"Biz tarihin yanından geçerken, onlar avuçlarında biriktiriyorlar akanları, sıçrayanları, damlayanları; koca bir denize dönüşene dek. Tarihçi, bir bilim açlığıyla saldırırken geçmişin yaşanmışlıklar denizine, kıyıda bekleyenlerse yiyecekleri balıkların hayaliyle bakıyorlar, enginlere. Onlar için denizin değil, denizden çıkanların anlamı önemli."Bugün Fransa özelinde yaşanan "tarih istismarını" ve bugünlerde en çok ihtiyaç duyduğumuz tarihçi tanımını Deniz Ülke Arıboğan'ın bu cümlelerinden daha güzel ifade edemezdik sanırım.Zaten bir tarihçinin kendini tanımlaması ve dışarıdan bakan objektif ve bilinçli birisi kadar güzel ifade etmesi de beklenmemeli. Birileri yaşar, birileri de yaşananları yaşar ve yazar? Sadece yaşayanlar, yaşadıkları, sebep oldukları olayların tarih olduğunu bir tarihçi hassasiyetiyle hissetmezler, böyle bir mecburiyetleri de yoktur. Tarihçi, yaşanan her önemli olayın sorumluluğunu ve geçmişin ağır yükünü sırtında hisseder. Çünkü bu, onun görevidir. Her tarihçi, bu tarihi vazifenin bilincinde olduğu sürece gerçek bir tarihçidir.Medeniyetler, milletler ve ülkeler tarih şuuruna sahip olmak, tarihlerine sahip çıkmak zorundadırlar ama bu zorunluluk onlara tarihe hükmetmek, tarihi yönlendirmek ve tarihi istismar etmek hakkını vermez. Her ülkenin, milletin ve medeniyetin tarihi, gururla anlatılacak, utanılacak icraatları bulunmayan ve tertemiz olmak durumunda değildir. Her milletin tarihinde iyi ve kötü şeyler mutlaka vardır ama bazı milletlerin tarihi kapkaranlık icraatlarla dolu iken, bazı milletlerin tarihi ise karanlık yaşanmışlıkları gölgede bırakacak bir aydınlığa ve berraklığa sahiptir.Bugün Fransa'nın yaşadığı derin tarih sancısı, geçmişinin karanlık taraflarının aydınlık tarafları tam anlamıyla kapatmasından kaynaklanıyor. Bugün Fransa'da tarihçiler, utanç ve mağduriyet dönemlerini yaşıyorlar. Fransız hükümeti, tarihe ve tarihçiye en büyük hakareti ve saygısızlığı büyük bir aymazlık içerisinde, siyasi hesaplar güderek yapıyor.Dikkat edelim, burada sorun, "sözde Ermeni soykırımını"nın olup olmadığı değil, Fransız hükümetinin "tarihçi soykırımını" gözünü kırpmadan gerçekleştirmesidir. Evet, Fransız Parlamentosu, 18 Mayıs'ta vereceği kararla, tarihçilerini, kendi tarihinde bolca örneği bulunan giyotine yollayacaktır. Çünkü Fransız Parlamentosu, tarihi bir olayın inkarını suç sayarak, yasa yapmak görevinin yanına bir de tarih oluşturmak, tarihi siyasi bir meta olarak kullanmak görevini eklemiştir. Cezayir'de katledilen yüzbinlerce Müslüman, Ruanda'da soykırıma tabi tutulan milyonlar ve yarım milyon insanın zorla köleleştirilmesi?Fransa Parlamentosu, tarihinin bu karanlık taraflarını hiçbir şekilde örtme kudretine sahip olmadığı gibi, kölelik kurbanlarını anma günleriyle de bu ayıptan kurtulacağı zehabına kapılmasın. Tarihe ve tarihçiye saygı duymayan Fransa, karanlık tarihine yeni karanlıklar eklemekten başka bir iş yapmadığını iyi bilmeli.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012