Ülkemiz bir uçtan diğer uca her bir karışı altın mesabesinde olan verimli topraklarla örülmüştür.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Mustafa Kemal Atatürk, doğru bir adım atarak önce tarımı canlandırmış ve tarım ile uğraşan vatandaşlarımızı gerek onurlandırarak gerekse mali açıdan destekleyerek önlerini açmıştır.
Ülkemiz son derece bereketli arazilerle kaplıyken ve de dünyada kendi kendine, tarım olarak yeten yedi ülkeden biriyken , son yıllarda çıkan tahdit yasalarıyla ve uygulanan yanlış tarım politikalarıyla maalesef tarımda tam bir çöküşün içine girdik.
Ürününü maliyetinden daha düşük satma durumunda bırakılan çiftçimiz, bir sonraki dönemde o ürünü yetiştirmeyi düşünmemektedir.
Buğdayı misal verecek olursak, 300 bin lira maliyeti olan buğdayı, çiftçi 200 bin lira civarında alıcı bulmuştur. Zarar eden buğday üreticisi seneye kesinlikle buğday üretmeyecektir. Bunun Türkçe'si, seneye temel ürünümüz olan buğdayı tamamen ithal eder duruma geleceğiz, yani ekmeğimiz dışarıdan gelecek.
Yıllarca bize kinini unutmayan Batı, bir süre sonra sana buğday vermeyi keserse veya sınırlamalar getirirse, 1980 öncesinde olduğu gibi ekmek ve diğer gıda maddelerinin kuyrukları doğal olarak tekrar başlayacaktır.
Bundan da önemlisi, oynanan oyunun asıl hedefi zor durumda bulunan çiftçinin topraklarını satmak zorunda bırakılmasıdır.
Tarımda tahdit kanunlarının çıkarılması, çiftçinin desteklenmemesi, aksine kösteklenmesi, maliyetinin altında ürün sattırılması gibi icraatlar tarım köylüsünün toprağını satmasını sağlamaya yöneliktir.
Böylece Batılılar açısından bir taşla iki kuş vuruluyor. Batılıların satın alması için daha fazla arazi boşalıyor ve yine Batılı, gıda ürünlerine Türkiye'de geniş bir pazar buluyor.
Bizi, temel gıdalarda bağımlı hale getirerek dedelerimize duydukları kinin acısını bizden çıkarmaya çalışıyorlar.
Bu noktada AKP hükümeti, gerek tarıma getirdiği kotalarla, gerekse yabancılara toprak satışı ile ilgili yasayla, şehit kanlarıyla elde ettiğimiz bu güzide vatanın elimizden karış karış çıkmasına sebep olmaktadır.
Milletimizin büyük umutlarla getirdiği Sayın Erdoğan da meseleleri çözmek şöyle dursun, maddi imkansızlıklarda dolayı ürününü tarladan toplayamayan çiftçiye "Tarladaki ekini toprağın altından be mi çıkarayım?" diyerek konuya ne kadar duyarsız olduğunu göstermiştir.
Sayın Erdoğan, Mustafa Kemal Atatürk, her türlü maddi olumsuzluğa rağmen, ekini topraktan kendisi çıkarmadı, ama milletini seven bir lider olarak "Köylü milletin efendisidir diyerek onu cesaretlendirdi ve devlet olarak onu maddi açıdan destekleyerek önünü açtı.
Bir lidere yakışan da budur.
Bugün başta ABD olmak üzere, sana tarımda kotalar koydurtan Batı 200-300 milyar dolar gibi Türkiye bütçesinin iki katı bütçelerle tarımını desteklemektedir. Çiftçisini kendi başına bırakarak, kurtlar sofrasında yem olma pozisyonunda bırakmıyorlar.
Bir taraftan kendi çiftçini eziyorsun, diğer taraftan ithalatın önünü açıyorsun, bir taraftan da arazi sahibi olan zor durumdaki çiftçini çantasında dolarlar olan yabancıların kucağına bırakıyorsun. Bu ne anlama geliyor?
Bu tam olarak bir yok oluºun ifadesidir.
Beyler, gemi batınca içindeki herkes boğulur. Sakın bunun dışında kalacağınızı zannetmeyin. Saddam'ın hali size misal olarak yetmiyor mu?
