Evvelki hafta ajanslara düşen ama her nedense gazete ve televizyonlarımızda yer bulmayan çok önemli bir haber vardı. Bu haber önümüzdeki onyıllarda Türkiye'nin birebir karşılaşacağı önemli bir tehlikenin ayak seslerinin şifrelerini vermekle birlikte, çok önemli bir "kamufle" çalışmasının da ilk işaretleriydi. Haber şöyleydi:"Coca Cola ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) arasında Türkiye, Balkanlar ve Orta Asya'da sağlıklı içme suyuna erişimin artırılmasını amaçlayan 7 milyon dolarlık bir anlaşma imzalandı.21 ülkeyi kapsayan "Her Damla Değer Katar" projesi, CocaCola Şirketi ile UNDP işbirliğiyle uygulanacak ve su kaynaklarına ilişkin sorunlar konusunda uygulanabilir çözüm yolları bulunmasını amaçlayacak.Coca Cola Şirketi'nden yapılan açıklamada CocaCola ve UNDP'nin, 21 ülkeyi kapsayan bir bölgede sağlıklı içme suyuna erişimin artırılmasına yönelik bölgesel bir işbirliği projesi başlattığı belirtilerek, 5 yıl süreli anlaşmayla, Türkiye, Balkanlar, Rusya ve Orta Asya'yı kapsayan bölgedeki ülkelerin özgün şartları ve ihtiyaçlarına göre tasarlanmış su projelerine destek sağlanacağı bildirildi.Birleşmiş Milletler ve özel sektör işbirliğiyle başlatılan en büyük projelerden biri olan "Her Damla Değer Katar" projesinin öncelikle pilot olarak belirlenen Türkiye, Kazakistan, Romanya ve Hırvatistan'da uygulamaya konacağı, toplam bütçesi 7 milyon doları aşacak olan 5 yıllık projeye CocaCola Şirketi'nin 5,5 milyon dolar parasal destek sağlayacağı kaydedildi.Proje, Türkiye (Pilot), Kazakistan (Pilot), Romanya (Pilot), Hırvatistan (Pilot), Arnavutluk, Azerbaycan, Belarus, BosnaHersek, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Karadağ, Kırgızistan, Makedonya, Moldova, Özbekistan, Rusya, Sırbistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Ukrayna'da uygulanacak."Bu haberi normal okuduğunuz takdirde hiçbir problem yok ve hatta gayet güzel bir proje diye düşünebilirsiniz.Fakat satır aralarındaki şifrelere odaklanıp, öncesi ve sonrasındaki gelişmelerle birlikte değerlendirdiğinizde çok ciddi bir tuzağın altyapı çalışmalarının hummalı bir şekilde icra edilmekte olduğunu görürsünüz. Türkiye'nin su kaynaklarının, Ortadoğu'daki susuzluk dikkate alındığında birilerinin ciddi anlamda gündeminde olduğu ve bu gündeme dair farklı proje ve hesapların yapılmakta olduğu apaçık ortada. Yanıbaşımıza zorla yerleşen yeni komşumuz ABD'nin açıktan, İsrail'in de örtülü bir şekilde yürüttüğü "su mücadelesi"nin asıl hedefinin Türkiye olduğunu anlamak için kâhin olmaya gerek yok. Geçmişte hem Irak'ı, hem de Suriye'yi tahrik ederek üzerimize salan irade, bugün de BM ve farklı örgütler üzerinden farklı bir strateji takip ediyor. Yani "su savaşları" tezgahında yeni bir strateji ile karşı karşıyayız.Bu haberden yaklaşık 10 gün sonra ajanslara düşen bir diğer dikkat çekici haber de şöyleydi:"Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın (UNDP) açıkladığı "İnsani Gelişme Raporu 2006, Kıtlığın Eşiğinde, Güç, Yoksulluk ve Küresel Su Krizi" adlı raporda Türkiye gibi komşularıyla orantısız akarsu zenginliğine sahip ülkelere kriz uyarısı yapıldı." Ve haber şöyle devam ediyor:"Raporda akarsuların zenginlikte, güçte ve pazarlık kapasitesinde büyük eşitsizliklerle, ülkeler boyunca aktığı belirtilirken, 'Bu eşitsizliklerin işbirliğini, müzakereleri ve yarar paylaşımını şekillendirmeyeceğini varsaymak gerçekçi olmaz. Bununla birlikte paylaşılan birçok su kaynağı karşısında, kimi durumlarda ağırlıklı, baskın bir aktörle katı bir oransızlık da vardır: Mısır'da Nil Havzası, Hindistan'da Ganj Havzası, Ürdün Nehrinde İsrail, İncomati Havzasında Güney Afrika ve DicleFırat akaçlama havzasında Türkiye örneklerdir. Eşitsiz güç ilişkileri güvenin altını oyma etkisi yapabilir' denildi." Kemal Derviş'in başkanlığına atandığı UNDP'nin "beyaz petrol" olarak algılanan su ile ilgili nasıl bir plan yaptığını ve bu planda Türkiye'nin hangi noktada yer aldığını anlamak güç olmasa gerek. ABD ve İsrail'in taşeron örgütü BM'nin, Ortadoğu'ya pompaladığı yeni kriz senaryolarının su eksenli olduğu ortada. Bugün için oldukça masum ve sıradan gözüken bu planların, önümüzdeki onyıllarda karşımıza nasıl tehlikeler çıkaracağını bugünden kavramaktan başka çıkar yolumuz yok.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012