet etkisi yok diyor.
Yüzde 91'lik kesim, bu dizilerdeki şiddetin okullarda yükselen şiddete tesiri olduğuna inanıyor; yüzde 9 yok diyor.
Yüzde 88, söz konusu dizilerin çeteleşmeye özendirdiğini belirtiyor; yüzde 12 özendirme yok diyor. Detayları görmek ve konuşmak mümkün?
Hollywood'u aratmayan bu şiddet ve müstehcenlik içerikli film ve dizilerin, bizim dünya düzenimize ve medeniyetimize hizmet ettiğini söylemek mümkün değildir. Bu diziler kendi neslimiz içinden bambaşka bir nesil üretiyor.
Böylesi vahşi enformatik ve psikolojik savaş günlerinde, Meltem Medya grubunun Türk aile yapısını korumaya endeksli köklü yayıncılığını ve TRT'nin Diriliş Ertuğrul ve Yunus Emre gibi yapıtlarını takdir etmemek nankörlüktür.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019