Muhtarlar sırayı savdı. Sıra kendilerine gelen kaymakamlar şimdi Erdoğan'ın karşısına oturdu. Arada bir fark vardı tabii; muhtarlar koltuk sıralarında mekân tutarken kaymakamlar masalara kurulmuşlardı.
AKP kafasının huyudur bu, lüks ve şatafattan vazgeçemezler. Kültürsüz ve bilgisiz durabilirler de, gösterişten uzak duramazlar.
Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçildiği günlerde, içlerinde benim de bulunduğum 17 öğretim üyesini Belediye Sarayına-o zaman kaçak maçak bir sarayı yoktu- davet ederek, belediye çalışanları için iç hizmet kursu düzenleneceğini ve bu kurslarda ders verip veremeyeceğimizi sordu. Kursun mahiyetini öğrenince olumlu cevap vererek hizmete başladık. Daire başkanlarından İETT sürücülerine kadar, tüm çalışanlara ders veriyorduk. Önce memurlar ve işçilere İSKİ konferans salonunda, zabıtaya kendi kurumlarındaki dershanelerinde ders verdikten sonra daire başkanlarına ve müdürlere sıra gelince mekânı değiştirdiler ve Yıldız Sarayı bahçesindeki köşklerde bu zevata ders vermeye başladık. Daire başkanları makam arabaları ile geliyor, 3-5 saat bu arabalar ve sürücüleri bağlanıyordu. Dersleri yine konferans salonlarında verelim dediysem de kulak asan olmadı ve hizmet köşklerde devem etti. Etmesine etti de onca araba ve sürücüleri boşu boşuna bekletiliyordu. Bu israfa işaret ederek başkanların tek bir servis aracıyla gelebileceklerini, makam arabalarına gerek olmadığını söyledik ve kötü kişi olduk. Eleştiriye ezelden beri tahammülleri yoktu. Gösteriş ve caka satma işi o zaman da vardı bugün de gemi azıya almış şekilde sürüp gidiyor.
Kaymakamları toplayan Erdoğan, kaymakamlara şu emri veriyordu; terör bölgesindeki belediyelerin araçlarına el koyun!
Önce bakalım, Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olarak, tek başına böyle bir emir verme yetkisi var mı:
Anayasa'nın 105.maddesinde devlet başkanının parlamenter rejimdeki sorumsuzluğu ilkesinin nasıl uygulanacağı düzenlenmiştir. Devlet başkanının görevi sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) önünde vatan hainliği dışında herhangi bir sorumluluğu yoktur.
Yönetim hukukunun temel ilkesi, sorumluğun yetki karşılığı olacağıdır. Yetki varsa sorumluluk vardır. Sorumsuz isen yetkin de yoktur.
Anayasa, cumhurbaşkanının tek başına yapabileceği işlemleri göstermiştir. Bunlar arasında yürütme organına ki, kaymakamlar bunun parçasıdır, böyle bir emir verme yetkisi yoktur. Diyelim ki verdi, geçerli olabilmesi için başbakan ya da ilgili bakan veya bakanların imzası gerekir (Anayasa, madde:105).
Verilen emrin konusu belediyelerin araçlarına el konulmasıdır.
Peki, belediyelerin hukuki statüsü nedir? Belediyeler, yerel yönetim kuruluşlarıdır. Anayasa hem merkezi idare (hükümet) hem de mahalli idare (yerinden yönetim) sistemini kabul etmiştir. Belediyeler, anayasada yerini bulan yerinden yönetim kuruluşlarıdır.
Merkezi idarenin yani hükümetin yerel yönetimleri denetleme yetkisi vardır. Belediyelerde herhangi bir yolsuzluk, usulsüzlük, görevi kötüye kullanma gibi iddiaları ya da şikâyetleri varsa, İçişleri Bakanlığı müfettiş göndererek inceleme başlatır, alınacak müfettiş raporuna göre yaptırım uygular. Hakkında yaptırım uygulanan belediye başkanı, Bakanlık aleyhine işlemin iptali için İdari Yargı'da (İdare Mahkemesi) dava açabilir. Bu aşamalar gözetilmeden sorumsuz ve yetkisiz cumhurbaşkanı tarafından verilen emir kanunsuz emirdir (Anayasa, madde:137).