Çözüm arayan için çözüm çok. Ama bunu için önce vatanını ve milletini sevmen lazım. Türk olduğun için onur duyman lazım. Çözümü okyanus ötelerinde aramaman lazım.
Muhtaç olduğun kudretin damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Bilmen lazım.
Çözüm için öncelikle derhal tahdit yasaları kaldırılmalıdır. Yoksa bağımsız olduğunu nasıl ifade edebilirsin?
Çiftçiye ürününü ekmeden önce tohumunu, gübresini, ilacını alabileceği ve yapacağı diğer masrafları karşılayabileceği para verilmelidir. Böylece çiftçi cesaret bulacak ve cebinde olan parasına göre değil, üretmesi gerektiği kadar üretecektir.
Çiftçiye ürününü satabileceği pazar bulunmalıdır. Devlet yurt içinde ve dışındaki talebe göre, arazinin yapısı da göz önünde bulundurarak çiftçiyi yönlendirecek ve alım garantisi verecektir. Cesaret alan çiftçiler daha fazla üreteceklerdir.
Gerek çiftçi, gerekse tarlası ve ürünü sigortalanmalıdır. Sel, yangın, don gibi felaketlerde çiftçinin mağdur olması önlenmelidir ve zararı karşılanmalıdır.
Devletin sunacağı bu hizmetleri çiftçiler zaten hakketmektedir, fakat yıllarca bu haklardan mahrum edilmişlerdir.
Kendisine bu hizmetler sunulan, devleti "baba" olarak gören bir çiftçi niçin toprağını satsın?
Böylece büyük bir ihanet olan toprak satışının önüne geçmiş oluruz.
Ülkemiz sadece tarımla bile dünyanın süper güçlerinden biri olabilecek kapasiteye sahiptir.
Bütün bu projeleri yapabilmek için ABD ve AB kapılarında dilenmeyen, onurlu ve şahsiyetli liderlere ihtiyaç vardır.
Ülkemizin içinde bulunduğu bütün problemlere bir çözümü olan Prof. Dr. Haydar Baş Beye kulak verelim ve her bir cümlesi önem taşıyan projelerini yakından takip edelim.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Mustafa Kemal Atatürk, doğru bir adım atarak önce tarımı canlandırmış ve tarım ile uğraşan vatandaşlarımızı gerek onurlandırarak gerekse mali açıdan destekleyerek önlerini açmıştır.
Ülkemiz son derece bereketli arazilerle kaplıyken ve de dünyada kendi kendine, tarım olarak yeten yedi ülkeden biriyken , son yıllarda çıkan tahdit yasalarıyla ve uygulanan yanlış tarım politikalarıyla maalesef tarımda tam bir çöküşün içine girdik.
Ürününü maliyetinden daha düşük satma durumunda bırakılan çiftçimiz, bir sonraki dönemde o ürünü yetiştirmeyi düşünmemektedir.
Buğdayı misal verecek olursak, 300 bin lira maliyeti olan buğdayı, çiftçi 200 bin lira civarında alıcı bulmuştur. Zarar eden buğday üreticisi seneye kesinlikle buğday üretmeyecektir. Bunun Türkçe'si, seneye temel ürünümüz olan buğdayı tamamen ithal eder duruma geleceğiz, yani ekmeğimiz dışarıdan gelecek.
Yıllarca bize kinini unutmayan Batı, bir süre sonra sana buğday vermeyi keserse veya sınırlamalar getirirse, 1980 öncesinde olduğu gibi ekmek ve diğer gıda maddelerinin kuyrukları doğal olarak tekrar başlayacaktır.
Bundan da önemlisi, oynanan oyunun asıl hedefi zor durumda bulunan çiftçinin topraklarını satmak zorunda bırakılmasıdır.
Tarımda tahdit kanunlarının çıkarılması, çiftçinin desteklenmemesi, aksine kösteklenmesi, maliyetinin altında ürün sattırılması gibi icraatlar tarım köylüsünün toprağını satmasını sağlamaya yöneliktir.
Böylece Batılılar açısından bir taşla iki kuş vuruluyor. Batılıların satın alması için daha fazla arazi boşalıyor ve yine Batılı, gıda ürünlerine Türkiye'de geniş bir pazar buluyor.
