Fazla değil, daha 5 6 ay öncesine kadar Tayyip Erdoğan'ın eski kasetlerini bir bir yayınlayan televizyon kanalları şimdilerde Tayyip Erdoğan'ın yapacaklarını anlattığı AKP bülteni kanallar haline geldi. Tayyip Erdoğan'ın reklamını yapabilmek için adeta sıraya giren "sabıkalı medya" nın bu AKP propagandistliği aynı zamanda 4 Kasım sabahı AKP kanadında yaşanacak olan hüsranın habercisi niteliğinde. Çünkü bu "sabıkalı medya" seçim öncesi hangi partiyi reklamını yapmak suretiyle şişirse, o seçimde o parti hüsrana uğruyor. Bugüne kadar malum medyanın propanganda faaliyetlerini yürüttüğü hiçbir parti umduğunu bulamadı. Bu noktada, halkımızın o medyaya ve işbirlikçilerine yaklaşımındaki önyargı ve güvensizlik; medyada satılmaya çalışılan proje ve kişileri tersinden okumak şeklinde tezahür ediyor. "Sabıkalı medyanın" ısrarla sunduğu ve reklamını yaptığı partiler ve kişiler halkımızdan itibar görmezken, medyanın özellikle görmezden geldiği parti ve kişilere özel bir teveccüh gösteriliyor. Bu da, Türk halkının firasetinin zirve noktada olduğunun en iyi göstergesi olsa gerek.
Tayyip Erdoğan önceki gün yine malum medya kanallarında boy gösterdi. Önce Fatih Altaylı'nın iltifatlarıyla müşerref olan Erdoğan birkaç saat sonra Ali Kırca'nın iltifatlarına teşekkür etmek zorunda kalmıştı. İşin iltifat kısmının hesabını halk keseceği için orası bizi ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren Tayyip Erdoğan'ın katıldığı bu programlarda dile getirdiği öncelikleri.
Tayyip'in öncelikleriyle, ANAP, DYP, DSP, YTP, DTP, MHP, CHP, SP, Derviş ve diğerlerinin öncelikleri arasında ilke bazında hiçbir farklılık yok. Bütün bunlar gibi Tayyip'in de ilk hedefi Avrupa Birliği'ne hangi şartlarda olursa olsun girebilmek. Ayrıca IMF ve Dünya Bankası'nın Derviş yoluyla uygulattığı sömürü politikaları noktasında da Erdoğan'ın bir itirazı yok. Bugünlerde gündeme gelen Derviş Tayyip ittifakı da bu bağlamda değerlendirilmeli. Erdoğan, bir teknokrata ihtiyaç olduğu takdirde Derviş'in düşünülebileceğini söyleyerek, kendine ve partisine olan güvensizliğini bir anlamda itiraf ediyor. "İhtiyaç olduğu takdirde" sözleri ancak şu şekilde tefsir edilebilir: "Belki benim kadrolarım yeterli olmayabilir veya ABD'den bir emir gelebilir. O zaman Derviş'i kabul edebiliriz."
Tayyip'e oy verenler
Apo'nun idamına karşıymış!
Ali Kırca ile sohbetinde Apo konusuna da değinen Tayyip Erdoğan, AKP seçmeninin Apo'nun idamına karşı olduğunu ve bu yüzden idam cezasının kaldırılmasını istediğini öne sürerek büyük bir iddiada bulunuyor. AKP'ye oy verecek seçmen sayısını bilmiyorum ama bu seçmenlerin Türk olduğunu çok iyi biliyorum. Nasıl olur da Türk seçmeni Apo'nun idamına karşı olur? Bunu söyleme cesaretini nereden ve nasıl buluyorsunuz? Erdoğan'ın seçmen tanımlaması bu kadarla da kalmıyor. Erdoğan, seçmeninin yüzde 60'ının Avrupa Birliği'ne karşı olmadığını söylüyor. Doğru olma ihtimali bulunmayan bir iddia, çünkü Türkiye'nin ezici çoğunluğu AB'ye açık açık karşı olduğunu dile getiriyor. Hadi bunları bir tarafa bırakalım, söylediklerinizi doğru varsayalım. Peki o zaman AB'yi istemeyen yüzde 40'lık seçmeninize ne diyeceksiniz? Tayyip Erdoğan siyaset sosyolojisinden zerre kadar anlamış olsaydı; ilk ve tek amacı Avrupa Birliği'ne koşulsuz girmek olan kendisi ve partisine AB karşıtı olan Türk seçmeninin oy vermeyeceğini anlardı. Ama siyaset sosyolojisini bilmediği ve Türk seçmenini tanımadığı için anlayamıyor.
