Osmanlı Devleti Türkler tarafından kurulmuş çok uluslu bir devlettir. İmparatorluk hudutları dâhilinde oturan her ulus kendi anadilini konuşur. Devletin kurucusu olan Türk ulusunun ana dili Türkçedir. Türk devlet geleneğine göre Osmanlı Devleti de Fatih dönemine kadar Ordu devlet geleneğine göre kurulmuştur ve ordunun dili de Türkçedir. Eyalet askerleri Tüklerden kurulduğu için dili zaten Türkçedir. Yeniçeri ordusu ise küçükken gayrimüslim tebadan toplanan erkek çocukların eğitimi sonucunda kurulmuştur. Devşirme çocuklar Bektaşi tarikatına göre eğitilirler, Türkçe konuşurlar. Fatih zamanına kadar yeniçeriler ordu devlet geleneğine bağlıdırlar. Fatih zamanında Enderun okuluna seçilen devşirmelere, memur ve yönetici olarak yetiştirilmek için hukuk ve idari bilimlere göre eğitildikleri için Osmanlıca (yani Türkçe Arapça ve Farsça) kelimelerden oluşan, Osmanlıca öğretilirdi. Çünkü Devlet kurumlarında, yönetimde ve Medreselerde, Osmanlıca konuşulurdu. Osmanlıca hem resmi devlet dili, hem de ilim dili idi. İttihat Terakki partisinin temel ülkülerinden birisi Türkleşmektir. Yani Türk dilini ve Türk kültürünü egemen kılmaktır. Çünkü Selçukluklar zamanında resmi dilin Farsça olması, Osmanlı'lar zamanında medreseler vasıtası ile çok sayıda Arapça kelimenin kullanılması ve Osmanlıca diye bir lehçenin kültürümüze aşırı etkisi ile şehir ve kasabalarda Türk kültürünü zayıflatmıştır. Yalnız göçebe Türkmenleri bu konunun dışında sayabiliriz. Ama onlarda da devlet desteği olmadığından Türk kültürünün gelişmesinde bir fayda sağlamamıştır. Tarım ve hayvancılığın dışında, Anadolu ve Rumeli'de iş hayatı ekseriyetle anadili Türkçe olmayan yerli halkın elinde idi. Kapitülasyon hakların verilmesinden sonra İmparatorluk toprakları içerisinde yabancılar önce büyük ticari şirketler kuruldu. Bu şirketler bu gün olduğu gibi dışarıdan toplumun ihtiyacını karşılamak için, gerekse Osmanlı topraklarında üretilen malların pazarlanması ile ticari bir canlılık görüntüler. Yerli zanaat ve üretimde bu nedenle bir gelişme olmaz. XIX Yüzyıldan itibaren bilim ve teknikte meydana gelen gelişmenin etkisi ile Demiryolları, Liman, Tramvay, P.T.T, Radyo Evi ve maden işletmeciliği gibi büyük şirketler kurulur. Kapitülasyon haklara sahip yabancı şirketlerdeki çalışanlarda, yani işçilerde (Memur, muhasebeci, usta, tezgâhtar ve işçiler) ya yabancı idi veya kendileri ile din ve kültür birliği içerisinde olan, Anadili Türkçe olmayan Osmanlı halkından (Rum, Ermeni, Bulgar, Musevi veya Lövantin) gibi kendilerine yakın duran yerlilerden seçerlerdi. Muamele ve defterlerinde en çok Fransızca, İngilizce, az da olsa Almanca kullanılırdı. Anadili Türkçe olmayan Osmanlıların büyük bir ekseriyeti işleri icabı Fransızca veya İngilizce bilirlerdi. Bu durum Türklerde çok azdı. Bu nedenle yabancı şirketlerde çalışanların çoğu, Anadili Türkçe olmayan Osmanlılardı. Bu nedenle anadili Türkçe olanlar iş bulmakta sıkıntı çekiyorlardı. Yabancı şirketleri de, Kapitülasyonlar kaldırıldıktan sonra vergi konusunda ve gümrük işlerinde yeteri kadar denetlenemiyordu. Yukarıdaki nedenlerle Bakanlar Kurulu, Ticaret ve Ziraat Bakanı Ahmet Nesimi Beyin önerisi ile 22 Eylül 1915 günü şu kararı alır: "Yabancı şirketlerin ellerinde bulunan demir yollarında hep Müslüman olmayanların çalıştırıldığı, bu ise devletin güvenliği bakımından doğru olmadığı, bu şirketlerin resmi muameleleri Türkçe olsa orada Türk memurlarının kullanılmasının kolaylaşacağı üzerinde konuşulur ve şirketlerin muamelelerinde Türkçeyi kullanmalarını sağlayacak tedbirlerin alınmasına karar verilir."Yukarıdaki kararın sonucunda hükmet bir kanun önergesi hazırlayarak, konunun kanunlaşması için Meclis-i Mebus an'a getirir. 11-12 Mart 1916 günlerinde konu Mecliste ve Ayan meclisinde tartışılır.Ticaret ve Ziraat Bakanı Ahmet Nesimi Bey hazırlanan kanunu ülke çapında sosyal bir inkılâp olarak sunumunu yapar. Ayan meclisinde Ahmet Rıza Bey şu yönlerden eleştiriler getirerek şu dönemde bu kanunun çıkmasına karşın olur. Ahmet Rıza Beyin eleştirileri şöyledir: a) Ahmet Rıza Bey,Kanun-i Esasi'nin Adalet- Müsavat(eşitlik)-Hürriyet ülkülerine dayanılarak hazırlandığını ifade ederek, hazırlanan kanunun Anayasa'ya aykırılığını ileri sürer. b) Arabistan'da Türkçe bilmeyen bir Arabın bu kanun nedeni ile bir Anadili Türkçe olan bir kişiyi defter ve muhasebatın yazımı için çalıştırılması hukuken mümkün değildir der. c) Osmanlı'nın böyle kritik bir döneminde, toplumun birliğini sağlayacağına, toplumu dağıtacak iç kavga nedeni olabilecek olaylardan uzak kalınmasını önerir. Bakan Ahmet Nesimi Bey, Ahmet Rıza Beyin eleştirilerine cevap verir ve söyle söyler: Yeni kanun yalnız "Kanun-u Ticaret"in hükümleri içine giren şirketler için uygulanacağını, bu son kanunun da ufak şirketleri işlerinde Türkçeyi kullanmak zorunda bırakmayacağıdır. Daha sonra örnek olarak Fransa'yı gösterir ve Fransa'da bütün şirketlerin defter ve yazışmalarında Fransızcayı kullandığını söyler. Ayrıca kanunun kabulü ile ihmal adilmiş olan Türk dili ve kültürünün de gelişeceğini savunur. Ayandan Arap temsilci Abdülhamit Zührevi efendi kürsüye gelerek Fransa'da ecnebi Yabancı) lisan yoktur, Osmanlı'da ise vardır diye cevap vererek kanunun kabulüne karşı çıkar.. Yahudi temsilci Bahor Efendi de hükümetin görüşünü destekler. Kanun 23 Mart 1916 günü mecliste tekrar görüşülerek oy çoğunluğu ile kabul edilir.
Ahmet Oğuz Bahadır / diğer yazıları
- Erzincan ateşkesi ve sonucu / 14.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011