Bazılarının dediği gibi, Türkiye'nin tehditleri ne azaldı, ne de değişti. Tam aksine hem arttı, hem de büyüdü. Son yıllarda Türkiye için birinci tehdit AB ve ABD olmuştur. IMF politikaları, dış borçlar ve toprak satışları ise ikinci tehdit haline gelmiştir. Gerçek bu. Ancak, ABD'deki 'Küresel İletişim Dairesi'nden emir alan medyaya göre, tehditlerimiz çok farklı. Esasen, bu medya için Ali Paşanın ölçüsünü kullanmak gerekiyor. Ali Paşa şöyle diyordu: "Ben Devlet-i Aliye'nin çıkarı için neyin uygun olduğunu öğreneceğim zaman Rus büyükelçisinin görüşlerini alırım. O müspet konuşuyorsa, anlarım ki, durum aleyhimizedir". Aynen böyle, dünkü mütareke, bugünkü müzakere basının iyi dediği, Türkiye için mutlaka kötüdür, kötü dediği ise iyidir. Müzakere basını epey zamandan beri Türkiye'nin tehdit algılamasının değiştirilmesine çalışıyor. Nihayet, AKP hükümeti döneminde bu isteğine nail oldu. İran tehdit algılamasında ilk sıraya çıkarıldı, Yunanistan ise alt sıraya indirildi. Değişikliğin sebebi, İran'ın İstanbul'u vuracak menzilde Şahap-3 füzeleri geliştirmesi imiş. Gösterilen bu sebep üzerine, yazarımız Muharrem Bayraktar, haklı olarak şu soruları sormuştur: "Rusya'nın elinde İran'ın Şahap füzelerinden yüz kat kuvvetli nükleer silâhlar, İsrail'in elinde değil İstanbul'u, Türkiye'nin her yerini vuracak menzilde nükleer başlıklı füzeler, Yunanistan'ın elinde yine İstanbul'u vuracak menzilde füzeler olmasına rağmen, Rusya, İsrail, Yunanistan, Türkiye için neden tehdit görülmüyor? Amerika ve İsrail'in baş tehdit olarak gördüğü İran'ı, biz de baş tehdit olarak mı görmeliyiz?". (Bkz. Yeni Mesaj Gazetesi, 28 Aralık 2004). Bu sorulara, şu da ilâve edebilir: "Türkiye'den toprak talep eden İsrail, Yunanistan ve Ermenistan niçin tehdit oluşturmuyor?". Halbuki bu ülkeler, isimlerinin önünü 'büyük' kelimesi koyarak, ideallerini açıkça ilân ediyorlar. Bunlar nasıl büyük olacaklar, büyük olmaları neye bağlı? Bunu bilmeyen var mı? Şahap-3 füzeleri ile Türkiye'yi tehdit ettiği söylenen İran, şimdi dünyayı tehdit eder konuma çıkarıldı. Neymiş efendim, İran nükleer faaliyetlerde bulunuyormuş. İran'ın barışçı amaçla da olsa, böyle bir iş yapmaya kalkışması çok tehlikeliymiş. İran, nükleer çalışmalara yeni mi başladı? Hayır, bu, ta Şah döneminde, ABD'nin verdiği reaktörlerle başlayan bir programdır. Peki, Şah döneminde İran'ın nükleer programını destekleyen ABD, bugün neden karşı çıkıyor? İsrail'in nükleer silâhını niçin gözardı ediyor? Demek ki, ABD'yi korkutan silâh değil, o silâhı kullanacak iradedir. Daha doğrusu ABD, bağımsız düşünceden korkuyor. Bunu biz uydurmuyoruz, Küresel İletişim Dairesi'nin görevini tarif eden Tucker Eskew söylüyor. Hasılı İran, bu konuda haklıdır. Ama, gel gör ki, dünyada haklılığın ölçüsü güç oldu. Güçlüler, her hal ü kârda haklı kabul ediliyor. ABD, haksız olduğu halde, İran'a saldırırsa ne olur? Uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Richard Falk'a göre, bu saldırı 'medeniyetler arası savaşa dönüşür'. Böyle bir durumda, AB'yi bir medeniyet projesi gören ve tercihini o yönde kullanan AKP hükümetinin ne yapacağı belli. Zaten bunu inkâr da etmiyor. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri, Washington'da, İran'ın nükleer silâhlar elde etmesinin Türkiye'yi rahatsız edeceğini söyleyerek, hükümetin, ABD'nin yanında yer aldığını ortaya koydu. Gönül isterdi ki, Genel Sekreter, nükleer silâha sahip olan İsrail'den ve onun Türkiye dahil, bütün Ortadoğu ülkelerine yönelik savurduğu tehditlerden de söz etsin. 'Nükleer Sapık' olarak adlandırılan Kuzey Kore Başkanının, "Bütün dünya beni eleştiriyormuş, öyleyse doğru yoldayım" sözünü gündeme getirsin. Bunların hiçbirisi yapılmadı, yapılmıyor. İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hamid Rıza Asefi, "Bizim nükleer faaliyetlerimiz barışçı amaçlı faaliyetlerdir. Bu faaliyetler bütün bölge ve İslâm ülkelerinin hizmetinde olacak" diyor. Fakat, ne hükümet, ne de müzakere basını bu sözleri duyuyor. Ezcümle, ülkeler için asıl tehdit ve tehlike, düşmanı dost, dostu düşman bilen hükümetlerdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018