Son olarak, başörtüsü, imamhatip, Kur'an Kursları konularının hiçbir zaman öncelikleri arasında yer almayacağını söyleyen Tayyip Erdoğan geçmişten bugüne hiç bir zaman dile getirilmeyen bir gerçeği itiraf etmiş oldu: "Bugüne kadar dini ve milli meseleler hiçbir zaman sizlerin öncelikleri arasında yeralmadı. Sizler bugüne kadar bu meseleleri sadece istismar ettiniz o kadar."
Tayyip Erdoğan önceki gün yine malum medya kanallarında boy gösterdi. Önce Fatih Altaylı'nın iltifatlarıyla müşerref olan Erdoğan birkaç saat sonra Ali Kırca'nın iltifatlarına teşekkür etmek zorunda kalmıştı. İşin iltifat kısmının hesabını halk keseceği için orası bizi ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren Tayyip Erdoğan'ın katıldığı bu programlarda dile getirdiği öncelikleri.
Tayyip'in öncelikleriyle, ANAP, DYP, DSP, YTP, DTP, MHP, CHP, SP, Derviş ve diğerlerinin öncelikleri arasında ilke bazında hiçbir farklılık yok. Bütün bunlar gibi Tayyip'in de ilk hedefi Avrupa Birliği'ne hangi şartlarda olursa olsun girebilmek. Ayrıca IMF ve Dünya Bankası'nın Derviş yoluyla uygulattığı sömürü politikaları noktasında da Erdoğan'ın bir itirazı yok. Bugünlerde gündeme gelen Derviş Tayyip ittifakı da bu bağlamda değerlendirilmeli. Erdoğan, bir teknokrata ihtiyaç olduğu takdirde Derviş'in düşünülebileceğini söyleyerek, kendine ve partisine olan güvensizliğini bir anlamda itiraf ediyor. "İhtiyaç olduğu takdirde" sözleri ancak şu şekilde tefsir edilebilir: "Belki benim kadrolarım yeterli olmayabilir veya ABD'den bir emir gelebilir. O zaman Derviş'i kabul edebiliriz."
Tayyip'e oy verenler
Apo'nun idamına karşıymış!
Ali Kırca ile sohbetinde Apo konusuna da değinen Tayyip Erdoğan, AKP seçmeninin Apo'nun idamına karşı olduğunu ve bu yüzden idam cezasının kaldırılmasını istediğini öne sürerek büyük bir iddiada bulunuyor. AKP'ye oy verecek seçmen sayısını bilmiyorum ama bu seçmenlerin Türk olduğunu çok iyi biliyorum. Nasıl olur da Türk seçmeni Apo'nun idamına karşı olur? Bunu söyleme cesaretini nereden ve nasıl buluyorsunuz? Erdoğan'ın seçmen tanımlaması bu kadarla da kalmıyor. Erdoğan, seçmeninin yüzde 60'ının Avrupa Birliği'ne karşı olmadığını söylüyor. Doğru olma ihtimali bulunmayan bir iddia, çünkü Türkiye'nin ezici çoğunluğu AB'ye açık açık karşı olduğunu dile getiriyor. Hadi bunları bir tarafa bırakalım, söylediklerinizi doğru varsayalım. Peki o zaman AB'yi istemeyen yüzde 40'lık seçmeninize ne diyeceksiniz? Tayyip Erdoğan siyaset sosyolojisinden zerre kadar anlamış olsaydı; ilk ve tek amacı Avrupa Birliği'ne koşulsuz girmek olan kendisi ve partisine AB karşıtı olan Türk seçmeninin oy vermeyeceğini anlardı. Ama siyaset sosyolojisini bilmediği ve Türk seçmenini tanımadığı için anlayamıyor.
Son olarak, başörtüsü, imamhatip, Kur'an Kursları konularının hiçbir zaman öncelikleri arasında yer almayacağını söyleyen Tayyip Erdoğan geçmişten bugüne hiç bir zaman dile getirilmeyen bir gerçeği itiraf etmiş oldu: "Bugüne kadar dini ve milli meseleler hiçbir zaman sizlerin öncelikleri arasında yeralmadı. Sizler bugüne kadar bu meseleleri sadece istismar ettiniz o kadar."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012