Bizi, temel gıdalarda bağımlı hale getirerek dedelerimize duydukları kinin acısını bizden çıkarmaya çalışıyorlar.
Bu noktada AKP hükümeti, gerek tarıma getirdiği kotalarla, gerekse yabancılara toprak satışı ile ilgili yasayla, şehit kanlarıyla elde ettiğimiz bu güzide vatanın elimizden karış karış çıkmasına sebep olmaktadır.
Milletimizin büyük umutlarla getirdiği Sayın Erdoğan da meseleleri çözmek şöyle dursun, maddi imkansızlıklarda dolayı ürününü tarladan toplayamayan çiftçiye "Tarladaki ekini toprağın altından be mi çıkarayım?" diyerek konuya ne kadar duyarsız olduğunu göstermiştir.
Sayın Erdoğan, Mustafa Kemal Atatürk, her türlü maddi olumsuzluğa rağmen, ekini topraktan kendisi çıkarmadı, ama milletini seven bir lider olarak "Köylü milletin efendisidir diyerek onu cesaretlendirdi ve devlet olarak onu maddi açıdan destekleyerek önünü açtı.
Bir lidere yakışan da budur.
Bugün başta ABD olmak üzere, sana tarımda kotalar koydurtan Batı 200-300 milyar dolar gibi Türkiye bütçesinin iki katı bütçelerle tarımını desteklemektedir. Çiftçisini kendi başına bırakarak, kurtlar sofrasında yem olma pozisyonunda bırakmıyorlar.
Bir taraftan kendi çiftçini eziyorsun, diğer taraftan ithalatın önünü açıyorsun, bir taraftan da arazi sahibi olan zor durumdaki çiftçini çantasında dolarlar olan yabancıların kucağına bırakıyorsun. Bu ne anlama geliyor?
Bu tam olarak bir yok oluºun ifadesidir.
Beyler, gemi batınca içindeki herkes boğulur. Sakın bunun dışında kalacağınızı zannetmeyin. Saddam'ın hali size misal olarak yetmiyor mu?
Çözüm arayan için çözüm çok. Ama bunu için önce vatanını ve milletini sevmen lazım. Türk olduğun için onur duyman lazım. Çözümü okyanus ötelerinde aramaman lazım.
Muhtaç olduğun kudretin damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Bilmen lazım.
Çözüm için öncelikle derhal tahdit yasaları kaldırılmalıdır. Yoksa bağımsız olduğunu nasıl ifade edebilirsin?
Çiftçiye ürününü ekmeden önce tohumunu, gübresini, ilacını alabileceği ve yapacağı diğer masrafları karşılayabileceği para verilmelidir. Böylece çiftçi cesaret bulacak ve cebinde olan parasına göre değil, üretmesi gerektiği kadar üretecektir.
Çiftçiye ürününü satabileceği pazar bulunmalıdır. Devlet yurt içinde ve dışındaki talebe göre, arazinin yapısı da göz önünde bulundurarak çiftçiyi yönlendirecek ve alım garantisi verecektir. Cesaret alan çiftçiler daha fazla üreteceklerdir.
Gerek çiftçi, gerekse tarlası ve ürünü sigortalanmalıdır. Sel, yangın, don gibi felaketlerde çiftçinin mağdur olması önlenmelidir ve zararı karşılanmalıdır.
Devletin sunacağı bu hizmetleri çiftçiler zaten hakketmektedir, fakat yıllarca bu haklardan mahrum edilmişlerdir.
Kendisine bu hizmetler sunulan, devleti "baba" olarak gören bir çiftçi niçin toprağını satsın?
Böylece büyük bir ihanet olan toprak satışının önüne geçmiş oluruz.
Ülkemiz sadece tarımla bile dünyanın süper güçlerinden biri olabilecek kapasiteye sahiptir.
Bütün bu projeleri yapabilmek için ABD ve AB kapılarında dilenmeyen, onurlu ve şahsiyetli liderlere ihtiyaç vardır.
Ülkemizin içinde bulunduğu bütün problemlere bir çözümü olan Prof. Dr. Haydar Baş Beye kulak verelim ve her bir cümlesi önem taşıyan projelerini yakından takip edelim.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024