Siyaset-ecnebi-diyalogcu ittifakı bir provokasyon

Meltem ve Mesaj TV'de yayınlanan Ekoanaliz programında Prof. Dr. Haydar Baş'a yönelik yapılan provokasyonun perde arkasını incelemeye devam ediyoruz.

Provokasyonun yapıldığı an, dönem ve provokasyonun şekli oldukça önemli ve bu olayın azmettiricileri hakkında bizlere önemli ipuçları vermektedir.

Prof. Dr. Haydar Baş provokasyonun hemen öncesinde, tek bir merkezden bütün medya ve basın kuruluşlarına servis edildiği gibi hükümetin ekonomi politikalarından değil, dinlerarası diyalog faaliyetlerinden bahsediyordu.

Sayın Baş, diyalogcuların neler yaptığına örnek olarak, Peygamber Efendimizi (SAV) devre dışı bırakma senaryolarının bir parçası olan, şu anda Pensilvanya'da ikamet eden, ABD dostu diyalogcu zatın "Muhammed'e iman kemalattandır" sözlerini aktarmıştı ki provokatör sahneye çıktı, hakaretlerini yağdırmaya başladı.

Tekrar altını çizmekte fayda var, bu cümle Prof. Dr. Haydar Baş'a ait değildi, hatta Sayın Baş da bu sözleri ve bu sözlerin sahibini eleştirmek için bu cümleyi aktarmıştı.

Yapılan provokasyonun tam bu anda yapılması, yani Sayın Baş diyalogcuları eleştirirken gerçekleşmesi, ister istemez provokasyonun arkasında diyalogcu çevrelerin olduğu şüphesini akla getirmektedir.

Yine bu şahıslar Atatürk'ün bir kahraman olarak ifade edilmesinden de oldukça rahatsızlar. Çünkü Sayın Baş diyalog konusuna girmeden önce Lozan'dan ve Atatürk'ün Lozan'daki onurlu tavrından bahsediyordu.

Kısaca hatırlamak gerekirse, Lozan'da azınlık tanımı yapılacak, Atatürk'e soruluyor, Atatürk, Müslümanlar bu ülkenin asli unsurudur yani Türk'tür, gayrimüslimler ise azınlıktır şeklinde tanımlama yapıyor.

Prof. Dr. Haydar Baş Lozan'daki millet kavramının din temelli yapıldığını ve Müslümanların asli unsur olarak tanımlandığını vurguluyor ve bundan yola çıkarak Atatürk'ün "Ne mutlu Türk'üm diyene" derken aslında "Ne mutlu Müslüman'ın diyene"yi kastettiğini belirtiyor. Bu gerçekten tarihi bir tespit?

Bu cümle Türk milletinin temelini ve aslını ortaya koyarken, birlik ve beraberliğini pekiştirirken, birileri bundan da oldukça rahatsız oldu.

Atatürk'ten, Atatürk'ün İslam'a olan saygısından, milletin birlik ve beraberliğinden bahsedilmesinden kimlerin rahatsız olduğunu az çok tahmin edebiliyorsunuz.

Malum, bugün dinlerarası diyalogla ülkeyi Haçlı rıhtımına sürükleyenlerin üstatları da dün Atatürk ve milli mücadele hakkında fetvalar yayınlıyorlardı. Onlara göre Yunan'a İngiliz'e kurşun sıkmak küfürdü. Provokatörün bu çirkin provokasyonu yaptığı dönem de oldukça önemli. Seçimlere az bir zaman kaldı ve ne hikmetse, her seçim öncesi, ülke ve millet için tek çözüm sahibi olan ve yalnız doğruları söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş için mutlaka bu tür tatsız senaryolar devreye konuluyor.

Amaç Türk milletinin gerçek lideriyle buluşmasını engellemek? Prof. Dr. Haydar Baş'ın millet nezdinde kabul görmesinden ve milletin Sayın Baş'ın etrafında kenetleşmesinden rahatsızlık duyan siyasi çevreler malumunuz?

Bu provokasyonun faillerini işte buralarda aramak lazım. Bir ipucu da malum medya ve basının bu provokatöre arka çıkmaları? Bu medya ve basın organlarının da kimlerin kontrolünde olduğu yine hepinizin bilgisi dahilinde?

Prof. Dr. Haydar Baş'ın karşısında tam bir siyaset-ecnebi-diyalogcu ittifakı var. Bir uyarı: Aynı ittifak geçmişte Atatürk'ün karşısında da vardı ve sonuçta Atatürk ve Türk milleti galip çıktı. Bizden söylemesi?