AKP kafasının huyudur bu, lüks ve şatafattan vazgeçemezler. Kültürsüz ve bilgisiz durabilirler de, gösterişten uzak duramazlar.
Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçildiği günlerde, içlerinde benim de bulunduğum 17 öğretim üyesini Belediye Sarayına-o zaman kaçak maçak bir sarayı yoktu- davet ederek, belediye çalışanları için iç hizmet kursu düzenleneceğini ve bu kurslarda ders verip veremeyeceğimizi sordu. Kursun mahiyetini öğrenince olumlu cevap vererek hizmete başladık. Daire başkanlarından İETT sürücülerine kadar, tüm çalışanlara ders veriyorduk. Önce memurlar ve işçilere İSKİ konferans salonunda, zabıtaya kendi kurumlarındaki dershanelerinde ders verdikten sonra daire başkanlarına ve müdürlere sıra gelince mekânı değiştirdiler ve Yıldız Sarayı bahçesindeki köşklerde bu zevata ders vermeye başladık. Daire başkanları makam arabaları ile geliyor, 3-5 saat bu arabalar ve sürücüleri bağlanıyordu. Dersleri yine konferans salonlarında verelim dediysem de kulak asan olmadı ve hizmet köşklerde devem etti. Etmesine etti de onca araba ve sürücüleri boşu boşuna bekletiliyordu. Bu israfa işaret ederek başkanların tek bir servis aracıyla gelebileceklerini, makam arabalarına gerek olmadığını söyledik ve kötü kişi olduk. Eleştiriye ezelden beri tahammülleri yoktu. Gösteriş ve caka satma işi o zaman da vardı bugün de gemi azıya almış şekilde sürüp gidiyor.
Kaymakamları toplayan Erdoğan, kaymakamlara şu emri veriyordu; terör bölgesindeki belediyelerin araçlarına el koyun!
Önce bakalım, Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olarak, tek başına böyle bir emir verme yetkisi var mı:
Anayasa'nın 105.maddesinde devlet başkanının parlamenter rejimdeki sorumsuzluğu ilkesinin nasıl uygulanacağı düzenlenmiştir. Devlet başkanının görevi sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) önünde vatan hainliği dışında herhangi bir sorumluluğu yoktur.
Yönetim hukukunun temel ilkesi, sorumluğun yetki karşılığı olacağıdır. Yetki varsa sorumluluk vardır. Sorumsuz isen yetkin de yoktur.
Anayasa, cumhurbaşkanının tek başına yapabileceği işlemleri göstermiştir. Bunlar arasında yürütme organına ki, kaymakamlar bunun parçasıdır, böyle bir emir verme yetkisi yoktur. Diyelim ki verdi, geçerli olabilmesi için başbakan ya da ilgili bakan veya bakanların imzası gerekir (Anayasa, madde:105).
Verilen emrin konusu belediyelerin araçlarına el konulmasıdır.
Peki, belediyelerin hukuki statüsü nedir? Belediyeler, yerel yönetim kuruluşlarıdır. Anayasa hem merkezi idare (hükümet) hem de mahalli idare (yerinden yönetim) sistemini kabul etmiştir. Belediyeler, anayasada yerini bulan yerinden yönetim kuruluşlarıdır.
Merkezi idarenin yani hükümetin yerel yönetimleri denetleme yetkisi vardır. Belediyelerde herhangi bir yolsuzluk, usulsüzlük, görevi kötüye kullanma gibi iddiaları ya da şikâyetleri varsa, İçişleri Bakanlığı müfettiş göndererek inceleme başlatır, alınacak müfettiş raporuna göre yaptırım uygular. Hakkında yaptırım uygulanan belediye başkanı, Bakanlık aleyhine işlemin iptali için İdari Yargı'da (İdare Mahkemesi) dava açabilir. Bu aşamalar gözetilmeden sorumsuz ve yetkisiz cumhurbaşkanı tarafından verilen emir kanunsuz emirdir (Anayasa, madde:137).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023