Dünyada egemen olan ekonomi modelinin temeli "zenginlik mutluluktur" tezine dayanmaktadır. Birçok akademik araştırma ve çalışma, bu tezin doğru olmadığını göstermiştir. Tam tersine sürekli zenginlik peşinde koşmak, zenginliğe ulaşılsa bile, hayal kırıklığına, dolayısıyla mutsuzluğa neden olmaktadır. Dahası böylesi davranışlar, ben-merkezliliği geliştirerek başkalarıyla ilişkileri zedeliyor ve ruh sağlığını bozuyor."Zenginlik mutluluktur" tezi üzerine araştırma yapanlar, şu ortak görüşte karar kılmışlardır: İnsanların mutluluğu için zenginlikten daha önemli olan sosyal kalkınmışlıktır. Aslında zenginlik, ekonomik kalkınmanın da tek göstergesi kabul edilmiyor. Çünkü öyle ülkeler var ki, ekonomik olarak kalkınmamış, ancak doğal kaynakları sayesinde zengin olmuşlardır. En tipik örnek Suudi Arabistan'dır. Ezcümle kalkınma ve onun neticesi olan zenginlik mutluluk getirmiyor. Bu gerçek, hem bireyler, hem de toplumlar için geçerlidir.Ne yazık ki, buna rağmen uzun yıllardır mutluluğun anahtarı olarak zenginlik gösterilmiştir. Öyle ki, mutluluk, kişisel refah ve hayat kalitesi, gayrisafi hâsılanın artışıyla ölçülmüştür. Bu kadar gerçek dışı ve yanıltıcı bir ölçüm olabilir mi? Hâlbuki insanları mutlu eden ekonomik büyüme ve kalkınma değil, sosyal kalkınmadır. Sosyal kalkınmanın da en önemli ölçüsü adalettir ve adaletin sağladığı güvencedir. Bundan mahrum olan milletler, ne kadar zengin olurlarsa olsunlar, asla mutlu olamazlar.İnsanlar, başkalarının mutsuzluğu pahasına mutlu olunamayacağını anlayana ve yaşayana kadar mutluluğu yakalayamazlar. Bir de şu gerçek mutlaka zihinlere kazınmalıdır: Mutluluk için ortak sorumluluk şarttır. Bireyselliği ve bencilliği ahlâk edinmiş milletler için mutluluk, huzur ve refah hayaldir. Sosyal kalkınmışlığın bir diğer göstergesi de sosyal güvenliktir. Devlet, her vatandaşının sosyal güvenliğini eksiksiz sağlamalıdır. Bunun sağlanması, ekonomik kalkınma ve zenginlikten öte, sosyal politikalarla ilgilidir. Ekonomik olarak kalkınmış veya zengin olmuş, birçok ülke, maalesef tüm vatandaşını sosyal güvenceye kavuşturamamıştır. Meselâ ABD'nin 50 milyon vatandaşı sağlık güvencesinden yoksundur, her beş haneden biri de gıda ihtiyacını karşılamaktan acizdir, yani açtır. Evsiz Amerikalıların sayısı 3 milyonu aşmıştır. Diğer bir deyişle 3 milyondan fazla Amerikalı sokaklarda ve köprü altlarında yaşamaktadır.ABD ve AB ülkeleri, ekonomik kalkınma ve zenginlik diyerek, sosyal kalkınmayı sürekli geri plâna itmişler ve bu ayıplarını da sürekli gizlemişlerdir. Ancak en zengin yüzde 1'lik ile kalan yüz 99 arasındaki uçurumun daraltılması talebiyle bankaların işgal edilmesi, bütün ayıplarını ve kirli çamaşırlarını ortaya dökmüştür. Peki, ABD ve AB ülkeleri, bundan ders alarak, bu çarpıklığı düzeltme yönünde bir adım atmışlar mı? Daha doğrusu bunu düzeltebilirler mi? Düzeltemezler, çünkü ekonomik sorunların bir belirtileri, bir de kökeni vardır. Ekonomik bir sorunu çözmek için onun kökenine inmek gerekir. Belirtisiyle uğraşılırsa, bir süre sonra, o belirti farklı bir biçimde tekrar tezahür eder. Söz konusu ülkeler, ekonomik sorunların kökenine inemediği için başarılı olamıyorlar. Başarılı olabilmeleri için Prof. Dr. Haydar Baş'ın hem 'Milli Ekonomi Modeli'ni, hem de 'Sosyal Devlet-Milli Devlet' tezini uygulamaları gerekir. 'Sosyal Devlet-Milli Devlet' tezi, en az 'Milli Ekonomi Modeli' kadar önemlidir. Çünkü sosyal kalkınma, ancak ve ancak onunla gerçekleştirilebilir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018