İmam-hatip Okullarının ilk kuruluşları atamızın okumuş din adamı isteklerine uygun olarak kurulmaya başlanmıştır. Daha sonra da hemen hemen bütün Cumhuriyet devresinde bu okullara az veya çok önem verilmiştir.
Hatta İHL'lerin mezunları (ki şu anda çok tartıştılar konu onların durumudur)
istedikleri fakültelere eşit sınav değerlendirmesiyle girebiliyorlardı. Fakat o tarihlerde Soyetler Birliği henüz dağılmamıştı ve Komünizm tehdidi bütün hışmıyla devam ediyordu. İnaçlı insanlar ise bu tehlikeye karşı aşılıydı dirençliydi.
Onun için onların çoğalması genel durma ve siyasete uygun düşmekteydi.
Ama komünizm tehyikesi azalınca (Sovyetler Birliği çöküp dağılınca) artık İHL liselerine değişik şekilde bakılmaya başlandı ve önlerinin bir şekilde sınırlanması gayesiyle giriş haklarında değişmeler yapıldı.
Bazı kimseler insanların pek tabii ihtiyacı olan köklü bir din bilgisinin alınması zait sayılmaktadır. Kısacası bu bilgiler gereksiz sayılmaktadır. Üstelik bir doktorun mühendisin bestekarın sanatkarın üniversite hocasının veya devlet büyüğünün. İHL mezunu olması acayip düşmektedir. Çünkü İHL öğrencileri bir nevi potansiyel tehlike olarak görülmektedir. Halbuki ise şu andaki başkanımız bile İHL mezunudur! öyle bir tehlike olsaydı bu millet ve meclisimiz onu Başbakan yaparmıydı?
Türkiye'de Demokrası
Uygulamaları
Türkiye'nin elli küsür yıldan beri Demokrasi uygulanmaya çalışmaktadır. İnançlar herkesin serbestce benimseyeceği bir husus ve değer olmuştur. Ülkemizde bütün inançlara saygı duyulmaktadır. Hatta! Ataistlere" bile kimse dokunmamaktadır. Ama nedense bazı kimseler islama karşı hala değişik gözle bakmakta ve inananlarda ve hele namaz kılanlarda ve oruç tutanlarda, sanki bir potansiyel tehlike var gözüyle değerlendirmektedir. Bu durum ise daha fazla uzun zaman ideolojik dokrinlerin etkisinde kalma hastalığın kalıntıları olarak dünyanın bir çok yerinde görüldüğü gibi, ülkemizde de hala mevcuttur. Tabiki zamanla bu azalacak. Ama bu fikirde olan insanlarımız bazı önemli köşe başlarında veya pozisyonlarda bulunurlarsa onların büyük çapta ters etkileri olabilmektedir.
Başka bir husus daha mevcuttur. Her zaman okumuş ve bilgi din adamının münevver olmasını isteyen bizler, inançlarımızla beraber mesleki ve ilmi bilgilerin birlikte olmasını neden yargılamaya çalışıyoruz ki? Bu mantığımıza ters düşmüyor mu?
Milletlerin bütünlüğü ancak insanların inançlarının ve kendi değerlerinin iyi benimsenmesiyle mümkün olmaktadır. Milli duygular, inançlar konuşma ve yazı dili, okuma, tahsil lisanı isim ve aile düzeni, gelenek ve görenekler, yaşama ve davranış tarzları ve şekilleri bir milletin kimliğinin temelini oluşturmaktadır. Bu hususlar zayıf duruma düşürülürse o insanların iç kimlikleri zaafa uğrar ve köklerinde kolayca kopabilir. O zaman onları özellikle güçlü etkiler başka yönlere kolayca götürebilirler ve sonunda kaybolup asimile olurlar. Eriyip giderler. İnsanlık sahnesinden yok olurlar. Bu bakımdan yukarıda saydığımız hususların devamlı olarak güçlendirilmesi ve oralara, yeni bilgilerin takviye olarak eklenmesi gerekmektedir.
Hatta İHL'lerin mezunları (ki şu anda çok tartıştılar konu onların durumudur)
istedikleri fakültelere eşit sınav değerlendirmesiyle girebiliyorlardı. Fakat o tarihlerde Soyetler Birliği henüz dağılmamıştı ve Komünizm tehdidi bütün hışmıyla devam ediyordu. İnaçlı insanlar ise bu tehlikeye karşı aşılıydı dirençliydi.
Onun için onların çoğalması genel durma ve siyasete uygun düşmekteydi.
Ama komünizm tehyikesi azalınca (Sovyetler Birliği çöküp dağılınca) artık İHL liselerine değişik şekilde bakılmaya başlandı ve önlerinin bir şekilde sınırlanması gayesiyle giriş haklarında değişmeler yapıldı.
Bazı kimseler insanların pek tabii ihtiyacı olan köklü bir din bilgisinin alınması zait sayılmaktadır. Kısacası bu bilgiler gereksiz sayılmaktadır. Üstelik bir doktorun mühendisin bestekarın sanatkarın üniversite hocasının veya devlet büyüğünün. İHL mezunu olması acayip düşmektedir. Çünkü İHL öğrencileri bir nevi potansiyel tehlike olarak görülmektedir. Halbuki ise şu andaki başkanımız bile İHL mezunudur! öyle bir tehlike olsaydı bu millet ve meclisimiz onu Başbakan yaparmıydı?
Türkiye'de Demokrası
Uygulamaları
Türkiye'nin elli küsür yıldan beri Demokrasi uygulanmaya çalışmaktadır. İnançlar herkesin serbestce benimseyeceği bir husus ve değer olmuştur. Ülkemizde bütün inançlara saygı duyulmaktadır. Hatta! Ataistlere" bile kimse dokunmamaktadır. Ama nedense bazı kimseler islama karşı hala değişik gözle bakmakta ve inananlarda ve hele namaz kılanlarda ve oruç tutanlarda, sanki bir potansiyel tehlike var gözüyle değerlendirmektedir. Bu durum ise daha fazla uzun zaman ideolojik dokrinlerin etkisinde kalma hastalığın kalıntıları olarak dünyanın bir çok yerinde görüldüğü gibi, ülkemizde de hala mevcuttur. Tabiki zamanla bu azalacak. Ama bu fikirde olan insanlarımız bazı önemli köşe başlarında veya pozisyonlarda bulunurlarsa onların büyük çapta ters etkileri olabilmektedir.
Başka bir husus daha mevcuttur. Her zaman okumuş ve bilgi din adamının münevver olmasını isteyen bizler, inançlarımızla beraber mesleki ve ilmi bilgilerin birlikte olmasını neden yargılamaya çalışıyoruz ki? Bu mantığımıza ters düşmüyor mu?
Milletlerin bütünlüğü ancak insanların inançlarının ve kendi değerlerinin iyi benimsenmesiyle mümkün olmaktadır. Milli duygular, inançlar konuşma ve yazı dili, okuma, tahsil lisanı isim ve aile düzeni, gelenek ve görenekler, yaşama ve davranış tarzları ve şekilleri bir milletin kimliğinin temelini oluşturmaktadır. Bu hususlar zayıf duruma düşürülürse o insanların iç kimlikleri zaafa uğrar ve köklerinde kolayca kopabilir. O zaman onları özellikle güçlü etkiler başka yönlere kolayca götürebilirler ve sonunda kaybolup asimile olurlar. Eriyip giderler. İnsanlık sahnesinden yok olurlar. Bu bakımdan yukarıda saydığımız hususların devamlı olarak güçlendirilmesi ve oralara, yeni bilgilerin takviye olarak eklenmesi gerekmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006